Kültür-Sanat

K.O.Z: Başkanın sinemacıları

Murat Sabuncu: Başkanın gazetecileri, işadamları, rektörleri, yargıçlarından sonra şimdi de başkanın sinemacıları ile karşı karşıyayız. Allah hepimize sabır versin

15 Şubat 2015 09:17

Murat Sabuncu *

En arka sırada love seat’te bir çift. Eğer sevgililer günü tercihi ise eminim çıkışta bir sıkıntı yaşanmıştır. Orta kısımda başörtülü iki genç kadın. Filmin sonunda kendileriyle konuştum onlar da gazetecilermiş. Önden üçüncü sırada da elimde patlamış mısır ve not tutayım diye iPad’im ile ben. Neden işgünü öğle vakti buradayım. Çünkü sabah görevlendirmesi: Bir kişi KOZ’a bir kişi Gri’nin Elli Tonu’na gidecek. Şanssız günüm; neyse, elbet bir gün yazı işleriyle “koz”larımı paylaşırım.

Filmde şöyle bir kurgu yapılmış: Babayı evlattan, seveni sevenden, vatan evlatlarını milletten ayıran bir örgüt var. Bu örgüt kendini yabancılara satmış, gırtlağa kadar “günaha batmış”, kendi çıkarları için herkesi satmış bir yapı. Anladınız siz onu; Gülen cemaati diyorlar...

Filmde bir de, “gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeyen” yiğitler ordusu var ki tüm cihan birleşmiş bunlara karşı komplo için sözleşmiş. Bunlar öyle iyi öyle iyi adamlarmış ki hep vatan hep millet hep devlet derlermiş... miş miş miş...

E yani Erdoğan, Fidan ve tabii ki onları seven sayan...

Abarttığımı sanmayın, bu basitlikte çekilmiş bir AKP propaganda filmiyle karşı karşıyayız. Bu film 850 sinemada aynı anda gösterime girdi. Bence parti örgütleri sinemalara adam taşıyacaklar; ama yakında seçime doğru iktidara yakın televizyonlarda döndüre döndüre bu film gösterilecek.

Peki filmin herhangi bir yerinde 10 yıldır AKP ile cemaatin kolkola olduğu, “ne istediler de vermedik” denen döneme ya da bizzat Erdoğan’ın Fethullah Gülen’i Türkiye’ye davet ettiği günlere dair bir sahne var mı? Tabii ki yok. Olur mu hiç? Her şey birdenbire oldu, birdenbire vurdu gün ışığı yere... (Orhan Veli’ye saygıyla...) Filmde 7 Şubat krizinden Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşürülmesine Gezi Direnişi’ne yakın geçmişteki pek çok tartışmalı konu gündemde. Tabii hepsini “dış güçlerin görevlendirmesi ile” cemaat yapmış.

Filmde Gülen’e “Mehdi Hoca” deniyor. İsmin tesadüfen seçilmediği neyin ima edildiği açık. Kızgınlıkla tespihini parçaladığı sahnede söylediği “İmame koptu mu tespih dağılır” üç kez tekrarlanarak “Bak ben filmin en önemli sözüyüm” diyor seyirciye. Filme göre Türkiye bürokrasisinin “çok renkli-çok eşli bir cinsel hayatı” var. Gık diyene “al işte çıplak fotoğrafların” deniyor.

Filmin sonu söylenmez tabii ki. Ancak o son “bu film var ya Rambo gibi üçe beşe bakmaz sürer gider”i ima ediyor.

Bitirirken... Ben bir film eleştirmeni değilim; ama düzenli bir film izleyicisiyim. Haddimi aşmak istemem ancak hayatımda seyrettiğim en kötü oyunculuklar bu filmdeydi. Filmden çıkarken şunu düşündüm: Başkanın gazetecileri, işadamları, rektörleri, yargıçlarından sonra şimdi de başkanın sinemacıları ile karşı karşıyayız. Allah hepimize sabır versin.

* Bu yazı ilk olarak Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıştır.