İSTANBUL, (DHA)- FİZİKSEL Tıp ve Rehabilitasyon Derneği Sportif Çalışma Grubu tarafından ‘3. Sportif Rehabilitasyon Günleri’ düzenlendi. Kadın sporcuların konu edildiği sempozyumda, sporcuların karşılaştıkları zorluklar ve tedavi süreçleri konuşuldu. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, kadın sporcu sayısının erkeklere oranla daha az olduğunu vurgulayarak, “Kadın sporcularda yaralanma oranı daha fazla ancak tedaviye de erkek sporculardan daha hızlı yanıt veriyorlar” dedi.
Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği’ne bağlı ‘Sportif Rehabilitasyon Çalışma Grubu’ tarafından ‘kadın sporcu’ konusunun işlendiği 3. Sportif Rehabilitasyon Günleri düzenlendi. Kadın sporcuların karşılaştığı zorluklar ve kadın sporcularda kas iskelet sistemi sorunlarının konuşulduğu sempozyuma, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, Dr. Öğretim Görevlisi Sadi Kayıran, Eski Milli Basketbolcu Prof. Dr. Füsun Uysal’ın yanı sıra çok sayıda ortopedi, iç hastalıkları, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı katıldı.
“SPORCU SAĞLIĞINI HEDEF ALIYORUZ”
Sportif rehabilitasyonun sadece spor yaralanmalarını içermediğini söyleyen Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, öncelikli hedeflerinin sporcu sağlığı olduğunu söyledi.
Ülkemizde spora katılım oranlarının istenilen düzeyde olmadığını söyleyen Kalyon, “Batı ülkelerine kıyasladığımızda nüfusun 10’da 1’ini ancak yakalayabiliyoruz. Aktif olanlar değerlendirildiğinde ise bu sayı çok daha azalıyor. Gençlerin spora katılımını teşvik etmeyi ve spor sakatlanmalarının azalmasını hedefliyoruz. Spor yaralanmasına uğrayan sporcuları da en kısa zamanda tekrar sahalara, sportif aktivitesine geri döndürmeyi amaçlıyoruz” dedi.
“RİSKLİ SAKATLIKLARDA SAHAYA GERİ DÖNÜŞ EN AZ 6 AY
Rehabilitasyon aşamasının sakatlıklara uygulanan tedaviden sonra çok önemli olduğunu vurgulayan Kalyon, “Sporcu hastalığını atlattıktan sonra bir an önce sahaya geri dönmesi arzu edilir. Bu süreyi kısaltmak için sportif rehabilitasyon ilkelerinin harfiyen uygulanması önemlidir. Yaralanmadan sonra sporcuların sahaya ne zaman döneceği en can alıcı konulardan biridir. Bu durumda sakatlığın türü, yeri ve yapılan tedavinin büyüklüğü önemlidir. Ön çapraz bağ yaralanması gibi riskli sakatlıklarda bu süre 6 aydan fazladır. Menisküs, bağ yaralanmaları, kas yaralanmaları söz konusu ise bu durumda iyileşme süresi çok hızlıdır. 1-2 haftada sporcu tekrar sahalara dönebilir. Kırıklar da iyileşmesi zaman alan bir yaralanma türüdür” diye konuştu.
Kalyon, kadın sporcularda yaralanma oranının fazla olduğunu ifade etti ve şunları söyledi:
Bu durum kadının yapısal özelliklerinden kaynaklanan sebeplere bağlıdır. Kadınlarda kas kitlesi daha az, yağ dokusu daha fazla oluyor. Eklemlerin biyomekanik çalışma şekillerinde de kadın erkek arasında farklar var. En çok karşılaşılan vakalar daha çok diz eklemi ve ayak bileği şeklinde oluyor. Sonrasında da bel ve boyun yaralanmaları geliyor. Kadınlar tedaviye hızlı cevap veriyorlar. Genellikle kadın sporcular tedavi sürecine özenle ve sabırla uyuyorlar. Kadın erkek herkesi her yaşta spor yapmaya davet ediyorum. Yaşam kalitesini artırmak için sporun vazgeçilmez bir unsur olduğuna inanıyorum.”
“KADIN ERKEK ARASINDA EN ÖNEMLİ FARK HORMONLAR”
Kadın ve erkek sporcular arasındaki en büyük farkın hormonlardan kaynaklandığını söyleyen Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Öğretim Görevlisi Sadi Kayıran, “Hormonlar cinsiyet ayrışmasını ortaya çıkarıyor. Erkeklerde testeron hormonunun en büyük artısı kas kitlesini ve hacmini artırmasıdır. Kadınlardaki östrojen hormonu da kadınların daha esnek ve aynı zamanda hırslı olmalarını sağlıyor. Esnek olmalarından dolayı jimnastik ve yüzme gibi branşlarda çok daha başarılı olabiliyorlar. Kadın sporcuların da erkekler kadar başarılı olduğu biliniyor. Temas sporlarında ise erkekler biraz daha başarılı olabiliyorlar. Kadınların yağ oranlarının fazla olması ve ağırlık merkezlerinin erkeklere göre daha aşağıda olması onların yüzme gibi su sporlarındaki başarısını artırıyor” dedi.
“KADINLARIN SPORA TEŞVİK EDİLMESİ ÜLKEMİZ AÇISINDAN ÖNEMLİ”
2017 yılı verilerine göre 1.5 milyon lisanslı kadın sporcu olduğunu ancak bunların yalnızca 500 binin faal/aktif spor yapmaya devam ettiğini söyleyen Kayıran, kadınların spora teşvik edilmesinin Türkiye açısından önemli olduğunu söyledi. Kayıran, “Genel popülasyonda çok düşük sayıda sporcumuz var. Kalan kısmın neden spor yapmadığını araştırmak gerekiyor. Kadın sporcularımızın teşvik edilmesi ve müsabakalarda kadınların oyunlar içerisine dahil edilmesi hem ülkemiz açısından hem de toplumun sporla yakınlaşması açısından çok önem arz ediyor” diye konuştu.
“GEBELİK SIRASINDA BİLE SPORU BIRAKMAYAN KADINLAR VAR”
Eski milli basketbolcu ve aynı zamanda anne olan Prof. Dr. Füsun Uysal, kadınların eskiden anne olduğunda sporu bırakmak zorunda olduklarını ancak şu an gebelik sırasında bile sporu bırakmayan kadınların olduğunu ifade etti. Gebelik döneminin eskiden sporu bırakmak için bir neden olduğunu söyleyen Uysal, “Bugün dünyada birçok büyük sporcu hem aile kurarak çocuk sahibi oluyor hem de yarışma ortamında spora devam edebiliyor. Bununla ilgili birçok çalışma var ama çok fazla eksik de var. Artık gebelik sırasında bile sportif faaliyetlerde bulunabilen sporcular var. 9 ay boyunca aktif spor hayatına devam eden ve daha sonra rekorlar kıran sporcularımız mevcut. Bu kişilerle ilgili hassas bir dönem olduğu için çok fazla çalışma yapılamıyor ama bazı veriler giderek daha da belirginleşiyor. Aslında her sporcunun kendine uygun bir antrenman sistemiyle gebeliği ve anneliğini spor hayatından fedakarlık yapmadan geçirebileceğini artık biliyoruz” dedi.
“NORMAL DOĞUMLA 1 AY İÇİNDE SPOR HAYATINA DÖNÜLEBİLİR”
Kadınların doğumdan sonra bedensel değişime uğradığının altını çizen Uysal, normal doğumla 1 ay içerisinde spor hayatına dönülebildiğini, yarışmacı olabilmek için de 3 ile 6 ay arasında beklenmesi gerektiğini söyledi.
Sezaryenle doğum yapan kişilerde spora dönüşün daha uzun zaman aldığını söyleyen Uysal, “Sezaryenle doğum yapan kişilerin spora dönüşü en az 6 ayı buluyor. Yapılan düzenli ve doğru egzersizlerle kadının günlük yaşam aktivitelerinde çok daha ağrısız ve rahat olması mümkün. Bunlar yapılmadığı takdirde maalesef anneler özellikle omurga ve pelvis ile alakalı çok büyük hastalıklarla yaşamak zorunda kalabiliyorlar. Bu gibi durumlar sporcu anneleri çocuklarına bakarken ve günlük yaşam aktivitelerini yaparken engelleyebiliyor” diye konuştu.
(FOTOĞRAF/GÖRÜNTÜ)