Kalp damar hastalıkları ve tansiyon gibi sorunların tedavisinde kolesterol kontrolünün hayati öneme sahip olduğu, "iyi kolesterol (HDL)"ün çok düşük olmasının, çok yüksek "kötü
kolesterol (LDL)" kadar organizmaya zarar verdiği bildirildi.
Kalp sağlığınız için koşmayın, yürüyün
Yumurtaya iade-i itibar
Uludağ Üniversitesi (UÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Akın Serdar, yaptığı açıklamada, kolesterolün beyinin çalışması için gerekli bir madde ve hormonal sistemin yapı taşlarından bir tanesi olduğunu söyledi.
Serdar, HDL ve LDL'nin birbirinin tam tersi mekanizmaya sahip olduğuna dikkati çekerek, kolesterolü damarın duvarına yapıştıran LDL damar kireçlenmesine sebep olurken, HDL'nin damar duvarına yapışmış kolesterolü söküp, karaciğere geri taşıyarak, oradan safra yollarıyla atılmasını sağladığını belirtti.
Yıllardır LDL'nin azaltılmasına öncelik verildiğine işaret eden Serdar, yapılan çalışmaların LDL düşürüldüğünde koroner kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin yüzde 30'a yakın oranda azaldığını gösterdiğini, bu yaklaşımın yanlış olmadığını vurguladı.
Serdar, LDL'yi düşüren en önemli mekanizmanın "ilaç, diyet ve egzersiz" üçlüsü olduğuna işaret ederek, ancak HDL konusunda sıkıntılar olduğunu belirtti.
‘HDL geri planda kalmıştı’
Diyete dikkat etmenin önemli olmasıyla birlikte, HDL'yi tek başına diyetle yükseltme şansının olmadığını ifade eden Serdar, "İyi huylu kolesterolü yükselten en önemli mekanizma egzersizdir" dedi.
Serdar, alışkanlıkların önemini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Sigara iyi huylu kolesterolü düşürüyor. Yıllardan beri HDL ile hedeflenen tedavilerin geri kalmasının en önemli nedenlerinden birisi bu. Tüm hastalara LDL'yi düşürmek için ilaç başlıyoruz. Bu ilaçlar aynı zamanda HDL'yi de yükseltiyorlar. Ondan sonra bu koroner kalp hastalarına, 'spor, egzersiz yapın' diyoruz. Böylece HDL'leri yükseliyor. Sigarayı mutlaka yasaklıyoruz, bu da HDL'yi yükseltiyor. Dolayısıyla bu tür hastalarda bu üçlü tedaviden, yaklaşımdan ötürü, bir yandan ilaç tedavisiyle HDL'nin yükselmesi, bir yandan sigarayı kesmemiz sebebiyle HDL'ye bağlı tedavileri geri planda düşünmeye başlamıştık. Kolesterolü
yüksek olan hastaların yüzde 70-80'inde biz bu üçlü metotla yaptığımız mücadeleyle HDL'yi yükseltebiliyorduk. Pratikte yapılan en önemli yanlış hep kötü kolesterolü düşürmek. Ama bunu yaparken mutlaka iyi kolesterol yükseliyor mu diye kontrol etmeniz lazım. Eğer yükselmiyorsa, bir sıkıntı var demektir."
HDL 35'in altındaysa dikkat
Prof. Dr. Osman Akın Serdar, LDL'leri normal olmasına ya da etkili olarak normale dönmesine rağmen, HDL'lerini yükseltemedikleri hasta grubunun olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Bu hastaların HDL'lerinin düşük olmasının en önemli nedenlerinden biri genetik. Mesela LDL'si normal, ama HDL'si hep düşük. Genetik miras, hareketsizlik ve sigara kullanımı çok önemli burada. Dolayısıyla bu tür hastalar, tüm kolesterol hastalarında, yüzde 15-20'lik bir grubu oluşturuyorlar. İlginç olan taraf, iyi kolesterolünüz eğer 35'in altındaysa, ciddi şekilde sanki kötü kolesterolünüz çok yüksekmiş gibi organizmaya zarar veriyor. İdeali bayanlarda
50'nin, erkeklerde 40'ın üstü. Bayanlarda şöyle bir özellik var; östrojen HDL'yi yükseltiyor, LDL'yi düşürüyor. Ama bu östrojenin azaldığı menopozla birlikte bayanlarda tam tersine dönüyor. Kötü huylu kolesterol yükselmeye başlıyor, iyi huylu kolesterol düşüyor. Bu nedenli menopozdan sonra kadınlarda kalp hastalığı riski daha da artıyor."
Tedavide, üçlü yöntem uygulandığı halde HDL hala düşükse, ilaç kullanmak gerektiğini dile getiren Serdar, şunları kaydetti:
"HDL'yi yükseltmek için elimizde çok ciddi ilaçlar yoktu. Bugün elimizde bir B vitamini türevi olan ilaç var. LDL'yi düşüren diğer ilaçlar, HDL'yi yüzde 5-10 oranında artırıyor. Ama bu ilaç yüzde 30-35 yükseltiyor. O konuda daha etkili bir ajan. Yıllardan beri bu ilaç yurt dışında kullanılıyordu. Şimdi Türkiye'de de hastaların kullanımına sunuldu."
Serdar, kolesterol ilaçlarını kullanırken, başka sistemlerin bozulmasına sebep olunmaması gerektiğine, bu ilaçların düşük ihtimalle de olsa karaciğer ve kas bozukluklarına yol açabileceğine değinerek, şöyle konuştu:
"Kolesterolü yüksek her hastaya ilaç başlamadan önce, hastaların risk faktörlerini değerlendiriyoruz. Nedir o? Erkekler için 50, bayanlar için 55 yaş. Bu yaştan sonra insanlar riskli hale geliyorlar. İkinci risk faktörü tansiyon yüksekliği. Üçüncüsü şeker hastalığı ve tabii hareketsiz yaşantı ve obezite.
Diğer önemli bir unsur da ailesel risk faktörleri. Eğer babanız ya da annenizde 60 yaşın altında bir enfarktüs varsa bu sizi riskli gruba sokuyor. Bu risk faktörleriniz 2 ya da 3'ü geçiyorsa ve siz spor ve diyet yapmanıza rağmen hâlâ kolesterolü düşüremiyorsanız ilaç başlamanız lazım. Biz buna 'primer koruma' diyoruz. Yani hiçbir hastalığı, sıkıntısı olmayan kişiler, ama ileride olma riski olan hastalar. Ama sizin hiçbir risk faktörünüz yoksa kolesterolünüzün tedavisi ilaç değil, sonuna kadar diyet ve spordur."
(AA)