İyi Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, AKP milletvekillerinin eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında dava açmasına ilişkin, "FETÖ'nün siyasi hamlelerinin ve ayağının izini süren bir görüşü 'Meclis'in şahsına taarruz' diye değerlendirmek, yapılabilecek en büyük hatalardan biridir" yorumunu yaptı.
Dervişoğlu, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP'li milletvekillerinden eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a dava açmalarını istemesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Dervişoğlu, "Eksik bilgilerle bu hataya düşüp, üzerine bir de milletvekillerini dava açmaya çağırmak, olsa olsa FETÖ'cüleri sevindirecek bir hamledir. 'Onu FETÖ cezalandıramadı, siz cezalandırın' demektir. Bu hamlenin hain örgütten ve Türk düşmanlarından başka kimsenin işine yaramayacağı da aşikardır" dedi.
Dervişoğlu'nun açıklamaları şu şekilde:
"Biz milletimizin FETÖ'nün siyasi ayağını öğrenmek gibi bir hakkı olduğuna inanıyoruz.. Bu hakkın teslimi için de, FETÖ'YÜ devletin en yetkili makamlarına sızdıran adımları ve tercihleri tartışmamız gerektiğine inanıyoruz.
Ancak bunu yaparken, ne meclisimizin ne ordumuzun ne de herhangi bir kurumumuzun yıpranmaması için azami dikkat gösterilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Evet, doğrudur, 26 Haziran 2009’da yapılan yasa değişikliğiyle, Türk Askeri FETÖ’nün yargıya sızmış akbabalarının önüne atılmak istenmiştir. Bu gerçeği en iyi bilen ve 15 Temmuz ihanetinin ardından da “Önce Allah, sonra da milletim bizi affetsin. Kandırıldık” diyerek özeleştiride bulunan sayın Cumhurbaşkanı’dır.
Sayın Başbuğ’un açıklamalarının tamamı dinlendiğinde, kendi değerlendirmeleri ışığında, somut bir olaydan hareketle, FETÖ'nün siyasi ayağıyla ilgili ipuçları verdiği anlaşılacaktır.
Biz sayın Cumhurbaşkanı’nın o açıklamaların içeriğini kendisine aktaranları da gözden geçirmesini öneriyoruz. Zira sayın Başbuğ, yasa değişikliğine parmak kaldıranlardan çok, yasa değişikliğini son dakika Ak Parti grubunun eline tutuşturanları işaret etmektedir. Bu yanıyla da, değerlendirmeleri “kandırıldık” itirafında bulunan sayın Cumhurbaşkanı’nı doğrular niteliktedir.
Şimdi sükunetle düşünelim;
FETÖ'nün yargıya sızmış üyelerinin, Türk Ordusu’na karşı hamleleri, birkaç olayda gördüğümüz gibi Askeri Mahkemeler’den döndü mü? Evet döndü.
Ergenekon kumpası devam ederken; söz gelimi, Erzincan’da, 3’üncü Ordu Komutanı’na kumpas kurulmaya çalışılırken karşılaştıkları zorlukları, ya da ‘Islak imza’ tezgahında takıldıkları askeri mahkeme engellerini aşmak için formül aradılar mı? Aradılar.
O çetenin elemanları, aynı dönemde ne yaptı? Ellerindeki medya organlarıyla Askeri Mahkemelerle ilgili tevzirata başladı. Ve sonunda buldukları formül ne oldu?
Bir gece yarısı torba yasaya Askeri Yargı sistemini altüst eden bir madde iliştirdiler. Ve içerideki adamlarına rağmen, askerlerimizin, hakim olamadıkları Askeri Mahkemeler yerine, kendi kontrollerindeki “Tiyatro mahkemelerde” yargılanmasının önünü açtılar.
İşte o tarihten sonra, Türk Ordusu’na kumanda etmiş bir Genelkurmay Başkanı dahil, yüzlerce Türk subayı gözlerimizin önünde hukuk perdesiyle boğazlandı.
O günlerde bu gerçeği görüp, “Deniz kuvvetlerimizde komutan kalmadı. Kara Kuvvetlerimizde de keza aynı” diyerek itirazlarda bulunanlardan biri de sayın Cumhurbaşkanı’ydı.
Bugün, o sürece dair değerlendirme yaparken, sayın Cumhurbaşkanı’nın, bizzat kendisinin de dile getirdiği bu gerçekleri unutmuş olduğunu sanmıyoruz.
Sayın Erdoğan'nın yanlış yönlendirildiğini ve bilgi kanallarını gözden geçirmesini öneriyoruz. Aksi halde “Kandırıldık” diyen bir siyasetçinin, bugün, ‘Kandıranların kötü niyetli adımlarına sahip çıkması’ başka türlü açıklanamaz.
Sayın Cumhurbaşkanı sıkça “FETÖ'nün kökü henüz kazınmadı” dediğine göre, bu konuda kendisini bilgilendirenleri, yanlış yönlendirenleri de gözden geçirmesi gerektiği inancındayız.
Bir noktaya özellikle dikkatinizi çekmek isterim. AK Parti iktidarı, 2010 yılında bir başka hamleyle de, afet, iç karışıklık, asayiş sorunları gibi durumlarda devreye giren ve EMASYA olarak bilinen “Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokolü”nü de, “Darbeleye zemin hazırlıyor” gerekçesiyle iptal etmişti.
Bakınız, gerekçe yine aynı. Ancak bazı gelişme ve sıkıntıların ardından, 15 Temmuz kalkışmasından tam 6 gün önce EMASYA Protokolü yeniden devreye alınmıştı. Dikkatinizi çekerim, darbeden 6 gün önce. Bu ve benzeri hatalardan ders çıkarmak, bugüne ve yarına dair doğru adımlar atılmasını sağlar.
Tüm bu yaşananlara rağmen, eski alışkanlıklar ve eski dil üzerinden yeni polemikler üretmek, ancak 3.5 yıl önce geleceğimizi çalmaya çalışanların ekmeğine yağ sürer.
İyi parti, Türk Devleti’nin kurumlarının aldığı hasarın farkındadır.
Kurumlarımızın daha fazla hasar almaması için de, üzerimize düşen uyarı görevini yerine getirerek sayın Cumhurbaşkanı’na sesleniyoruz;
2229 yaşındaki Türk Ordusu üzerinden yeni bir polemiğe sebep olmayınız.
Ordumuzu, eski bir komutanı üzerinden yeni bir tartışmanın girdabına itmeyiniz.
FETÖ ve ona destek verenlerin tüm çabalarına rağmen, milletiyle elele vererek, 15 Temmuz ihanetini ezen kahraman ordumuzu, yeniden ‘Darbe’ tartışmalarının öznesi haline getirerek yıpratmayınız.
“Biz o yasayı darbelere engel olmak için değiştirdik” diyerek, FETÖ'nün tezgahını sahiplenmeyiniz.
Dünyadaki hiçbir darbe, gerekçesini ya da meşruiyetini yasalardan almaz. Darbelerin karakteri zaten yasaları tanımamaktır.
O yasa değişikliğinden hareketle, FETÖ'nün siyasi hamlelerinin ve ayağının izini süren bir görüşü “Meclisin şahsına taarruz” diye değerlendirmek, yapılabilecek en büyük hatalardan biridir.
Eksik bilgilerle, bu hataya düşüp, üzerine bir de milletvekillerini dava açmaya çağırmak, olsa olsa FETÖ’cüleri sevindirecek bir hamledir. “Onu FETÖ cezalandıramadı, siz cezalandırın” demektir.
Ve bu hamlenin hain örgütten ve Türk düşmanlarından başka kimsenin işine yaramayacağı da aşikardır.
FETÖ’nün siyasi ayağı araştırılsın diye verdiğimiz önergeleri reddettiğiniz için, her ne kadar, “Her şerde hayır” olduğuna inanıp, “Belki de bu davanın duruşmalarında bazı gerçekler ortaya çıkar” diye düşünsek de, bu tavrın ne milletimize ne de kurumlarımıza bir hayrı yoktur.
15 Temmuz ihanetini unutmayan milletimizin gözünün önünde bu hatayı yapmayınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi de bizimdir, Türk Ordusu da bizimdir.
Bu polemik, her ne kadar 26. Genelkurmay Başkanı ile Cumhurbaşkanı arasında yaşanıyormuş gibi görünse de, aslında, onların şahsında kıymetli kurumlarımızı tartışmaya açacak bir polemiktir.
Unutmayınız ki, FETÖ'nün uşakları, 2009 yılından başlayarak, önce ordumuza taarruz etmiş, sızma işlemini tamamladıktan sonra da, 15 Temmuz’da milli iradenin tecelligahı Büyük Millet Meclisimizi hedef almıştır.
Bu gerçekler ışığında, İyi parti olarak, sayın Cumhurbaşkanı’nı, tıpkı FETÖ'nün tezgahında olduğu gibi, Ordumuzu ve askerimizi yeniden tartışmaya açmamaya, polemik konusu yapmamaya, kurumlarımızı aşındıracak beyanlardan uzak durmaya davet ediyoruz.
Sözlerimiz devlet aklı ve sağduyudan süzülmüştür.
Dün doğru ve cesur seslere kulak asmayıp 15 Temmuz ihanetine giden yola taş döşediniz, ardından özür de dilemişken, bari bugün gerçekçi ve hakkaniyetli olup aklıselimle hareket ediniz.
Bizim de milletimizin de sizden beklentisi, siyasi ikbal hesaplarıyla yeni polemiklerin perdesini aralamanız değil, kurumlarımızı yıpratabilecek söz ve davranışlardan kaçınmanızdır.
Son olarak ifade etmek isteriz ki;
Sizin atadıklarınız darbe yapmaya kalktı, sizin karşı çıktıklarınız da o darbeye engel oldu. Kıymet bilme vakti geldi de geçti… Kıymet biliniz, hakkı teslim ediniz ve FETÖ’nün siyasi ayağının samimiyetle araştırılmasının önünü açınız."