Politika

'On binlerle Lice'deki uyuşturucu tarlalarının üzerine yürüyeceğiz'

BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak: Lice'nin faili belli, o karakol komutanından izin almadan kim halkın üzerine ateş açabilir?

02 Temmuz 2013 16:17
BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak, partisinin grup toplantısında, Medeni Yıldırım'ın hayatını kaybettiği Lice olayıyla ilgili "Faili belli, o karakol komutanından izin almadan kim halkın üzerine ateş açabilir?" dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da konuşmasında "Hikaye kalekol, karakol değil, esrar, Hint keneviri" dediği Lice'de uyuşturucu problemi için Kışanak, "BDP Gençlik Merkezi uyuşturucuya karşı kampanya başlattı.Önümüzü kesmeyin, ben on binlerce gençle Lice'deki bütün uyuşturucu tarlalarının üzerine yürüyeceğim. Bu konuda yapılması gerekenler çok açık ve ortadadır" dedi.
İşte Gültan Kışanak'ın konuşmasından satırbaşları: 
"20 yıldır aslında Madımak’ta yakılan ateş, canların, kendisine insanım diyenlerin yüreğini yakmaya devam ediyor" diyen Kışanak açıklamalarına şöyle devam etti: "2 Temmuz Sivas’ta Madımak Oteli’nde 35 canın cayır cayır yakıldığı olayın yıldönümü. 20 yıldır Madımak’taki ateş bence yanmaya devam ediyor. Biz her yıl Madımak’ın, Sivas katliamının yıldönümünde bu katliamda yaşamını yitirenleri anıyoruz. Bu katliamı yapanları lanetliyoruz. Bu katliamın sanıklarının ve arkadaşlarının ve arkasındaki güçlerin yargılandığı, gerçek bir adaletin tecelli ettiği bir süreç için mücadele ediyoruz. 20 yıldır bu onur mücadelesi, bu insanlık mücadelesi devam ediyor. 20 yıldır aslında Madımak’ta yakılan ateş, canların, kendisine insanım diyenlerin yüreğini yakmaya devam ediyor. Katliamı arkasındaki güçlerle birlikte açığa çıkarma yaklaşımı hiçbir zaman olmadı. Doğrudan katliamı gerçekleştiren failleri parça parça kurtarma yaklaşımıyla göstermelik bir dava süreci işledi. Her devasında bir bahane, bir hukuki gerekçe bularak birilerinin zaman aşımı bahanesiyle bu dava kapsamından düşürdüler, kurtardılar. Ceza alanların cezalarını bile çekmesine izin vermeden tahliye etmenin bir yolunu buldular. Yurt dışına kaçanları takip etmediler, getirmediler. Yani 20 yıldır Sivas davası kapsamında hukuk adına, adalet adına, vicdan adına her türlü garabeti yaşattılar ve daha da kötüsü bu 20 yıl boyunca siyasilerin öylesine bazı söylemleri oldu ki en az katliam kadar acıydı. En az katliamın yarattığı tahribat kadar derin izler bıraktı. Ve bugün hala bu politikadan, bu tutumdan vazgeçildiğini gösteren bir işaret bir yaklaşım ve anlayışta ortada yok. Her gün saatlerce konuşan, memleketin haline dair bir sürü süslü sözler, önemli cümleler, spekülatif sözler sarf edenler Sivas katliamına dair bugün ağızlarını açıp tek bir kelime etmediler. Bu ülkenin tarihinde yaşanmış en büyük acılardan birisi, en büyük trajedilerden birisiydi; ağızları dilleri bu katliamda yaşamını yitirenleri saygıyla anmaya bile varmadı. Bütün bunların izah ettiği bir şey var. Bu ülkede alevi vatandaşlarımıza karşı ayrımcı bir politikanın göstergesidir. Biz acıları yeniden yeniden tazelemek zorunda değiliz. Fakat yüreklerde yanan yangını söndürecek bir yaklaşıma, bir tutuma, bir zihniyete ihtiyacımız var. Bu yangın 20 yıldır devam ediyor. Zaten sönmedi. Bunu söndürecek bir söz, bir politika, bir yaklaşım, bir adalet anlayışı görmedi insanlar ve bugün de görmüyorlar. 
Sivas katliamı vesilesiyle sokağa çıkan, hem yaşamını yitiren canlıları anan, hem de katliamı protesto eden, kınayan hem de bundan sonra yapılması gerekenleri ifade eden herkesi gönülden kutladığını söyleyen Kışanak, "Sivas katliamı ile bir yüzleşme mutlaka yaşanmalıdır. Neden yaşandı, kim yaptı, arkasındaki güçler neydi? Bunların açığa çıkacağı bir yüzleşmeye ihtiyacımız var. Ancak şunu da özellikle vurgulamak istiyoruz ki sadece geçmişle uğraşmıyoruz. Bugünü ve geleceğimizi de konuşmak istiyoruz. Türkiye’de yaşayan milyonlarla ifade edilen alevi yurttaşlarımızın temel talepleri artık karşılanmalıdır. Sivas’la gerçek anlamda yüzleşmek ancak böyle gerçek olacaktır. İnançlarına, kültürlerine, yaşam tarzlarına saygı gösterilmelidir" diye konuştu. Kışanak, açıklamalarına şu ifadelerle devam etti:"Bir taraftan Alevi toplumunun, toplumsal hafızasına kazınmış, tarihsel katliamları hatırlatan Yavuz Sultan Selim ismini bir köprüye veriyorlar ve bu konuda bir adım geriye atacaklarına dair bir işaret yok. Bunun üzerinden siyaset ve politika yapıyorlar. Yavuz Sultan Selim ismi orada kalsın Sabiha Gökçen ismini değiştirelim. İki katliamcıdan birini tercih etmek zorunda mıyız? Samimilerse, gelin ikisini de değiştirelim. Siyaset yapmayın, bir toplumun yaşadığı travmalar üzerinden siyaset yapmaktan daha kötü bir durum olamaz." 
Kışanak, "Artık Alevi, Kürt ve mazlum vatandaşların üzerinden siyaset yapılmamasını söyleyen Kışanak, "Katliamlarla adı anılan, bu topluma, bu halka acı yaşatan kim varsa herkesin ismini kışladan da silin, okuldan da silin, havaalanından da silin, köprüden de silin. İnsanların yaşadığı travmalar üzerinden siyaset yapmayın. Yavuz Sultan Selim’i de silin, Sabiha Gökçeni de silin. Kimse de buna karşı çıkmayacaktır" diye konuştu. 
Lice'de büyük bir acının yaşandığını söyleyen Kışanak, "Karakol yapımını protesto etmek için, barış sürecine katkı sunmak için karakol inşaatının önüne gidenlere ağır silahlarla ateş açıldı. Karakol önüne giden insanların ellerinde 'savaş değil barış istiyoruz' diye pankartlar vardı. 200-250 kişilik bir sivil halk topluluğu. Bu 250 kişinin orada karakola zarar vermesini önlemenin başka hiçbir yolu yok muydu? Bu sivil savunmasız insanları ağır silahlarla tarayacak mıydınız? Sizin çözüm politikanız buysa bizim barış sürecinden anladığımız bu değildir. Hem diyalogdan hem de en demokratik hakkını kullanan sivillere ağır otomatik tüfeklerle ateş atacak, arkadan vuracaksın. Şu anda daha fazla can kaybı yaşanmamışsa kesinlikle bir tesadüf ve şans eseridir. Orada daha fazla insan yaşamını yitirebilirdi. Böylesine bir vahşet yaşanmıştır. Hala buna, 'bu yanlıştır biz de gereken tutumu aldık' diyen bir yaklaşım yok" dedi. 
 

'Lice faili belli' 

 
Kışanak, Lice'deki olayın failinin belli olduğunu belirterek, "Faili belli, o karakol komutanından izin almadan kim halkın üzerine ateş açabilir? Sen o faile sorarsan gerçeği bulamazsın. O karakol komutanını görevden alacak, merkeze çekeceksin, müfettişlerini de halktan bilgi almaya yönlendireceksin. İnsanlar niye arkadan tarandı' bunu söylemiyor, görüntüsünü vermiyorlar. İlk günden beri her gün yeni yalan yeni spekülasyonlar üretiyorlar. Aileler kendi arasında kavga etmiş, yok başka bir köyde kavga çıkmış' yalan. Kaç çocuk annesi kadın ölümden döndü, yarım saat boyunca yaralılar oradan alınmadı" dedi. 
 

'BDP Gençlik Merkezi uyuşturucu karşıtı kampanya başlattı' 

 
Süreç başlamasıyla uyuşturucu muhabbetine başladığını söyleyen Kışınak konuşmasına şöyle devam etti: "Bu ülkede yargıya intikal etmiş sanıklar var. Bu ülkede uyuşturucu ekimini ve transferini güvenlik kuvvetleriyle işbirliği yapmadan hiç kimse yapamıyor. Askeriyle, polisiyle, yerel güvenlik amirleriyle işini bağlayan bu işi yapıyor. Bunlar kanıtlanmış. BDP Gençlik Merkezi uyuşturucuya karşı kampanya başlattı.Önümüzü kesmeyin, ben on binlerce gençle Lice'deki bütün uyuşturucu tarlalarının üzerine yürüyeceğim. Bu konuda yapılması gerekenler çok açık ve ortadadır. Bu süreç başladığında 'herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır' dedik. Herkes kendi üzerine düşeni yaparsa süreç ilerler dedik ve bu yaklaşımla hareket ettik. Orada karakol inşaatı yok güçlendirme çalışması var. Diyorlar. Aklımıza hakaret ediyorlar. Burada güçlendirme çalışması olsa kapısında çatısında olur. Orada inşaat nerede? Çok açıktır ki siz oradaki karakolun yerine yeni bir kalekol yapıyorsunuz. Geçen yıl ihalesini verdikleri projeler devam ediyormuş. Geçen yıl ortada barış süreci yoktu, Hükümetin böyle bir yaklaşımı yoktu. Çatışma vardı. Biz 'nihai bir barış sağlamayı arzuluyoruz, adım adım kalıcı, bir daha ölümün yaşanmadığı bir süreci inşa edelim' diyoruz. Gerilla 'geri çekiliyoruz' dedi. O zaman bu çalışmalarınızı da durduracaksınız." 
 

'Kaygılanıyoruz' 

 
3-5 köyün ortasına kale gibi karakol yapma ihtiyacı nereden çıktığını anlamadığını belirten Kışanak, "Eğer bugün bir barış konsepti varsa, neden bu inşaatların yapımı durdurulmuyor? Genel yaklaşım, Türkiye'nin batısında ne varsa doğusunda da o olacak. Sivil yaşamımızın yanında kale gibi karakolların yapılmasının bir ihtiyaç olduğuna inanmıyoruz" şeklinde konuştu.Kışanak, konuşmasında şunları kaydetti: "Sayın Beşir Atalay 'biz kimseye söz vermedik' diyor. Birilerine başka bir yerde söz vermesine gerek yok. Biz, bu sürece demokratik bir gelecek kurulacak diye destek verdik. 'Kimseye sözümüz yok' diyorlar. Biz, artık bugüne kadar yaşadıklarımızdan kaygılanıyoruz. Yapılacak tek şey bu demokratikleşme programını topluma sunmak ve bu işi ilerletmenin bir yolunu bulmak" şeklinde konuştu.