KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat, "Erdoğan ve Davutoğlu yönetimi, Kadınlar, Kürtler öncülüğünde Demokratik Özerklik inşasıyla ve HDP’nin 1 Kasım’da elde edeceği ikinci zaferle tarihi yargılama sürecine girecektir" iddiasında bulundu. Hozat, "Özgürlük Hareketi, HDP’nin 1 Kasım’daki büyük zaferine daha fazla katkı sunmak için tekrardan tarihi bir tutum takınarak AKP’nin tüm iğrenç planlarını bir kez daha boşa çıkaracak ve gereken hesabı soracaktır" ifadesini kullandı. Bese Hozat'ın bu sözleri, Kandil'in tek taraflı ateşkes ilan etme hazırlığında olduğu yorumlarına neden oldu.
Hozat'ın Özgür Gündem'de "Yargılanma zamanı yakın" başlığıyla yayımlanan (7 Ekim 2015) yazısı şöyle:
9 Ekim 1998 yılında Önder Apo uluslararası komplo sonucu Suriye’den çıkmak zorunda kaldı. NATO Gladyosunun başını çektiği güçler alçakça bir komplo sonucu Önder Apo’yu 15 Şubat 1999 yılında Türkiye’ye teslim etti. Kürtlerin kara gün olarak ilan ettiği ve tarihte başka benzer bir örneği olmayan bu korkunç komployu ve komplocu güçleri nefretle kınıyorum.
Komplo 17. yılına girdi. Önder Apo’nun ortaya koyduğu tarihi çözüm projesi ve Kürt halkının direnişi uluslararası komployu boşa çıkarsa da ancak komplo değişik biçimlerde devam ediyor. Halen Önder Apo üzerindeki tecrit, hukuk ihlal edilerek tüm acımasızlığı ile sürüyor. Önder Apo şahsında Kürtler soykırım kıskacı altında tutuluyor. Yıllardır İmralı’da uluslararası bir siyasi konsept ve özel bir rejim işliyor, bu değişmiyor, değiştirilmiyor. Tecrit ve rehine politikası demoklesin kılıcı gibi Kürtlerin başında sallandırılıyor. Pratisyen güç olarak AKP rehine politikasını en çirkin ve en alçakça bir biçimde kendi iktidar çıkarları temelinde kullanıyor. Tecritle devreye konulan topyekün savaş konsepti insanlık tarihinin tanık olduğu en vahşice yöntemlerle sürdürülüyor. Bu zaman dilimi içerisinde Erdoğan’ın talimatıyla Agirî, Gimgim, Cudi ve daha birçok yerde gerilla şehitliklerine alçakça saldırılar yapıldı. Gerilla şehitlikleri bombalandı, Erdoğan’ın deyimiyle ‘yerle yeksan’ edilmeye çalışıldı. Yine bombalamalarla Kürtlerin direniş kaleleri, kutsal ziyaretleri vuruldu, günümüze taşınan kültürel mirasları sular altında bırakıldı. Türkiye’nin DAİŞ’i olan AKP’nin vahşetinden yansıyan bu görüntüler izleyen herkesin aklına Irak’ta, Suriye’de havaya uçurulan türbeleri, camileri, yerle bir edilen tarihi yerleri-eserleri getirdi.
Açık ki Erdoğan, DAİŞ’in yanı sıra Hitler, Mussolini, Saddam benzeri tarihte bilinen birçok anlı-şanlı diktatörler gibi çok büyük savaş suçları işliyor. Erdoğan’ın, AKP’nin talimatıyla Kürtlere uygulanan katliamlar, hergün infaz edilen çocuklar, bombalanan mezarlıklar, Zergelê gibi savaş uçaklarından atılan bombalarla ortadan kaldırılan köyler, şehirlerde tanklarla yerle yeksan edilen evler, günlere haftalara yayılan sokağa çıkma yasağı, ateşe verilen Kürdistan coğrafyası, sular altında bırakılan kültürel miras, LAHEY adalet divanında yargılamayı gerektiren çok ağır savaş suçlarıdır. DAİŞ’in halkların tarihi ve kültürel mirasını, kutsallıklarını, yani bir halkı halk, bir toplumu toplum yapan manevi değerlerini yok etmesindeki amaç ne ise AKP’nin gerilla şehitliklerini, halkın ibadet yerlerini bombalamasındaki amaç da aynıdır. Gerilla şehitliklerine bomba yağdıran, cenazelere işkence yapan, gerillaların çıplak bedenlerini sokaklarda teşhir eden bir zihniyet bir yandan büyük bir bitmişliği-tükenmişliği ifade ederken bu yoz zihniyetin insanlık dünyasında yerinin olmadığı ve olmayacağı da açıktır. Böyle bir zihniyete sahip olanlar insanlık dünyasına ait olamazlar. Bu zihniyet sahipleri insanlıktan zırnık kadar nasibini almamış, kendi yarattıkları alçak ve rezil bir dünyanın ancak ve ancak sefil ve iğrenç vahşi birer yaratıkları olabilirler. İnsanlık dünyasında ve toplumlar tarihinde bu soysuz yaratıkların herhangi bir yerleri olamaz ve olmayacak. Hiç şüphesiz insanlık, hiçbir etik değer tanımadan kendisine saldıran AKP ve DAİŞ lanetini mutlak suretle kendi dışına atacaktır. Çünkü DAİŞ gibi AKP’nin de varlığı sadece Kürtlere, Kadınlara, kendisi dışındaki farklı kimliklere, renklere, seslere değil, genel olarak insanlığa da en büyük zulümdür, hakarettir, tehdittir. Bu zulme, hakarete ve tehdite boyun eğmek, sessiz kalmak, tek kelime ile alçaklıktır, insanlık dışına çıkmaktır. İnsanlık mücadelesinin en ön saflarında yer alan Kürtler, Kadınlar ve tüm devrimci güçler hiçbir zaman AKP-DAİŞ faşizmine boyun eğmediler, eğmeyecekler. Tükenişin korkusuyla mezarlara saldıracak kadar alçalan, vahşice katlettiği cansız bedenlerden duyduğu büyük korkuyla cenazeleri sokaklarda sürükleyen, korkusundan gölgesine dahi kurşun sıkacak noktaya gelen bu rezil, dibe vurmuş zihniyet, direnen halk, kadınlar ve devrimciler tarafından tarihin dehlizlerine gömülecektir. Erdoğan ve Davutoğlu yönetimi, Kadınlar, Kürtler öncülüğünde Demokratik Özerklik inşasıyla ve HDP’nin 1 Kasım’da elde edeceği ikinci zaferle tarihi yargılama sürecine girecektir. Özgürlük Hareketi, HDP’nin 1 Kasım’daki büyük zaferine daha fazla katkı sunmak için tekrardan tarihi bir tutum takınarak AKP’nin tüm iğrenç planlarını bir kez daha boşa çıkaracak ve gereken hesabı soracaktır.