Politika

KILIÇDAROĞLU'NDAN İTİDAL ÇAĞRISI ANKARA (A.A)

27 Temmuz 2010 16:49
-KILIÇDAROĞLU'NDAN İTİDAL ÇAĞRISI ANKARA (A.A) - 27.07.2010 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İnegöl ve Hatay Dörtyol'daki olaylarla ilgili olarak, ''Ayrışmanın ötesine geçtik şimdi bir çatışma süreci başladı, çok tehlikeli. Bütün yurttaşlarımızı itidalli olmaya, çatışmalardan kaçınmaya ve bu tür olaylara girmemeye davet ediyorum'' dedi. Kılıçdaroğlu, NTV'nin canlı yayınında soruları yanıtladı. İnegöl ve Dörtyol'daki olaylarla ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine, Kılıçdaroğlu, ''Eğer siz ne olduğu belli olmayan bir açılım politikasıyla yola çıkarsanız ve bunda başarısız olursanız ülkeyi bu noktaya getirirsiniz'' diye konuştu. Ülkenin yönetilemediği için bu tabloların ortaya çıktığını öne süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Acı tablolar, doğru tablolar değil. Biz birlikte yaşamaktan, beraber yaşamaktan, tasada ve kıvançta beraber olmaktan söz ediyoruz. Aslında bunlardan söz etmek bir anlamda bizim zafiyetimizi de gösteriyor. Çünkü ortada böyle bir sorun olmasaydı kimse birlik ve beraberlik diye bir laf etmeyecekti.'' Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın olaylarla ilgili, referandum sürecinde bir provokasyon olasılığından bahsetmesiyle ilgili olarak, ''Ben bunların ne kadar doğru olup olmadığını bilmiyorum, çünkü benim emrimde bir istihbarat örgütü yok ama İçişleri Bakanı söylediğine göre elinde bazı bulgular vardır. Referandumla bu olaylar arasında çok yakın bir ilişki olduğuna inanmıyorum'' dedi. Kılıçdaroğlu, ''Ayrışma sürecini tetikleyecek unsurlara bakmak ve toplumu itidale çağırmak gerekmektedir, bir İçişleri Bakanına yakışan da budur. Ama İnegöl ve Hatay Dörtyol'daki olaylar gerçekten hepimizi çok üzdü. Bu olayların ortaya çıkan unsurları iyi belirlenmeden siz zaten çözüm üretemezsiniz. AKP'nin içine düştüğü açmaz bu. Olayların sağlıklı sorgulamasını ve değerlendirmesini yapmıyor'' diye konuştu. -BAŞBAKAN İLE GENELKURMAY BAŞKANI'NIN GÖRÜŞMESİ- Kılıçdaroğlu, ''Geçen pazar gecesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un yaptığı görüşmenin ve bunun ardından Başbakan'ın Adalet Bakanı ile bir araya geldiğinin'' hatırlatılması üzerine, ''Görüşme, sıradan, olağan bir görüşme değil'' dedi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ''Gecenin ilerleyen saatlerinde böyle bir görüşmenin yapılması, uzun sürmesi, Sayın Başbakan'ın Adalet Bakanı'nı Ankara'ya çağırması. Aslında olay bir siyasal davanın ortaya çıkardığı bir tablodur. Bu siyasal davanın savcısı biliyorsunuz, siyasal kişiliği olan, yani Sayın Başbakan, 'savcısıyım ben bu davanın' dedi ve davayı otomatikman siyasallaştırdı. Örneğin emekli bir orgeneral hakkında yeniden tutuklama kararı çıkıyor. Bu kişi diyor ki, 'evet gidip ben teslim olacağım' daha 7 günlük itiraz hakkı var ama teslim olmaya giderken siz havaalanında yakalıyorsunuz, hoyratça davranıyorsunuz ve gözaltına alıyorsunuz. Görevde olan generaller var, bunlar şu anda terörle uğraşıyorlar, terörle mücadele ediyorlar, siz bunlar hakkında tutuklama kararı veriyorsunuz ve ilk duruşmayı aralık ayına veriyorsunuz. Bunun çağdaş hukukla, insan haklarıyla ne ilgisi vardır. Bunlar kaçmıyorlar, tam tersine görevlerinin başında ve terörle mücadele ediyorlar.'' Kılıçdaroğlu, yargının siyasallaştırılması halinde siyasal iktidarın zor durumda kalacağını ifade ederek, ''Türkiye bunun çok örneklerini gördü. Sayın Başbakan idam edilen gençler için ağlıyor ama o mahkemelerin siyasallaştığını herkes biliyordu. Geriye dönüp baktığımız zaman o davalar bugün görülseydi hiçbiri idam edilmeyecekti'' dedi. ''Türkiye'de bugün artık yargı tamamen siyasallaşmış mıdır? Bu konudaki görüşünüz nedir'' sorusuna ise Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi: ''Tamamen değil, önce altını çizeyim birinci nokta şu, Sayın Başbakan'ın konumuna düşmek istemem. Sayın Başbakan çıktı ve bir mahkemenin verdiği karar nedeniyle bütün yargıyı suçladı ve dedi ki, 'Türkiye'de yargı güven kaybetmiştir.' Bu ne demektir, bütün yargıya ben güvenmiyorum demektir. Ben bütün yargı siyasallaştırılmıştır demiyorum ama bu olaya bakan yargıç görevinden ayrılırken, 'üzerimde kurumsal baskı var' dediği zaman ve görevinden ayrıldığı zaman hiç kimse, medyayı da burada suçluyorum kusura bakmayın, dönüp o yargıca, 'bu kurumsal baskıyı size kim yaptı' diye sormadı.'' Bir orduyu ordu yapanın silah değil, moral değerler olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin ''Orduyu nasıl yıpratırım'' diye yola çıktığını öne sürdü. Ordunun belli güçler tarafından yeniden dizayn edilmek istendiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, ''Belli kişilerin önlerinin kesilmesinin, belli kişilerin terfi etmemesinin yolu kullanılıyor. Bu yöntemde sanki hükümetin dışındaymış gibi bir hava yaratılıp aslında hükümetin de içinde olduğu bir politika izleniyor'' diye konuştu. -''E-MUHTIRA''- ''e-muhtırayı'' Türk Silahlı Kuvvetleri'nin internet sitesine koyan komutanın, ''Bunu ben yazdım'' dediğini ve bunun yasalara göre suç olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Siz gidiyorsunuz bu komutanla kanka oluyorsunuz, gizli görüşüyorsunuz. Ne Genelkurmay'ın ne de devletin arşivlerinde bu görüşmenin içeriği ile ilgili hiçbir bilgi yok. İkisi de diyor ki, 'biz öldükten sonra mezara gidecek, kimse bu sırrımızı bilmeyecek.' Ben darbe yapmaya kalkacağım, e-muhtırayı koyacağım, Başbakan ile oturacağım, sohbet edeceğim. Gizli sırlarımız neyse paylaşacaklar ve ben emekli olduktan sonra benim altıma çok pahalı zırhlı araç alınacak ve ben ödüllendirileceğim. Siz eğer darbelere karşı samimiyseniz niye sorgulamıyorsunuz? Üstelik zaman aşımına da uğramadı. Görev yargının olur mu? Niye suç duyurusunda bulunmuyor. Elinden tutan mı var? Çıksın, 'Bu davanın da savcısı benim' desin. Diyemez. Çünkü o e-muhtıra AKP'nin tekrar iktidara gelmesi için konmuştur oraya, mağdur edebiyatı için konmuştur oraya. Sayın Büyükanıt ile Sayın Erdoğan işbirliği yapmıştır o olayda. Çıksınlar, 'biz işbirliği yaptık' desinler. Darbenin arkasına sığınıp mağdur edebiyatı yapacaksınız, e-muhtırayı verenleri ödüllendireceksiniz, onlara hiçbir şey söylemeyeceksiniz.'' Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı Hannes Swoboda'nın referandumda ''evet'' oyu kullanılması yönündeki düşüncelerinin gerekçesini merak ettiğini de belirten Kılıçdaroğlu, Swobada ve diğer parlamenterlere bir mektup göndererek, referandumda neden ''hayır'' diyeceklerini anlatacaklarını bildirdi.