Türkiye'de 24 bine yakın aile hekimi bulunuyor. Büyük kentlerde bir aile hekimine düşen hasta sayısı 4 binlere kadar çıkabiliyor. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) tarafından yapılan araştırmaya göre aile hekimlerinin, sürekli değişen sistemin ağırlığı altında umutsuzluğa düştüğü ve gelecek beklentilerini yitirdiği öne sürüldü. Araştırmaya göre erkek aile hekimlerinin yüzde 37’sinde, kadın hekimlerin ise yüzde 34.4’ünde şiddetli umutsuzluk saptandı.
Cumhuriyet'ten Sibel Bahçetepe'nin haberien göre, Aile Sağlığı Merkezleri’nde (ASM) binanın kiralanmasından, her türlü aracın gerecin teminine, su, elektrik, doğalgaz faturası ödemesi, hizmetli, sekreter dahil ekibin oluşturulmasına dek meslek tanımı dışında pek çok işle uğraşmak zorunda kalan aile hekimleri, bu giderleri devletin kendilerine verdiği cari gider adı altındaki ücretle karşılamak zorunda. İstanbul, Ankara gibi metropollerde giderlerin artması da zaman zaman cari giderlerlerin yetersiz kalmasına neden olabiliyor. Hekimler bir taraftan gelir-gider dengesiyle uğraşıyor, diğer taraftan sağlık hizmeti sunmaya çalışıyor. Bu durumun koruyucu sağlık hizmeti verilmesinin önünde engel olduğuna dikkat çeken İstanbul Aile Sağlığı Sağlık Memuru ATT Hemşire ve Ebe Derneği (İSAHED) Başkanı Hüseyin Akar, “Koruyucu sağlık hizmetlerinin daha etkin sunulmasının önündeki engeller teker teker kaldırılmalıdır. Bu işe cari gider uygulamasını kaldırarak başlamak en doğru adım olacaktır” dedi.
"Doktor, gelir gider tablosuyla uğraşmamalı"
Ülkemizde 24 bine yakın aile hekimi bulunuyor. Büyük kentlerde bir aile hekimine düşen hasta sayısı 4 binlere kadar çıkabiliyor. Bir taraftan sağlık hizmeti sunmaya çalışan aile hekimleri, diğer taraftan binanın kiralanmasından tutun, yanlarında çalıştırdıkları personelin ücretine, hasta muayenesinde kullandıkları yazılımların ücretlerine, yıllık tıbbi atık ücretlerinden, her türlü tıbbi malzemeler ve sarf malzemelerine (pansuman malzemeleri, enjektör vs), elektrik, su, doğalgaz faturasının ödenmesine dek pek çok işle de ilgilenmek zorunda kalıyor. Bazı yerlerde ise devletin hekime verdiği ödenekler, giderlerin fazla olması nedeniyle yetersiz kalıyor. Böyle olunca bazı kullanımlarda mecbur olarak kısıtlamalara gidiliyor. Binaların kiralanmasından, personel ücretlerine dek tüm giderlerin kamu tarafından verilmesi gerektiği vurgulanıyor. İsmini vermek istemeyen bir sağlık çalışanı İstanbul’da bir ASM’de yaşanan olayla ilgili şu iddialarda bulunuyor:
“ASM’de görev yaptığımız oda kışın ısınmıyordu, nedeni hekimin fatura çok gelmesin diye bizim odadaki doğalgazı kısması, hatta zaman zaman hiç açmamasıydı. Isınamadığımızı söyledik. Bunun üzerine bize kendi paramızla istersek payımıza düşen elektrik faturasını ödememiz halinde klima alabileceğimizi söyledi. Klimayı aldık ve odaya pay ölçer takarak kullanabildik. Konu sosyal medyaya yansıyınca yetkililer harekete geçti, doktor hakkında soruşturma açıldı. Diyoruz ki sağlık, kamunun vermesi gereken hizmettir. Doktor, gelir gider tablosuyla uğraşmamalı. Böyle olunca ne yazık ki istenmeyen durumlar ortaya çıkabiliyor.”
Umutsuzluk giderek artıyor
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) tarafından yapılan araştırmaya göre aile hekimlerinin, sürekli değişen sistemin ağırlığı altında umutsuzluğa düştüğü ve gelecek beklentilerini yitirdiği ortaya çıktı. Doktor öğretim üyesi Raziye Şule Gümüştakım, Uzm.Dr. Murat Çevik, Uzm.Dr. Pınar Bilgili ve Uzm.Dr. Nebi Sökmen ile birlikte gerçekleştirilen ve hâlâ devam eden çalışma “Uluslararası Katılımlı AHEKON Kongresinde” bildiri kategorisinde birincilik ödülüne layık görüldü. Çalışmaya 343 erkek ve 186 kadın olmak üzere 529 aile hekimi katıldı. Çalışmaya katılan erkeklerin yüzde 12.8’inde minimal, yüzde 19.2’inde hafif, yüzde 30.9’unda orta ve yüzde 37’sinde şiddetli umutsuzluk saptanırken, bu oranlar kadınlarda sırasıyla; yüzde 15.1 minimal, yüzde 23.7 hafif, yüzde 26.9 orta ve yüzde 34.4 şiddetli olarak kaydedildi.
"Uzun süre çalışan aile hekimleri daha umutsuz"
Ankete katılanların 3’te 1’inden fazlasında şiddetli umutsuzluk saptandı. Orta ve şiddetli umutsuzluk yaşayanların oranı ise 3’te 2 oranında olduğu saplandı. Sistem içinde uzun süre çalışan aile hekimleri daha umutsuz. Çalışmanın şu ana kadarki çıktılarına göre, sisteminin aile hekimleri için artık alarm verdiği, tükenmişliğin yanında umutsuzluğun da baş gösterdiği, aile hekimlerinin geleceği göremedikleri ve geleceğe dair beklentilerinin olmadığı gözlendi. Bu meslek grubuna yönelik rehabilite edici politikaların oluşturulması, aile hekimlerinin üzerindeki iş yükünün azaltılması acil olarak planlanması gerektiğine vurgu yapıldı. Hekimlerin sağlığının korunması ve geliştirilmesi, sadece hekimler ve aileleri için değil hastaları açısından da kritik bir öneme sahip olduğu için sistemde hekimlere yönelik yapılacak olumlu düzenlemelerle hekimlerin geleceğe daha umutlu bir şekilde bakmalarını sağlayacağı belirtiliyor.
‘Esnaf gibi çalışmamalı’
İSAHED Başkanı Hüseyin Akar, “Koruyucu sağlık hizmetlerinin daha etkin sunulmasının önündeki engeller teker teker kaldırılmalıdır. Bu işe cari gider uygulaması kaldırarak başlamak en doğru adım olacaktır” dedi. Akar, aile hekimliği sisteminde düzenleme yada değişikliğe gidilmesi gereken en önemli konulardan birinin cari gider uygulaması olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Cari gider, aile sağlığı merkezleri giderlerinin karşılanması için devletin her bir aile hekimine ayrı ayrı olarak ödediği ücrettir. Aile sağlığı merkezlerindeki hasta yoğunluğu malumdur. Bu yoğunluk nedeniyle aile hekimleri ancak poliklinik hizmeti verebilmektedir. Arta kalan zamanlarda ise aile sağlığı merkezlerinin ihtiyaçlarının temini, hesaplanması, ödenmesi gibi işlerle uğraşmaktadır. Yani aile hekimi adeta dükkân sahibi bir esnaf misali bir sürü hesap-kitap işleri ile uğraşmaktadır. Oysaki bu cari gider uygulaması kalkmış olsa, yani eskiden olduğu gibi aile sağlığı merkezlerinin giderlerini devlet herhangi bir aracı kullanmadan direkt kendi karşılamış olsa aile hekimleri bu hesapkitap işlerinden kurtulmuş olacak. Bebek-çocuk-gebe- lohusa izlem ve aşılarını takip edebilmek için ekstra vakit kazanmış olacak. Yine çok mühim uygulamalardan biri olan 15-49 yaş arası kadınlar ile okul dönemi çocukların izlemleri ve rahim ağzı kanser taramaları gibi çok önemli uygulamalara da vakit kazanmış olacak.”