Karar yazarı Galip Dalay, Başbakan Ahmet Davutoğlu'un 22 Mayıs'ta AKP'yi olağanüstü kararı alarak Başbakanlık ve genel başkanlık koltuklarını bırakacağını açıklamasına ilişkin olarak, "AK Parti’nin toplumu siyasal projeksiyonuna hissedar kılacak yeni bir hikaye anlatmaya her zamandan daha fazla ihtiyacı var. Yine AK Parti, artık ne ölçüde bir kadro partisi olduğunun muhasebesini yapmalıdır" dedi. Dalay, "Bu bağlamda, Davutoğlu’nun anlamlı bir gerekçelendirmeden yoksun görevi bıraktırılmaya zorlanmasıyla bunun yapılış tarzının, AK Parti’nin kadro partisi olma iddiasına da, hikâyesine de ciddi zarar verdiği ortadadır" görüşünü dile getirdi.
Dalay'ın Karar'da "Davutoğlu ve AK Parti" başlığıyla yayımlanan (9 Mayıs 2016) yazısı şöyle:
AK Parti istisnai bir liderlik ve kadrolar tarafından yönetilen istisnai bir partidir. Farklı toplumsal kesimlerin birikmiş siyasal enerjilerini bünyesinde toplayıp, bunu ustalıkla bir siyasal platforma dönüştürdü. Yeni kavramlar üretti ve yeni hedefler ortaya koydu. Türkiye’yi geleceğe taşıyacak yegane siyasal aktör olduğu iddiasını taşıdı. Toplum da her seçimde onu tek başına iktidar yaparak bu iddiasını sahici bulduğunu ve AK Parti’nin inşa etmeyi tasarladığı geleceğin siyasal hissedarı olduğunu ortaya koydu.
Davutoğlu müstesna bir şahsiyet. Daha AK Parti’nin nüvelerinin atılmadığı, siyasal manzaranın ne Türkiye’de ne de yakın coğrafyamızda pek iç açıcı olmadığı bir dönemde güçlü iddiaları olan, alternatif paradigmalara kafa yoran ve tarihsel özne olma arayışını sürdüren bir fikrî hareketin öncülüğünü yaptı.
Daha önce aktif siyasetin dışında kalmayı tercih eden Davutoğlu’nu AK Parti serüvenine bilfiil katılmaya ikna eden sebeplerden biri muhtemelen kendi iddiaları ile AK Parti’ninkilerin örtüşmesinden kaynaklanıyordu. Siyasal liderliğini Erdoğan’ın yaptığı AK Parti’nin dış politika başta olmak üzere fikrî içeriklendirilmesi ve temellendirilmesi noktasında Davutoğlu’nun başat rolü yadsınamaz. Davutoğlu, AK Parti’yi sadece bugün üzerinden okumuyor, bir tarihsel spektruma yerleştirip öyle anlamlandırıyordu. Davutoğlu, AK Parti’de hareket, kadro ve fikir üçlüsünü şahsında mecz edebilen nadir şahıslardan biriydi. Bu üçlü bileşim, AK Parti’nin yeni bir gelecek inşa etmesi ve kalıcı bir tarihsel miras bırakması için hayati önemini hala sürdürüyor.
***
AK Parti’nin, iktidar partisinden kurucu bir partiye; seçimleri kazanan bir partiden geleceği inşa edecek olan bir partiye; oy oranlarının ötesinde siyasal çerçeveyi, siyasal merkezi ve meşruiyeti yeniden tanımlayan bir partiye dönüşmesi, ancak güçlü kadrolar ve fikri öncülerinin eliyle gerçekleşebilir.
Bir parti pekala uzun bir süre iktidarda kalabilir. Muhafazakar - İslami kimliğin toplumsal çoğunluğu oluşturduğu, muhalefetin adeta tarih dışı bir bağlamda muhalefet ettiği bir düzlemde, aynı parti sayısal çoğunluğu uzun bir süre sürdürebilir. Ama temel mesele bu parti siyasal başarısı ile orantılı bir tarihsel mirası bırakabilecek olup olmamasıdır. AK Parti’nin tarihsel anlamı, bugünün siyasal başarısı üzerinden değil, yarını ne ölçüde inşa edecegi ve geleceğe nasıl bir miras bırakacağı üzerinden anlam kazanacaktır. Burada siyasal liderlik kadar, kadro ve siyasal hikaye de ehemmiyet kazanıyor.
Güncele dönecek olursak, öyle görünüyor ki, Davutoğlu’nun başarılı olması, kendisine ait güçlü bir Türkiye vizyonu ve duruşuna sahip olması onun ‘günah’ defterinin başlıca kalemlerini oluşturuyor. Zaten, Davutoğlu’nun kararından sonra ‘zayıf bir başbakan’ veya ‘kabine koordinatorü’ arayışı da bu durumu tersten teyit ediyor. Bu arayış, sistem çarpıklığının yarattığı sorunların aşılmasında işlevsel olabilir. Şüphesiz sistem krizi Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden birisidir. Fakat sistem krizi AK Parti’nin ve Türkiye’nin hesaplaşması gereken tek mesele değil. Ve sadece bu kriter düşünülerek yapılacak bir tercih AK Parti’ye orta vadede maliyet üretebilir.
***
AK Parti’nin toplumu siyasal projeksiyonuna hissedar kılacak yeni bir hikaye anlatmaya her zamandan daha fazla ihtiyacı var. Yine AK Parti, artık ne ölçüde bir kadro partisi olduğunun muhasebesini yapmalıdır. Bu bağlamda, Davutoğlu’nun anlamlı bir gerekçelendirmeden yoksun görevi bıraktırılmaya zorlanmasıyla bunun yapılış tarzının, AK Parti’nin kadro partisi olma iddiasına da, hikayesine de ciddi zarar verdiği ortadadır. Bu karar ve tarzın AK Parti’yi oluşturan ana damarın vicdanında en azından yadırgandığını gözlemlemek mümkün.
Ezcümle, siyasete bilgeliği, fikirleri, kavramları, hayalleri ve idealizmi katan Davutoğlu, Başbakanlık görevini devredeceğini ilan ettiği açıklamasında da siyasete ahlak ve erdem cilasını çalmayı ihmal etmedi. AK Parti’nin, siyasetin ve Türkiye’nin bu değerlere olan ihtiyacı ortadadır. Davutoğlu da şimdiden siyasal pozisyonundan bağımsız olarak, Türkiye siyasal tarihi ile AK Parti’nin bir hareket olarak serüveninde müstesna bir yere sahip.