Politika

Kılıçdaroğlu: Başbakan keşke özeleştiri yapabilse

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Toplumu ayrışma noktasına getiren kardeş kavgasına ortam hazırlayan hükümetten Türkiye'nin kurtulması lazım''

30 Temmuz 2010 03:00
T24 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Toplumu ayrışma noktasına getiren kardeş kavgasına ortam hazırlayan hükümetten Türkiye'nin kurtulması lazım'' dedi.


Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş gezisi sırasında bir dinlenme tesisinde gazetecilerle sohbet etti. Kılıçdaroğlu, darbe tartışmalarına ilişkin sorular üzerine bugüne kadar yaşanan darbelerden en büyük mağduriyeti CHP'nin yaşadığını ifade ederek, ''27 Mayıs Darbesi olmasaydı CHP iktidar olacaktı. Bütün seçim sonuçları bunu gösteriyor 12 Mart, 12 Eylül... CHP'nin iktidara en yakın olduğu dönemlerde darbeler olmuştur'' diye konuştu.

Bütün bunlara karşın CHP'ye yönelik ''Darbelerin yanındaymış gibi bir imaj yaratıldığını'' ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Oysa CHP darbelere her zaman karşı olmuştur. Belki bunu biraz daha yüksek sesle şimdi söylüyoruz'' dedi.  Kemal Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin ''referandum sürecindeki tartışmaların demokrasi kavgasına çekilip çekilmeyeceği'' yönündeki sorusunu yanıtlarken de şunları kaydetti:

''AK Parti, Anayasa referandumunu 12 Eylül üzerine inşa ediyor. Çünkü söyleyebileceği hiçbir şey yok. O da yapay bir gündem. Çünkü sözde 12 Eylül paşalarından hesap sorulacak. Ama bunu yapmayacağını, bunun olmayacağını onlar da biliyor. Biz 12 Eylül darbesi yapanlardan hesap soralım diye Anayasa'ya geçici bir madde eklenmesini istedik. AK Parti'nin oylarıyla reddedildi. Bu da gösteriyor ki AK Parti, iki yüzlü bir politika izliyor. Halkı kandırıyor. Ve Anayasa'nın ağırlıklı olarak gündeme gelmesinin temel gerekçesini herkes biliyor üç aşağı beş yukarı. Yargıyı ele geçirmek için kendilerine göre darbe söylemli, 'darbecilerden intikam alacağız', 'darbecilerden hesap soracağız'... Ben merak ediyorum referandum kabul edilirse darbeciler yargılanmazsa dönüp halka ne diyecekler? Herhalde dokunulmazlıkta ne söylediler sonra vazgeçtiler, burada da benzerini yapacaklar. Aynı yöntemi izleyecekler ve ilk kez referandum sürecinde toplum ikiye bölünecek. Toplumun bir kesimi bu anayasa değişikliği kabul edilirse 'benim anayasam değildir' diyecek. Reddedilirse kabul oyu kullananlar, yine 'bu anayasa benim anayasam değildir' diyecek.''  Anayasa değişikliğinin referandumda kabul edilmesinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a bir destek anlamına gelip gelmeyeceğine ilişkin soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, ''Hayır'' karşılığını verdi.  Kılıçdaroğlu, ''hayır çıkması ise size destek anlamına gelir mi?'' sorusu üzerine de ''Hayır. Referandum farklı bir olay. Onu salt siyasi açıdan görüp değerlendirmek, parti kimliğiyle ilgili olarak AK Parti, CHP, MHP gibi değerlendirmenin çok doğru olduğuna inanmıyorum'' dedi. 

Kılıçdaroğlu, başka bir soru üzerine, çok yüksek bir oranla ''hayır'' çıkmasının ise hükümete ''git aklını başına al. Yaptığınız uygulamaları beğenmiyoruz'' şeklinde yorumlanabileceğini söyledi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, ''seçimleri zamanından daha erkene alalım diye bir düşünceniz olur mu?'' sorusunu yanıtlarken de ''Parlamentoda iktidar çoğunluğu var. Biz ne söylersek söyleyelim AK Parti bunun tarihini belirleyecek. Kamuoyundan gelen baskılar hangi yönde olur? Bu baskılara AK Parti ne kadar direnir? Onu bilemiyoruz. AK Parti'nin kendi içinde sorunlar çıkar mı? Onu da bilemiyoruz. Çünkü orada da bazı kırılma noktaları, fay hatları var. Onu da bilmiyoruz. Dolayısıyla 13 Eylül farklı bir tarih olabilir. Farklı beklentilerin olduğu bir tarih olabilir'' diye konuştu.

Bir gazetecinin ''anayasa değişikliği ve ayrışmadan söz ediyorsunuz. Son günlerde yaşanan olaylarla ilgili değerlendirmeniz ne olur?'' sözlerine üzerine de Kılıçdaroğlu, olayların AK Parti'nin izlediği politikaların toplumu getirdiği nokta olduğunu ifade ederek, açılım politikasıyla beklentilerin çok yüksek tutulduğunu, ancak büyük bir hayal kırıklığı yaşandığını savundu. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:  ''Bu hayal kırıklıkları öfkeye dönüştü. Öfke şimdi değişik yerlerde ortaya çıkıyor. İnegöl'de çıktı, Dörtyol' da çıktı. AK Parti'ye oy veren yurttaşlar dahil bütün yurttaşların düşünmesi ve bu hükümetten kurtulması lazım. Bu bağlamda düşünmesi lazım. Toplumu ayrışma noktasına getiren kardeş kavgasına ortam hazırlayan hükümetten Türkiye'nin kurtulması lazım. Bunu çok samimi söylüyorum. Bize oy vermeyen yurttaşların da düşünmesi lazım. Niçin böyle bir tablo var? Eskiden terör örgütü vardı. Hiç ayrışma yoktu toplumda. Şimdi toplumda ciddi bir ayrışma süreci çıktı. Bunun sorumlusu hükümettir.  Sayın Başbakan keşke otursa bir öz eleştiri yapabilse. Kurmaylarıyla değerlendirse. Biz nerede hata yaptık? Hatalarımızı nerede telafi edebiliriz? Diye düşünse ve kendisine yeni bir yol haritası çizse. Fakat Başbakan'ın böyle bir anlayışı da yok. Çünkü o bütün doğruları bilen, her düşündüğünün doğru olduğunu sanan, kendisini her alanda ve her konuda yetkili, son kararı veren kişi olarak görüyor. Bu kadar yetki herhalde insanı çığırından çıkarıyor. O da çıktı.'' Başbakan Erdoğan'ın şimdi de hakim ve savcıları atamaya yönelik çaba içine girdiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, tarihte ilk defa Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun toplantısı sürerken ilgili bakanın toplantıdan çıkarak Başbakan'a bilgi verdiğini iddia etti. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Yargıçların atamasına Başbakan karar vermeyecekse kim karar verecek, diye bir anlayışları var. Çünkü onlar için Recep Bey'in söylediği her söz tartışılamaz. AK Parti içinde bir tartışma geleneği olsa, belki yanlışlardan dönme de olabilecektir. Belki bunun tek istisnası Dubai Anlaşması'dır. Ali Babacan imzaladı. Yüce Divan yolunu görünce vazgeçti. Şimdi de savunuyor. Ama Dubai Anlaşması ne Babacan'ı, ne de Recep Tayyip Erdoğan'ı Yüce Divan'a gitmekten kurtaramaz. O anlaşma, onların Yüce Divan'a gitmesinin somut açık bir göstergesidir.'' Anlaşmanın yürürlüğü girmediğinin, yok hükmünde olduğunun ifade edilmesi üzerine de Kılıçdaroğlu, uygulanmamasının ayrı bir konu, ancak imzalanmış olmasının ayrı bir konu olduğunu, imza ile AK Parti hükümetinin iradesinin yansıdığını söyledi.  Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir ekonomik anlaşmanın içine siyasi koşul konulduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Parlamentonun iradesine ipotek konulmuştur. Yani Türkiye pazarlanmıştır orada. Bir milyar dolara Türkiye pazarlanır mı? Parayla bir ülke pazarlanır mı?'' şeklinde konuştu.