Politika

Kılıçdaroğlu: OHAL'i aşan kararlar alınıyor; Binali Bey bizi aramalıydı, 3-4 kişi oturup devleti yapılandıramaz

"Darbeden yararlanarak yeni bir devlet inşa etmeye kalkmak olmaz, bu fırsatçılığa girer"

01 Ağustos 2016 08:55

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) yapısını baştam aşağı değiştiren OHAL döneminde çıkan 3. kanun hükmünde kararnameye değinerek, "OHAL'i de aşan kararlar alınıyor, üç-dört kişi oturmuş Kanun Hükmünde Kararnamelerle devleti yeniden yapılandırmaya kalkışıyor, bu kabul edilmez" diye konuştu. "Askerin sivil otoritenin emrine girmesine biz de evet diyoruz" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, hükümetin yöntemini eleştirerek "Devlet yeniden yapılandırılıyor ama kimsenin haberi yok. Binali Bey’in bizi araması gerekirdi" dedi.

Kılıçdaroğlu, darbe girişiminin ardından OHAL'in ilan edilmesiyle birlikte çıkarılmaya başlayan kanun hükmünde kararnamelere ilişkin olarak "Darbeden yararlanarak yeni bir devlet inşa etmeye kalkmak olmaz, bu fırsatçılığa girer" dedi.

Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (1 Ağustos 2016) nüshasında yayımlanan "Kılıçdaroğlu'ndan sert çıkış! 'Üç-dört kişi oturup devleti yeniden yapılandıramaz'" başlıklı yazısı şöyle:

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu aradı. "OHAL'i de aşan kararlar alınıyor, üç-dört kişi oturmuş Kanun Hükmünde Kararnamelerle devleti yeniden yapılandırmaya kalkışıyor, bu kabul edilmez, bu olmaz" dedi. İşte Kemal Kılıçdaroğlu'nun söyledikleri:

*

Devlet hepimizin: Eğer bu devlet hepimizinse... Bu devletin yeniden inşa edilmesinin yeri milletin oylarıyla seçilmiş Parlamento olmalıdır. Üç-dört kişinin kimseyle konuşmadan, kimseye danışmadan devleti yeniden yapılandırması kabul edilemez.

*

Sivilleşmeye evet: Askerin sivil otoritenin emrine girmesine biz de evet diyoruz. Devletin yeniden yapılandırılması gerekliliğini biz de söylüyoruz. Ama bunun yolu bu değil.

*

Orduya el atılmalı: Ordunun yeniden yapılandırılması şart. Ama bu iş, etki tepki ile olmaz. Nefretle olmaz. Güvensizlikle olmaz. Bilgi ve birikim ile değerlendirilir. Kültür, gelenek göz önünde bulundurulur. Bir sabah kalkıp “Bundan böyle şu şekilde olacak” denilerek bu iş olmaz. Oturup birlikte tartışmalıyız. Parlamento devre dışı bırakılamaz.

*

Sonu tehlike: Şimdi bazıları “CHP, askerin sivillere bağlanmasına karşı” falan diyecektir. Hayır! Biz ordunun sivillerin emrinde olmasını savunuyoruz. Ama bu ordu, düşman ordusu değil, bizim ordumuz. Bu ordunun yeniden yapılandırılmasını oturup konuşalım diyoruz. “Ben yaptım oldu” türü yaklaşımlar, daha tehlikeli süreçlerin başlamasına yol açar. Yapılan hatalardan hiç ders alınmıyor. Tarih tekerrür ettiriliyor.

*

Binali Bey aramalıydı: Devlet yeniden yapılandırılıyor ama kimsenin haberi yok. Binali Bey’in bizi araması gerekirdi. “Şu adımları atıyoruz, gerekçemiz şunlardır” demeliydi.

*

Darbeyi fırsat bilmek: Eğer siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez parçasıysa... Siyasi partileri dışlayarak demokrasi mi olur? Darbeden yararlanarak yeni bir devlet inşa etmeye kalkmak olmaz. Bu fırsatçılığa girer. Bu Meclis, Kurtuluş Savaşı’nı yürütmüş bir Meclis’tir. Devletin yeniden inşasını mı yapamayacak?

*

Konsensüs zehirleniyor: Türkiye’de bütün siyasi partiler darbeye karşı çıktı. Sivil toplum karşı çıktı. Sendikalar karşı çıktı. Çok olumlu bir hava doğdu. Şimdi darbeye karşı çıkan toplumun tüm kesimlerini dışlayarak devleti yeniden şekillendirmeye kalkışıyorlar. Bu çok olumlu havayı, çok olumlu atmosferi zehirler.

*

Kahraman'a da söyledim: Bu söylediklerimi az önce Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a da söyledim. Beni dinledi ve “Bu kaygılarınızı gerekli mercilere ileteceğim” dedi.

 

"14’üncü âlim" işinin sırrı

 

Çocuk yaşlardan itibaren Gülen cemaatinin evlerinde büyüyen bir astsubay, savcılığa verdiği ifadede şunları söylemiş:

“Bülent Abi diye tanıdığımız kişi bize Peygamber Efendimizden sonra dünyaya 14 âlimin geleceğini söyledi. 13. âlimin Bediüzzaman Said Nursi, 14. âlimin Fetullah Gülen olduğunu anlattı.”

*

Bu anlatının temelinde şu hadis var:

“Şüphesiz ki Allah her yüzyılın başında bu ümmete dini işlerini yenileyecek bir müceddid gönderecektir.”

*

Müceddid... Yani yenileyici, hurafelerden arındırıcı, öze dönmeyi sağlayıcı, ilim sahibi, takva sahibi kişi...

Müritlerinin gözünde Fetullah Gülen’in yeri, işte böyle bir yer.

*

14 rakamının nasıl bulunduğuna gelince...

İslam’ın kaç yüzyıl önce geldiğine bakılırsa bu rakamın nereden çıktığı belli olur.

*

15 Temmuz gecesi itibariyle...

Fetullah’ın aslında gözünü kırpmadan katliam emri verebilen eli kanlı bir “katil” olduğu ortaya çıkmasaydı, o kendini hâlâ “müceddid” diye yutturmaya devam edecekti.

Hafazanalllah! Hafazanallah!

 

Hâkimiyet Allah'ın mı, milletin mi?

 

“Hâkimiyet milletindir” pankartının üzerindeki “milletindir” kelimesinin üzerine “Allah’ındır” kelimesini yerleştirmeye kalkışan ahmaklara sesleniyorum:

*

Bana bak ey ahmak!

*

“Hâkimiyet Allah’ındır” demeye kalktığın anda... Senin karşına hâkimiyeti Allah adına kullanmaya kalkışan Fetullah tipi adamlar çıkar.

*

Fetullah tipi adamlar sana dönüp “Evet, hâkimiyet milletin falan değildir, hâkimiyet Allah’ındır, şimdi ben Allah adına hâkimiyeti kullanacağım, sen şöyle kenara çekil bakayım” dediklerinde... Apışıp kalırsın.

*

“Apışıp kalmam, Fetullah Allah adına hâkimiyet kullanacak adam değil, ona itiraz ederim” mi diyorsun? O zaman hele bir cevap ver bakalım: “Kim kullanacak Allah adına hâkimiyeti?”

*

Söyle a be ahmak! Kim kullanacak Allah adına hâkimiyeti? Cübbeli mi? Adnan Hoca mı? Mustafa İslamoğlu mu? Menzilciler mi? Yazıcılar mı? Kim?

*

Dini literatürde geçen “Hâkimiyet Allah’ındır” sözünü bağlamından koparıp böyle gerzekçe işlere alet etmeden önce iki dakika düşün a be ahmak!

*

“Hâkimiyet milletindir” yazısına bilmişlik ve pervasızlıkla müdahale etmeden önce iki dakika düşün “ben ne yapıyorum” diye a be gerzek!

 

Vay nekes Enes vay

 

Rahmetli babam, pintilikte ileri gidenlere “nekes” derdi ve nekeslerden hiç hazzetmezdi.

*

Gizli sosyal medya yazışmaları ortaya döküldü de oradan anladık:

Atalay Demirci adlı Fetullahçı yoksul komedyen, Enes Kanter adlı Fetullahçı zengin basketçiden borç istiyor.

Aldığı karşılık ise şu oluyor:

“Abi ben şu sıralar biraz sıkışığım.”

*

Tam bir “dava adamı” pozları takınan bu Enes’in, milyonlarca dolar kazanmasına rağmen “sıkışığım” diyerek zavallı Atalay’a koltuk çıkmadığını görünce...

“Lanet olsun senin dava adamlığına Enes” dedim.

*

Çünkü ben de tıpkı rahmetli babam gibi “nekes” tiplerden nefret ederim.