Mardinli midye avcıları, yüzmeyi öğrenmeden ekmek parası için denizin 40 metre altında ölüme meydan okuyor. Güvensiz ve ilkel “nargile” sistemiyle, plastik hortumla hava verilen midyeciler günde 10 saat çalışıyor. Midyecilerden Yakup Akyüz, “Günde 60-100 TL kazanıyoruz. Aldığımız risk kazandığımızın çok üstünde ama yapacak başka mesleğimiz yok” diyor. Hiçbir dalış kuralını uygulamadan derinlere inen Mardinli midyecilerin tek isteği yasal düzenlenme ve sosyal güvenliklerinin sağlanması.
Milliyet gazetesinden Gökhan Karakaş, hayatlarını tehlikeye atarak İstanbul Boğazı’nda para kazanan midyecilerle dalış yaptı. Kumkapı’da midyecilerle buluşan Karakaş’ın izlenimleri şöyle:
Onlar doğup büyüdükleri Mardin’den henüz çocuk yaşta ayrılarak ekmek parası için İstanbul’a gelen midye toplayıcıları. İlköğretim okulunu bile bitiremeyen gençler memleketlerinde iş bulamadıkları için geldikleri İstanbul’da yüzmeyi bile tam öğrenemeden riskli mesleği yaparak para kazanmaya çalışıyor. Güvensiz ve köhne ‘nargile sistemi’yle 40 metreye kadar dalan midye toplayıcılarının bir gününe muhabirimiz Gökhan Karakaş eşlik etti. Derinde daha uzun süre kalmak için bellerine 30 kiloya varan ağırlık bağlayarak ölüme meydan okuyan midyecilerden Yakup Akyüz, “Günde 60-100 TL kazanıyoruz. Aldığımız risk kazandığımızın çok üstünde ama yapacak başka mesleğimiz yok” diyor. Hiçbir dalış kuralını uygulamadan derinlere inen Mardinli midyecilerin tek isteği yasal düzenlenme ve sosyal güvenliklerinin sağlanması.
Deniz altında 5 saat
Midye toplamak için 5 ile 40 metre derinliğe inebilen gençleri hayata bağlayan tek şey yıpranmış, ilkel bir hava hortumu. Teknede sık arıza yapan eski model kompresör derinde çalışan midyeciye sürekli hava veriyor. Suyun altında fazla kalmak ve hızlı yüzeye çıkmaktan meydana gelen vurgun için hiçbir önlem alınmazken, köhne teknelerde ilkyardım çantası bile bulunmuyor. En önemlisi de Mardinli gençlerin hiçbiri sualtı eğitimi almadan hatta yüzme bile öğrenmeden derinlere iniyor. Tüm sualtı ve fizik kurallarını altüst eden uygulamalarla dalan midyeciler, sosyal güvenceleri olmadan günde 10 saat çalışıyor. Üstelik bunun en az 5 saatini su altında geçiriyor.Midye toplayıcılığı, tüketime hazır hale getirilmesi ve tezgahlarda satışına kadar tüm aşamaları ellerinde tutan Mardinliler, bu sektörün tek hakimi. İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi’nde midye toplayanların en belirgin özelliği, henüz çocuk yaşta bu işe başlamaları ve yüksek hayati risk taşımasına rağmen sosyal güvenliklerinin bile olmaması.
Sektörün tek hakimi
Musa Acar, “Her tekne en az 30 kişiye bakıyor. Mardin’deki ailemize para yollamak için çabalıyoruz. Topladığımız kadar kazanırız. Bazen 10, bazen 30 çuval toplarız. 8 saat denizde kalırız. Bunun en az 5 saati suyun altında geçer. Vurgunun ölüme götüreceğini biliyoruz. Vurgundan korkan bu işi yapamaz” diyor.
20 liralık hortum
En deneyimli midye dalgıçlarından olan Fariz Ablak ise, “Teknede 3-4 kişi olur. Hortumu tutanın gözü sürekli derindeki adamdadır. Hayatımız Perşembe Pazarı’ndan aldığımız 20 TL’lik plastik hortuma bağlı. Kompresör arıza yapsa kendimizi yukarı atmamız çok zor. Daha çok derine inmek ve basıncın bizi yukarı atmaması için 30 kiloya kadar ağırlık bağlarız. Elimizdeki tarakla topladığımız midyeyi çuvala koyar, yukarı göndeririz. Aksi durumda belimizdeki ağırlığı atıp yukarı çıkmak beceri ister. Aşağıda baş dönmesi, bulanık görme hatta bilinç kaybı çok yaşıyoruz ama kolay toparlanıyoruz. Çünkü yüzmeyi bilmeden dalmayı öğrendik. Deniz suyu yutarak kendimize geliriz” diyor.
200 bin lira ceza borcu!
Midye toplamanın yasak olduğu İstanbul Boğazı’nda sahil güvenlik ve deniz polisi tarafından sık sık yakalanan toplayıcılara büyük para cezaları kesiliyor. Marmara Denizi’ndeki aşırı kirlenme nedeniyle midyenin hiç bitmediğini söyleyen Fariz Ablak, “Hepimiz devlete borçluyuz. Sahil Güvenlik ve deniz polisi sürekli ceza yazar. Benim 200 bin TL borcum var. Hayatım boyunca bu parayı kazanamam” diyor. Ailelerinin Mardin’de olduğunu söyleyen Yakup Akyüz de, “İstanbul Boğazı’nın yasak yerlerinde yakalandığımızda hortumlarımız kesilir. Gidip yenisini alırız ama başka iş yapmayı bilmeyiz. Memleketteki iki çocuğuma para gönderebilirsem mutlu olurum” diye konuşuyor.
Kirli, yağlı, paslı eski bir sistem
Nargile sistemiyle derinlere inen dalgıçlar, son derece eski bir teknoloji kullanıyor. Bildiğimiz plastik hortum aracılığıyla yüzeydeki kompresör tarafından basılan havayı soluyorlar. Fakat bu kompresör kirli, yağlı, paslı ve eski bir sistem olduğu için aşağıya da kalitesiz hava gidiyor. Yüzlerine ise gözlerine su kaçmaması için basit bir maske takıyorlar. Modern sistemle çalışan midye ve salyangoz toplayıcıları ise, yüzeyle bağlantılarını sağlayan, astronotların kullandığı başlıklara benzeyen koruyucu başlık kullanıyor. Koruyucu başlık, dalgıçların basınç ortamından etkilenmelerini engellerken teknede bulunanlarla da iletişim sağlayan telsiz sistemini barındırıyor.
Muhabirimizin midye deneyimi
Büyük riskler göğüsleyerek yüzmeyi bile öğrenmeden derinlere dalan midye toplayıcılarının ekmek mücadelesini yakından görmek için onlarla Kumkapı’da buluştuk. Ahşap teknelerinin güvertesinde hiçbir dalış donanımının olmaması ve küçük kamarada ilkyardım setinin bile bulunmaması midye toplayıcılarının hangi koşullarda çalıştığının ilk örneği. Denize açıldığımızda, teknede sadece dalış elbisesi, basit bir maske ve fazlasıyla ağırlık bulunduğunu gördüm ama hava kaynağı olarak kullanılacak kompresörü aradım. Dümenin hemen altında ilkel ve yetersiz kompresörün aşağıdaki dalgıcı hayata bağlayan havayı büyük gürültüyle vermesi, bu insanların ne kadar büyük bir tehlike altında çalıştığını gösteriyordu. Mardin’deki çocuklarına para gönderebilmek için bu kadar zorlu bir mesleği seçen gençlerle derinlere doğru inerken, Marmara’nın kirli sularında önlerini bile görmeden midye topladıklarına şahit oldum.
Bu deniz emekçilerinin ekmek parası için yaptıkları tüm dalış fizik kurallarını altüst ederken, ellerindeki paslı metal tarak ile kayalara yapışan midyeleri sökmeleri ayrı bir beceri gerektiriyordu. Sportif dalışlar 6-10 kilo ile yapılırken, derinde daha fazla kalmak ve suyun kaldırma kuvvetinden etkilenmemek için 30 kiloya varan ağırlıkları bağlamaları başka bir inceleme konusu olmalı. Üstelik her dalgıcın korkusu vurgun hastalığına yakalanmamak ancak midye toplayıcıları, başka iş bulamadıkları için derinlerde ölüme meydan okuyorlar.