2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin aday göstermeyeceğini ve AKP'yi destekleyeceğini açıklamasının ardından anket şirketleri tahminlerine başladı. "AK Parti’nin kapsama alanı genişledikçe, MHP’nin altını oydu" diyen KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, MHP ile AKP arasındaki 2019 seçimlerine yönelik yapılacak ittifaka ilişkin olarak, "Bu ittifaka 51-49’luk 16 Nisan referandumundan dolayı girdi. Bana kalırsa AK Parti, Saadet Partisi’nin o bir-iki puanlık desteğini almak için bile çaba içine girebilir" dedi.
Ağırdır, CHP'ye ilişkin olarak da, "CHP bilgi üretmek meselesinde hiçbir çaba sarf etmedi. Dört seçim yapıldı ve CHP muhalefette. Böyle bir sonuç her partiyi değişime zorlar diye düşünüyordum. Ama CHP hiçbir şey olmamış gibi davranıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Hürriyet'ten İpek Özbey'in sorularını yanıtlandıran araştırma şirketi KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır'ın çıklaması şöyle:
"Bahçeli'nin desteği özgün bir örnek"
MHP lideri Devlet Bahçeli, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ı destekleme kararı aldık” dedi. Siyaset tarihinde ilk kez bir partinin genel başkanı, başka bir partinin genel başkanının ülkeyi yönetmesini istiyor. Doğru bir çıkış mıydı?
Sadece Türkiye siyaset tarihi değil, herhalde dünya siyaset bilimi için de özgün bir örnek. Geriye doğru bakalım: 2016’da başkanlık sistemini öne çeken de Devlet Bey’di, 7 Haziran’dan sonra seçimlerin yenilenmesine giden kapıyı açan da... 367 dönemi, türbanla ilgili anayasa değişikliklerinde, hatta daha geri gidelim 2001’de erken seçim yapılmasında da... MHP’nin kritik zamanlarda Türkiye’nin kaderini belirleyecek birtakım kavşaklarda hamleler yaptığını görüyoruz. Bunu kutsal, ulvi bakışlarıyla devletin bekası için yapıyor olabilirler. Ama ben ‘şimdiki kararları ülkenin yararına mı oldu” diye baktığımda orada tartışmalı bir durum olduğunu görüyorum.
Nedir tartışmalı durum?
Anamuhalefet partisi liderinin tutuklanıp tutuklanmayacağının tartışıldığı, bir başka liderin hapiste olduğu bir ortamda yerli ve milli söylemi, yangına gaz dökmektir. Kritik bir dönemde devletin bekası olarak bakıyor olabilirler ama basit bir hesap da mümkün.
Nasıl bir hesap?
MHP’nin kurumsal kimliğinin sürdürülmesi için yapıldığı izlenimi de var ve bunun aksini teyit edecek bir hamleleri görünmüyor. Baraj sorunu aynı zamanda Hazine yardımından yararlanamama riskini de getirebilir. Belki de 2019’dan sonra MHP, kendi varlığını sürdürememe riskiyle karşı karşıya kalabilir. İhtimal midir, ihtimaldir.
Karşı karşıya olduğumuz riskler karşısında böyle davranmış olmaları da bir ihtimal ama değil mi?
Bu riskler var mı, var. Dışarıdan da içeriden de. Ama bu risklerin ne kadarı ülkeyi yönetenlerin tercihlerinden dolayı var veya artıyor, bu kısmı da tartışmalı. Bu konuda hiçbir eleştiri getirmeden, “Kayıtsız şartsız yanınızdayız” dediğiniz zaman riskleri de hesap ettiklerini düşünüyorum.
MHP seçmeni bu haliyle ittifaka tepkili mi?
2013-2014’e kadar MHP seçmeniyle AK Parti seçmeni kültürel kodları birbirine benzer kümelerdi ama siyasi duruşları farklıydı. MHP seçmeni muhafazakârlığın referanslarını ağırlıklı olarak dinden değil gelenekten alıyordu. Bir yandan da göçle yeni oluşmuş Balıkesir, Manisa, Aydın, Adana, Mersin gibi metropollerdeki geleneksel muhafazakâr seçmenlere yaslanıyordu. Ya da ortalama eğitimlilere... Ama asıl fark siyasi tutumlarındaydı. 2013-14’ten beri gözlediğimiz o iki küme giderek birbiriyle kaynaşmaya başladı. Dolayısıyla MHP, alttaki sosyolojik baskıyla da bu kararı veriyor olabilir. Hatırlarsınız, ilk dalga olarak Vedat Bilgin gibi insanlar AK Parti’ye, Mansur Yavaş gibi insanlar CHP’ye doğru gitti.
Bu birlikteliği siyasetin hangi kodları sağladı?
MHP’nin zaten ideolojik bir problemi var. 2018 Türkiye’sinde Kürt meselesini sadece ‘terör’ diyerek geleneksel-milliyetçi kodlarla göğüslemek mümkün mü değil mi, yenilenme ihtiyacı duyuyor mu duymuyor mu? Duymuyor ki, AK Parti gelip öyle bir kitleye ulaştı, MHP olduğu yerde kaldı. Metropolleşme, gündelik hayattaki değişim konularında da aynı yerde duruyordu. AK Parti’nin kapsama alanı genişledikçe, MHP’nin altını oydu. Ama iş öyle bir yere geldi ki, metropollü olan seçmen 16 Nisan’da MHP’nin kararına uymadı. ‘Hayır’ oyu verdiler. MHP tabanında bir yandan AK Parti politikalarından memnun olan ve çareyi orada görenler varken, itiraz edenler ayrı bir yere doğru kaymaya başladılar. ‘MHP’den ayrıldılar, ayrılmadılar’dan bağımsız olarak 16 Nisan referandumunda her üç MHP seçmeninden ikisi ‘Hayır’ dedi. Bunların hepsi İYİ Parti’ye gitmiş değil. Hâlâ MHP’de olan ama partisi değişsin diye uman, eleştiren insanlar var. Bu son gelişmeler seçmeni bir karar vermeye zorlayabilir.
"Hem yerli ve milli hem de arınmış"
AK Parti penceresinden bakarsak... Seçime neden MHP ittifakıyla gidiyor?
Bu ittifaka 51-49’luk 16 Nisan referandumundan dolayı girdi. Bana kalırsa AK Parti, Saadet Partisi’nin o bir-iki puanlık desteğini almak için bile çaba içine girebilir. Belediye başkanları operasyonunu da şöyle okumak mümkün: Olası riskli alanlarda temizlik yapmak, seçmenin önüne hem yerli ve milli hem de arınmış olarak çıkmak. Çok tartışılan Atatürk çıkışları da öyle. Tayyip Bey de Atatürk deyince Atatürkçülerin oyunu alamayacağını biliyor. Bu sözleri gri alana kayanlara.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün parti içindeki özgül ağırlığını da sormak istiyorum.
Ne İYİ Parti ne de Abdullah Gül meselesinin toplumda karşılığıyla medya ve görünür salonlarda ağırlığı arasında bir asimetri var. Gündelik hayatta burada göründüğü kadar bir ağırlığı yok.
Bizim yarın sabaha dair yeni bir ütopyaya ve hikâyeye ihtiyacımız var. Ama bu ihtiyacı gidermek için yeniden Türkiye’yi düşünmemiz, bildiklerimizi yenilememiz lazım.
"Baraj problemi 3 parti için de geçerli"
CHP’yi sormak istiyorum. Nasıl bir görüntü veriyor?
CHP bilgi üretmek meselesinde hiçbir çaba sarf etmedi. Dört seçim yapıldı ve CHP muhalefette. Böyle bir sonuç her partiyi değişime zorlar diye düşünüyordum. Ama CHP hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.
İYİ Parti lideri Meral Akşener ilk kez bir anket sonucu açıkladı ve yüzde 20.5 alacaklarını söyledi. Alabilir mi?
Yeni kurulmuş bir parti yüzde 20’den başlıyorsa onu sokakta, pazarda, takside görürsünüz. Bizim gördüğümüz şudur: İYİ Parti, şimdiye kadar MHP tabanında olup da eleştirel bakanlar ve CHP’de olup da Kemal Bey’i yetersiz görenlerde karşılık buluyor. Bunu değiştirebilirler, üç aylık bir partiye haksızlık etmeyelim. Ama bunu değiştiremezlerse üreteceği sonuç, muhalefetin yeniden tanzimi olur.
Hep Türkiye’nin yeni bir merkez sağ partiye ihtiyacı olduğu dillendiriliyor ya; İYİ Parti de bu tespitin bir karşılığı değil mi?
Ben bu meseleye farklı bakıyorum. Gündelik hayat değişti. İnsan vücudu 36 dereceydi. Bütün tekstil sanayi, inşaat teknolojileri, yalıtım, ısınma her şey bu insan vücudunun 36 derece olmasına göre kurgulu. 41 derece olunca havale geçiriyor, tıbba ihtiyaç duyuyorsunuz. Bugünkü hayat 38 derece. Değiştik. 36 dereceyi açıklayan teorilerle sıcak soğuk, kriz kriz değil diyoruz. Yeni bilgiye, yeniden düşünmeye ihtiyacımız var. Merkez Parti, sağ-sol kavramlarının da bir anlamı yok bugün. Bizim entelijansiyamız istiyor ki, kendisi hiç değişmesin, bu zihni dönüşümü yaşamasın ve emek harcamasın. “Madem bu ülke sağcı, o zaman dinci olmayan bir sağcı lider çıksın” gibi bir tembellik içine düşüyor.
HDP’de de sıcak günler yaşanıyor. Selahattin Demirtaş’sız bir HDP seçmen açısından ne ifade ediyor?
Selahattin Demirtaş, Türkiyelileşme politikasının gerçek bir yüzüydü. Bugün Demirtaş gibi bir aktör de ellerinde olmadığına göre sarsıntıyı atlatmakta biraz daha zorlanacaklar. Bir yenilenme umudu her partide olduğu gibi HDP’de de vardır ama hayat biraz onları köşeye sıkıştırıyor. Bu konuda da maharetleri yetersiz kalıyor. Eğer baraj problemini konuşacaksak bu, İYİ Parti için de, MHP için de, HDP için de vardır. Ama HDP’nin bütün zaaflarına rağmen barajı geçme şansı İYİ Parti ve MHP’ye göre daha yüksek.
Neden?
HDP oy alırken Kürtlerde bir dönüşüm oldu. Daha muhafazakâr olan, Kürt’üm demeden önce Müslüman’ım diyen ya da sisteme daha yakın duran kesimler bile Kobani süreciyle bir Kürt partisine sahip çıktı. Benim bu analizim doğruysa, oradan geri dönüş de o kadar kolay olmayacaktır.
MHP ittifakı AK Parti’nin Kürt oylarını düşürür mü?
2011 seçimleri dahil, diyelim Türkiye’de 10 Kürt seçmen varsa bunun 5’i AK Parti’ye, 4’ü HDP’ye oy veriyordu, 1’i de zaten dağıldığı için oy veremiyordu. 2015’te değişen şey, bu 10 seçmenin 7’sinin HDP’ye, 3’ünün AK Parti’ye gelmiş olmasıdır.
“MHP işbirliği bu 3 Kürt’ü de kaçırır mı” diye soruyorsanız, cevabım belki 1’ini kaçırır, belki bu hendek meseleleriyle beraber o 3 oy, 4 de olabilir.
"Baskın seçim olur mu?"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘daha güçlü bir iktidar’ hedefiyle baskın seçime gider mi?
Tayyip Bey’in ve AK Parti’nin siyaset yapma tarzına baktığım zaman erken seçimi olası görmüyorum. Ama uluslararası krizler, ekonomideki gerilimler, davalarda yaşanan sıkıntılardan dolayı bir anda kılıcı atmak gibi bir tercih de yapabilir. Ne olacağını herhalde Tayyip Bey dışında kimse bilmiyor. Şöyle bir ihtimali daha olası görüyorum: Kasımda yapılacak genel seçimin, mart yerel seçimlerinden 15 gün önceye çekilmesi söz konusu olabilir.
Neden böyle düşünüyorsunuz?
Referandum sonuçları gösteriyor ki, ekonomik dinamizmi olan, gündelik hayat pratikleri daha kentlileşmiş kümelerde AK Parti politikalarına itirazlar çoğalıyor. O yüzden AK Parti şimdi imar değişiklikleri, belediye başkanı değiştirmelerle, kaybetme ihtimaline karşı bir politika değiştirme çabasında. Çünkü Ankara, İstanbul gibi yerlerde CHP gibi partiler seçimi kazanırsa onun üreteceği moral motivasyon başkanlık seçimlerini de etkiler.