Reyhanlı saldırısyla ilgili ölen 51 kişinin sorumlusu olarak Başbakan Erdoğan'ı gösteren Kılıçdaroğlu, dün yaptığı Hatay ziyaretindeki gözlemlerini aktardı.
Başbakan'a yüklenen Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının satır başları:
Recep Tayyip Erdoğan şöyle diyor konuşmasında “Yarın mahşer gününde Rabbim bize soracak. O bebekleri gördün de ey Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ı ne yaptın diye? soracak” Hangi mantıkla bu densiz ifadeyi kullanabilirsin sen? Rabbinin sana nasıl hitap edeceğini sen mi belirleyeceksin?
Kibirin böylesine ilk kez tanık oluyor bu millet. Böyle bir kibir olabilir mi? Kendisine öbür dünyada da Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı ilan edecek. Kimsin sen?
Onlarca çocuk öldü orada. Reyhanlı'da öldü. Çocukları görmezlikten geliyorsun. Suriye’de çocuklar ölüyor diyorsun, evet onlara da üzül. Ama senin ülkende senin çocukların ölüyor. Kalkmış "Analar Ağlamasın" programında şov yapıyor.
Suriye’dekini bütün dünya görüyor. Türkiye’de yayın yasağı getiriyorsun. Böyle bir şey olabilir mi?
Buradan söylüyorum. Ölen 51 vatandaşın sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Efendim neymiş ben buraya gitmişim alınganlık gösteriyor beyefendi. Nerede bir vatandaşımın bir derdi varsa CHP bütün kadrolarıyla orada olacaktır.
Neymiş beyefendi ABD’den sonra Hatay’a ve Reyhanlı’ya gidecekmiş. Malum Gazze’ye de ABD’den sonra gidecek. Sen Recep Tayyip Erdoğan ülkeni milletini sevmiyorsun. Sen Batı’nın egemen güçlerinin ortadoğudaki taşeronusun.
Taşerondan vatansever olmaz. Zaten taşeron olduğun içindir ki sen her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldım dedin. Bu millet öğrenecek seni. Benim dileğim başına felaket gelmeden önce öğrensin. Reyhanlı’da dünyanın oyunu aldın. Sen kalktın o vatandaşların başına felaket oldun.
Terör kimden gelirse gelsin, nereden gelirse gelsin hep beraber karşı çıkacağız. Terörün dini imanı yoktur.
Rahmetli Uğur Mumcu 1980’lerde sağcı solcu diye yüzlerce vatandaş öldürülürken elinde kalemi yürekli bir cümle kurdu. “Katil katildir, katilin sağcısı solcusu olmaz” Terör terördür. Terörün dini imanı vatanı insan sevgisi olmaz.
Hatay'a yaptığım geziden 5 tespitim var:
Birincisi şu. Suriye’deki çatışmalardan ötürü çok sayıda Suriyeli komşu ülkelerin tamamına dağıldı. Bize gelen çadırlarda kalan bizim yiyecek verdiğimiz Suriyelilerle bir sorunumuz yok. Türkiye büyük devlettir, gereği yapılmalıdır.
Ama çadırın dışında mülteci kampının dışında, ne olduğu belirsiz insanların elini kolunu sallayarak kente gelmeleri, ev tutmaları, bomba yapmaları, dışarıya gitmeleri bizim kabul edeceğimiz şeyler değildir. Bunu Reyhanlı’da yaşayan her yurttaşımız biliyor. Kırıkhan, Hatay Samandağ’da yaşayan herkes biliyor.
Almışsınız insanları getiriyorsunuz iş yeri açıyor. Neye göre işyeri açıyor? Bizim insanlarımızla kavga ediyor. Neye göre kavga ediyor?
Bakın mülteciler sadece bizde yok. Ürdün’de de var. Olay var mı kavga var mı? Bomba var mı? Nerede var, Türkiye’de var. Eline silah alan elini kolunu sallayarak gelmiştir.
İkinci tespitimiz istihbarat zaafiyeti. Bana deseler ki "İstihbaratçılarla ilgili festival düzenleyelim nerede olsun bu?", "Hatay’da olur" derim. Her devletten istihbaratçı var. Vatandaş kamu görevlileri şikayetçi. Her türlü teröre açık. Yabancı devletlerin ajanları cirit atıyor Hatay’da Antakya’da.
Yemek yiyorlar para vermiyorlar, cebinde silahla geziyorlar. Bütün bunları sor Recep Tayyip Erdoğan Reyhanlılara. Onlara gelince tık yok. Sen masum vatandaşın telefonunu dinleyeceğine, teröristin telefonunu dinlesene.
Patlama oldu 24 saat içinde failler yakalandı diyor. 24 saat öncesine neden bakmıyorsun kardeşim? Bu adamlar bomba yerleştirirken sen neredeydin? 51 vatandaş hayatını kaybetti. İstihbarat nedir? Onun eylem yapmasını engellersin. Sen ne yapıyorsun? Gelsin, bombasını patlatsın, insanlarımız ölsün. Bu gitsin failleri bulsun.
Ne diyordu grup toplantısında ‘Kılıçdaroğlu senin nefes alışını bile izliyoruz, takip ediyoruz’ diyordu. Benimkini takip ediyorsun da bir de şu teröristlerin nefes alışını takip etsen ne olurdu acaba? Hemen arkadan efendim biz güçlü devletiz. Devlet güçlü de sen güçlü değilsin. Sorun da orada zaten. Güçlü devlet teröre pabuç bırakmaz. Güçlü devlet askerinin başına çuval geçirilirken sessiz kalmaz. Güçlü devletin başbakan’ına ‘bunu kullanın deliğe süpürmeyin’ demez. Sen kullanılan bir başbakansın.
'Suriye ile sınırımız tam yol geçen hanı'
Bir başka önemli nokta, üçüncü tespitimiz. Bizim sınır diye bir şeyimiz kalmamış. Suriye ile sınırımız tam yol geçen hanı. İsteyen bombayı götürür, isteyen silah getirir.
Burada eğitim yapın dedin. Eline silah verdin. Gönderdin suriye’ye git kardeşini öldür dedin. Hiç utanmadın mı?
Öyle bir noktaya getirdiler ki Beka Vadisi kapandı. Şimdi yeni bir Beka Vadisi var, o da Hatay’dadır. Hükümetin gözetiminde yapıyorlar bunu. Her türlü silah var. Bomba imal ediliyor biz seyredemiyoruz yabancı basından seyrediyoruz. Silahlı militanlar, özgür suriye ordusu karargahını Türkiye diye ilan ediyor. Biz olmaz diyoruz, Recep Tayyip Erdoğan diyor ki olur. Olmaz arkadaşlar doğru değildir bu.
Eğer siz sınırı kaldırdıysanız bunun bir gerekçesi vardır. Her türlü marjinal terörist grupları Türkiye’ye davet ediyorsunuz. Yer veriyorsunuz, silah veriyorsunuz, cebine para koyuyorsunuz. Gönderiyorsunuz Suriye’ye. Sınır olsa, hüviyet tespiti yapacaksın. Oraya gidiyor çatışıyor yaralanıyor. Buradan ambulans gidip yaralıyı alıyor ve tedavi ediliyor burada.
Reyhanlı’da yüzlerce yaralı var. Saatlerce ambulans bekliyor. Ama Suriye’ye giden terörist olunca ambulans doktorlar hastaneler emrinde.
Sınır boylarına zaman zaman gideriz, askerleri ziyaret ederiz. Orada ‘Hudut namustur’ diye yazar. Biz oraya gittiğimizde asker gider şu tekmili verir komutanına “Asil Türk milletinin namus ve şerefini, vatanını ve milletini korumakla görevli birliğim, vatan ve devlet uğruna can vermeye seve seve hazırdır komutanım” der.
Eğer sınır namussa, o sınırı kim kaldırdı? Recep Bey. Hepimizin üzerinde durup düşünmesi gereken bir olaydır. 870 kilometrelik alanda boyda sınır yok. Her şey olabilir orada. Şimdi kalkıp Esad’ı suçlamak kolay. Sınırı korumak bizim işimiz. Kim size sınırı yol geçen hanına döndürün diye talimat verdi.
Reyhanlılı birisi şunu söyledi. Recep Tayyip Erdoğan’ın çocukları askerlik yapmadı. Sınır nedir bilmezler, devlet nedir bilmezler. Can havliyle söylediğini biliyorum. Ama bir vatandaşı bu noktaya getirdiysen, bunun hesabını ben Recep Tayyip Erdoğan’a sorarım.
'Esad kardeşimdir diyen kendisi'
Ben hiçbir zaman Esad benim kardeşimdir demedim. Diyen kendisi. Eşimi alıp tatile çıkmadım. Tatile çıkan o. Bizi suçlayan kim? Recep Tayyip Erdoğan. Neymiş? Suriye’de demokrasi yokmuş, Erdoğan Suriye’ye demokrasi getirecekmiş. Demokrasi konusunda Esas ile Erdoğan arasında nüans farkı var. Al bir diktatörü vur öbür diktatöre.
El Kaide örgütlerini Türkiye’de besleyip Suriye’ye sokan sen değil misin? Katar ve Suudi Arabistan ile ortak hareket ediyorlar. Birisinde para öbüründe imkan var. Her türlü silahı veriyorlar. 90 yıllık Türkiye tarihine yakışmıyor.
Ben Davutoğlu için demiştim ki çapsız bir dışişleri bakanı. Parmak işaretiyle çağırılan bir dışişleri bakanı. Bir maratoncu gibi hızla koşuyor acaba bana ne talimat verilecek diye.
Her şeyi biliyoruz. Biz boşuna, batının egemen güçlerinin ortadoğudaki taşeronusunuz demiyoruz.
Dış politikayı başka ülkenin çıkarlarına göre inşa ederseniz kendi ülkenizi
Suriye konusunda batılılar bizi yalnız bıraktılar dedi. Senin sırtını sıvazladılar, gaz verdiler. Sonra ne oldu? Şikayet ediyorsun. Senin ne işin var Suriyelilerle. Suriye’de ölen her çocuğun her kadının sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Dış politikada sıfır sorun diye başladılar bunlar. Hiç sorun olmayacaktı. Şimdi İsrail, Suriye’yi vuruyor. Recep Tayyip Erdoğan aslansın biraz daha vur diyor. Böyle bir anlayış olabilir mi?
'O koltukta Recep Tayyip Erdoğan oturduğu sürece bu ülkeye rahat gelmeyecek'
O koltukta Davutoğlu oturduğu sürece, Başbakanlık koltuğunda da Recep Tayyip Erdoğan oturduğu sürece bu ülkeye rahat gelmeyecektir.
Beşinci tespitim Türkiye iyi yönetilmiyor. Türkiye’nin en kanlı terör eylemleri bu iktidar döneminde olmuştur. Çiftçisi esnafı sanayici memnun değil. Baskı var terör var vatandaşın üstünde. Ve bunu demokrasi diye satacaklar, satacaklar sanıyorlar.
“10 yıl önce IMF’ye 23,5 milyarlık borçla Türkiye’yi devraldık. IMF ile stand by anlaşması yapmadık” diyor. Birinci yalan 22 milyar dolarlık borcun vardı. O günden bugüne IMF ile standby anlaşması yapmadık diyor.
Bizim güzel bir lafımız var “Atma Recep din kardeşiyiz” diye. Yazı yazılmış, mektup kime gönderiliyor IMF’ye. 10 milyar dolar alıyorlar bunun karşısında. 19. Standby anlaşmasını yaptılar. Diyor ki ödediğim en son taksit diğer hükümetlerindi.
Ama bütün bunlara rağmen borçlarımız ödenmesi güzel değil mi? Güzel tabi. Ama peki borçlar azaldı mı? 38 milyar dolarlık özelleştirme yaptınız. Geçmiş hükümetlerin fabrikalarını sattınız. 2002’de IMF’nin borcu dahi Türkiye’nin dış borcu 129,5 milyar dolar.
Peki 2013’te ne? 337 milyar dolar. IMF’nin borcunu ödedin. Borcun adresi değişti. Başka kurumlar çıktı şimdi borcu ödemeniz gerekir.
Gelelim vatandaşın borcuna. Tüketici kredi borcuna bakalım. 2002’de 2 milyar lira. 2013’de 2 milyardan, 206 milyar liraya çıkıyor. Tüketici kredi borcu.
Vatandaşın borcundaki artış yüzdesine, yüzde 9282 artış var. Vatandaşın borç batağına soktun sen Recep Tayyip Erdoğan. Bu rakamları neden söylemiyorsun?
Bir de kredi kartı borcu var. 2002’de borç 4 milyar lira. 2013’te 4 milyar lira çıkmış 73 milyar lira.
Recep Tayyip Erdoğan şunu çok iyi bil. Bütün bu borçların üstesinden gelecek iktidar CHP’dir.