Medya

Karar yazarı: 15 Temmuz'da insanları öldüren asker kılıklı çapulcuların hayatı değerli falan değil, idam güzeldir!

"İdam cezası olsa da asamayız abi biz, o iş öyle kolay mı' kafasında mıyız?"

16 Kasım 2016 14:42

Karar yazarı Ertuğrul Fındık, darbe girişiminin ardından gündeme gelen idam cezası tartışmalarıyla ilgili olarak "15 Temmuz gecesi insanları acımasızca öldüren asker kılıklı bir çapulcunun hayatı değerli filan değildir. Kendisine icat ettiği amaç doğrultusunda masum insanları öldürmeyi meşru sayan hiç kimsenin hayatı değerli değildir" görüşünü savundu. Ertuğrul Fındık, "İdam güzeldir" iddiasını dile getirdi.

Ertuğrul Fındık'ın "İdamdan neden kaçıyoruz?" başlığıyla yayımlanan (16 Kasım 2016) yazısı şöyle:

“İnsan hayatı çok değerlidir” diye bir klişe var herkesin dilinde. Bunu söyleyen birinin bu laftan önce ve sonra ne söylediğine bakarım ben. Tek başına bu lafın hiçbir anlamı yok. Örneğin bu sözü söyleyen biri, trafikte insanların pisi pisine öldüğünü ve bu alanda önlemlerin artırılması gerektiğini vurgulamak için söylüyorsa bu sözü, bu sözün bir anlamı var. O zaman doğru, insan hayatı çok değerli. Ya da işçi ölümlerine vurgu yapmak ve bu alanda önlemlerin artırılması gerektiğini söyleyen birinin bu sözü söylemesinde bir beis yok. Evet insan hayatı çok değerlidir. İşçilerin can güvenliği için her türlü önlem alınmalıdır. Örnekler çoğaltılabilir.

Ancak, bu sözü mesela bir terör sevicisi siyasetçinin söylemesi komiktir. Gidip kendini Ankara’da, İstanbul’da, Gaziantep’te patlatmış ve onlarca masum insanın ölümüne sebep olmuş bir canlı bombanın cenazesine katılıp sonra insan hayatının çok değerli olduğunu söyleyen biri bizimle dalga geçmektedir.

15 Temmuz gecesi insanları acımasızca öldüren asker kılıklı bir çapulcunun hayatı değerli filan değildir. Kendisine icat ettiği amaç doğrultusunda masum insanları öldürmeyi meşru sayan hiç kimsenin hayatı değerli değildir. Yok öyle yağma! Ben yakalanıncaya kadar her türlü cana kast ederim, ama yakalandığımda devlet benim canımı kutsal saysın diye bir anlayış olamaz.

Çok ilginçtir ki “bizim cenah” dahil okuduğum, dinlediğim ve bizzat konuştuğum neredeyse herkes “idam” tartışmalarına bir garip bakıyor. İdam cezasını bir mit haline getirmişler kafalarında. Batı’nın zihin oyunlarına tutsak olmuşlar. Batılı bakış açısına teslim olmuşlar. Şimdi açıkça soruyorum size; Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’ü şehit ettiği açıkça ortaya çıkmış teröristlerin “yaşama hakkını” savunmanın mantığı nedir? Avrupa Birliği yolunda ilişkilerimizin zarar görmesi midir bu savunmanın mantığı? “İdam cezası olsa da asamayız abi biz, o iş öyle kolay mı” kafasında mıyız?

Nedir M. Fatih Safitürk’ün beş yaşındaki çocuğuna söyleyeceğimiz söz? “Babanı öldürenleri hapse attık, besliyoruz; kusura bakma, bunu Avrupa Birliği sürecimiz zarar görmesin diye yaptık” mı diyeceğiz? 15 Temmuz şehitlerinin ailelerine ne diyeceğiz? Elinde silah yok, taş yok, sopa yok. Bayraktan başka bir şey yok. “Şerefsiz hain teröristin teki acımasızca öldürdü babanı, kardeşini, eşini, dostunu ama biz onu öldürenlerin yaşam hakkını savunmaya devam ediyoruz, kusura bakma” mı diyeceğiz?

Bazı insanların hayatı değerli filan değildir. Kısasta hayat vardır. Hiç lafı dolandırmaya gerek yok; Anadolu irfanının kahve muhabbetinde, “Sallandıracaksın birkaç tanesini Taksim Meydanı’nda, bak bakalım bir daha oluyor mu” söyleminde hayat vardır.

Öldürmek için yola çıkan biri kendi hayatını kaybetmeyi de çoktan göze almıştır. İnce bir çizgi bu, biliyorum. Kimi hayatını korumak için silah taşır, kiminin tek amacı öldürmektir. Kafayı peynir ekmekle mi yedik biz anlamıyorum ki; elinde öldürücü gayrimeşru silah olan biri, o silahın namlusunu herhangi bir masum insana çevirdiği an konu kapanır. Ne Avrupası ne Birliği!  Artık o silahı tutan el kesilmeye, o silahı ateşleyen insan öldürülmeye müstahaktır. Eğer bir “pişmanlık” metaforu üreteceksek, onun bu pişmanlığını affedecek tek merci, öldürdüğü masum insanların yakınlarıdır. Daha büyük hesaplaşmayı, gitsin öteki tarafta ilahi adalet karşısında versin, biz o hesabı burada göremeyiz. O hesabı görecek bir hakim bir savcı yok. 

DAEŞ’in, PKK’nın şehit ettiği insanların ya da 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarına soralım. Diyelim ki “Bu insanlar sizin babanızı, abinizi, eşinizi, oğlunuzu hunharca katletti, bunları affediyor musunuz?” Eğer tek bir tanesi bile “affediyorum” derse sizin Avrupa Birliği teorinizi en çok ben savunacağım. Yok öyle bir şey.

İdam güzeldir. Terörle mücadelenin vazgeçilmez bir cüzüdür. Gidenler geri gelmez ama insanların içini soğutur en azından. Bunun ne büyük bir şey olduğunu ancak şehit yakınları bilir. Kendisinden başka hiç kimsenin hayatını önemsemeyen, ciddiye almayan Batılılar değil.