-Kılıçdaroğlu: Herkes hapiste ADANA (A.A) - 09.12.2011 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Hitler'in toplama kampının 21. yüzyıl versiyonu şu anda Türkiye'de yaşanıyor. Gazetecisi, aydını, yazarı, öğrencisi, doktoru, karikatüristi, çizeri, futbolcusu hapiste, herkes hapiste'' dedi. Kılıçdaroğlu, Adana'daki temasları kapsamında partisinin Çukurova İlçe Başkanlığını ziyaretinde, Türkiye'nin çok ciddi sorunları olduğunu, bunların en önemlilerinden birisinin de ''özgürlük sorunu'' olduğunu kaydetti. Türkiye'nin adeta ''toplama kampı'' gibi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: ''Bütün bu hapistekilerin bir tek ortak paydası var, iktidara karşı olmak. Demek ki özgürlük istemenin, özgürlükleri geliştirmenin bir bedeli var. Bu bedeli ödemekten hiçbir CHP partilisi kaçınmamalı. O bedeli ödemek gerekiyorsa, başta genel başkan olarak ben her türlü bedeli ödemeye hazırım. Yeter ki bu ülke aydınlansın.'' Kılıçdaroğlu, ''Çukurova Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Spor Kompleksi''nin açılışındaki konuşmasında ise Çukurova Belediyesinin, yürüyüş parkuru ve tenis kortuyla vatandaşa güzel bir tesis sunduğunu, bu güzelliği Türkan Saylan'ın ismini vererek daha da artırdığını belirtti. -Yıpranma hakkı ve tutuklu gazeteciler- Kılıçdaroğlu ardından, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti'ne (ÇGC) giderek, Türkiye Gazeteciler Sendikası Adana Şubesi Başkanı ve ÇGC Genel Sekreteri Mustafa Gümüşdamla'nın geçtiğimiz haftalardaki vefatı nedeniyle, ÇGC Başkanı Cafer Esendemir'e ve Gümüşdamla'nın ailesine taziye ziyaretinde bulundu. Kılıçdaroğlu, buradaki açıklamasında, yaygın medyada özellikle siyasal iktidarların baskısı nedeniyle gazetecilerin özgürce haber yapamadıklarını ve köşe yazamadıklarını, yerel medyanın ise daha dinamik, aktif, özgür ve baskılara daha kolayca göğüs geren bir yapıya sahip olduğunu ifade ederek, ''Yerel medyanın kendine özgü sorunları var ama bunların çözülmesi için elimizden gelen her türlü çabayı göstermeye hazırız. Daha önce yerel medyaya bazı ilan kısıtlamaları getirilecekti, bunların doğru olmayacağını ifade ettik. Çünkü yerel medyanın özgürlüğü büyük ölçüde ekonomik özgürlüğünü sağlamaktan geçiyor'' dedi. Gazeteciliğin zor bir meslek olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, ''Zor bir meslekse, gazetecinin yıpranma hakkını vermek gerekiyor. Gazetecilerin daha önce var olan yıpranma hakları ellerinden alındı. Bu hakkın iade edilmesi için elimizden gelen her türlü katkıyı vermeye hazırız. Kanun teklifi verebiliriz, vereceğiz, ama önemli olan partilerin bu konuda görüş birliği içinde olması'' dedi. Kılıçdaroğlu, 70'e yakın gazetecinin cezaevlerinde olduğunu ifade ederek, ''Biz 'tutuklu gazeteci' diyoruz, Adalet Bakanı hüküm yemiş gazetecilerden söz ediyor. Akıl var, mantık var, nasıl bir Adalet Bakanı, nasıl bir hukuk eğitimi almış? Bizim söylemlerimizi bu kadar çarpıtan başka bir bakan doğrusu görmedim. Artık bütün dünya biliyor ki Türkiye'de basın özgürlüğü yoktur, sınırlıdır. 70'e yakın gazeteci ne yaptı, eline silah alıp adam mı öldürdü? Bunların çoğu haber yazdıkları için tutuklu ve ortaya çıkan iddianamelere bakınca, daha garip bir şey görüyorsunuz. Çoğu, CHP milletvekillerinin soru önergelerini haber yaptıkları için suçlanıyorlar. Bu ne zamandan beri suç olmaya başladı? Gerçi 21. yüzyılın Türkiyesinde iktidarı eleştirdiği için milletvekili hakkında da fezleke düzenliyorlar. Medya mensupları üzerindeki baskılar, dolaylı olarak parlamenterler üzerinde de görülüyor.'' -Türkiye Cumhuriyeti'nin kahramanları- Kılıçdaroğlu, bir basın mensubunun, ''Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran kahramanların günümüzde tartışılmaya açılmasını nasıl karşılıyorsunuz?'' şeklindeki sorusu üzerine, şunları söyledi: ''Doğru bulmuyorum. Bu ülkeyi kuranları, bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele edenleri bugün tartışılmaya açanlar, kendi geçmişlerinde karanık nokta bulunanlardır. Geçmişinde karanlık nokta bulunanlar, geçmişi aydınlık olan insanlara her zaman saldırmışlardır, insanlık tarihi bunun örnekleriyle doludur. Biz Mustafa Kemal'i de İsmet İnönü'yü de Celal Bayar'ı da Adnan Menderes'i de yani bu ülkeye katkı veren, çaba harcayan herkesi şükran ve minnetle anarız. Onların düşüncelerine katılırız veya katılmayız ama onlar bizim tarihimizin, kültürümüzün birer ayrılmaz parçalarıdır. Biz kendi tarihimizle, kültürümüzle övünç duyarız. Birileri kendi tarihi ve kültüründen utanç duyuyorsa, bu onların gelecekte almaları gereken çok daha ciddi dersler olduğunu gösteriyor.''