Dünyanın en önemli renk uzmanlarından ABD’li Leatrice Eiseman, Yapı Ürünleri Konferansı 2008 kapsamında bir konuşma yapmak üzere Türkiye’de. Radikal gazetesi yapı sektöründe uluslararası firmalarla ürün gelişimi, marka imajı, web sitesi tasarımı, ambalaj ve mekân tasarımı gibi rengin kullanıldığı her alanda projeler üreten ‘renk gurusu’ Eiseman’la konferansın içeriğinden; Barack Obama ve Donald Trump’ın renk seçimi ve stillerinden, Starbucks’ın kahverenginin imajını nasıl değiştirdiğine varan bir çizgide renklerin davranışlarımıza etkisini konuştu.
Renklerin etkili kullanımı konusunda geliştirdiği uygulamalarla ödüller kazanan ve dünyanın en iyi 50 stil yaratıcısından biri olarak renklerle ilgili yedi kitaba imza atan, Pantone Renk Enstitüsü Yönetici Direktörü Eiseman’a seminerde anlatacakları için “Tasarladığınız şey her en olursa olsun, yani ister bir elbise, ister bir bina ya da bir vazo tasarlayın, bugün artık tasarımınızın rengi de en az formu kadar önemli. Ben bu seminerde, renklerin duygusal ve kültürel arka planlarına bakarak, tasarımcılara renkler hakkında bilgi vereceğim. Örneğin kırmızının insan zihninde kan ve ateş gibi olumsuz düşünceler yarattığını, yeşilin çevreci duyarlılığı temsil ettiğini, pembenin artık kadınsı bir renk olmadığını bilmeliler. Ama herhangi bir renk için tamamen olumlu ya da olumsuz demek veya sadece şunu temsil eder demek de doğru değil” diyor.
Eiseman, dünyanın en iyi 50 stil yaratıcısından biri...
Starbucks katkısı
İnsanlar sevdikleri ya da sevmedikleri renkleri neye göre seçiyor peki? Eiseman, bu seçimlerin çoğu kez güdülerle bağlantılı olduğunu ama öğrenmeyle, zamanla edinilen zevklerle, en önemlisi de içinde yaşanılan kültürle ilgili olduğunu söylüyor.
Batı’da insanların açık renkleri, Doğu’daysa koyu renkleri tercih ettikleri yönündeki yorumumuza katılmakla birlikte, bunun kent merkezi ve taşra ayrımında da ortaya çıktığını söylüyor. Ona göre şehirlerin de bir rengi var ancak İstanbul’a ilk kez geldiği için şehrin rengini henüz bulamamış. “Kurşuni ve ebruli olabilir mi?” sorumuza “Bakalım, gezip görmeliyim” diye cevap veriyor.
Şu sıralar en sevdiği rengin mor ve tonları olduğunu söyleyen Eiseman, morun etkileyici bir renk olduğunu anlatıyor. İnsanı sürekli yasta ya da diyette gösterdiği için kötü imajı olduğundan şüphelenilen siyahaysa övgüler yağdırıyor. “Modası hiçbir zaman geçmez, siyah asil bir renktir” diyor.
Asıl şaşkınlığı kahverengiyle yaşıyoruz. ‘Kendine güvensiz, içedönük’ imajı yaratıyor diye, ‘İş görüşmesine giderken giymeyin’ denilen kahverengi, meğer artık sofistike olmayı temsil ediyormuş. Genç erkekler kahverengi bir takım almak için sıraya giriyor, bir fincan espresso ya da bir parça çikolatayı anımsatan kahverengi eski kimliğinden yavaş yavaş sıyrılıyormuş. ABD’de kahverengi mücevher modası başlamış, Eiseman’ın eşi de ona bunlardan bir tane hediye etmiş.
‘Pembeli’ politikacı mı?
Renklerin temsil ettiği cinsiyetçi çağrışımların da yavaş yavaş ortadan kalktığını söylüyor Eiseman. Donald Trump başta olmak üzere, Amerika’da pembe giyen erkeklerin sayısında hızlı bir artış olduğunu kanıt gösteriyor. “Peki pembe takım elbise giymiş bir politikacı görebilecek miyiz?” sorumuzaysa, “Evet, 20 yıl içinde neden olmasın?” yanıtını veriyor. Sıkı bir Obama’cı olduğunu anlatan Eiseman, Obama’nın kırmızı kravatının gençliği ve enerjikliği, mavi kravatınınsa istikrarı temsil ettiğini de söylüyor.
Eiseman’ın 2008 için önerdiği renk kombinasyonlarının başında ‘sade zarafet’ başlıklı renk paleti geliyor. Geleneksel motiflerle modern tasarım öğelerinin birleşiminden oluşan bu temada genel olarak maun, gümüş grisi, vizon rengiyle, içinde lame ışıltılar taşıyan mavilerin morlarla beraber kullanıldığı renkler var.