AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, “İstanbul’un döneminde iki tarih var. Biri 1453 biri de 1994. Birinde Peygamberimizin müjdesine nail olundu İstanbul fethedildi. İkincisinden itibaren 1994’ten bu yana da Tayip Erdoğan ve arkadaşları İstanbulluların gönlünü fethediyor" dedi.
Eurasia Strategies tarafından düzenlen “WICS-Dünya Akıllı Şehirler Zirvesi’nde konuşan Bağış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu 1994’den sonra İstanbul’daki değişiklikleri anlattı.
İzmir eleştirisi
Doğan Haber Ajansı'nda yer alan habere göre Conrad Otel'de düzenlenen 'Dünya Akıllı Şehirler Zirvesi'ne katılan Bağış, akıllı şehirlerin ülkelerin sermayesi olduğunu belirterek, “İzmir’in akıllı şehirciğe başlamasının önemini de son günlerde İzmir’in bir sel felaketi sonrası yaşadıklarıyla bir kez daha gördük. Maalesef bu sel felaketi İzmir’in on yıllardır nasıl kötü yönetildiğini net bir şekilde ortaya koydu. İşte bu yüzden ümit ediyorum ki, İzmir’de 30 Mart akıllı şehirciliğin başlamasının dönümü olacaktır. Ümit ediyorum ki, artık yıldırım gibi bir milat ortaya konacak ve İzmir’de inşallah yeni bir heyecanı akıllı şehir olma yolunda atması gereken adımları atacaktır" dedi.
'Akıllı kent'i tarif etti
İnsanların 21. yüzyıla uçarak girdiğini ve şehirlerin ortaçağ zihniyetiyle yönetilemeyeceğini belirten Bağış, akıllı kentleri şöyle tarif etti:
“Hastalıkların hafızalardan silindiği toplumsal hijyen atılımlarının yapıldığı, trafik sorununun tedavülden kalktığı bir ulaşım ağını, binaların yeşillendiği katlara göre bahçelerin bulunduğu yeni mimari tarzları, hatta organik ürünlerin büyütülebildiği ara tarla ve bahçe katları, ayakta olup olmadığınızı anlayarak ona göre enerji harcayan ve böylece tasarruf eden yeni nesil daireleri, kendi enerjisinin kendi üreten şehir altyapılarını, her atığın bir şekilde geri dönüşüldüğü, yüzde yüz geri dönüşümle sisteme dahil edildiği şehir döngülerini bir hayal edin."
'1453 ve 1994'
İstanbul’un Türkiye ve Türkiye’in AB standartlarını yakalamak için gösterdiği çabaların önemini vurgulayan Bağış, şöyle konuştu:
“İstanbul’u geçmişin mega köyünden bugünün mega kentine geçişindeki emekleri de hiçbir zaman unutmamak lazım. Çok değil 20 yıl evvel bu şehirde çöp dağları patladığında 38 kişi hayatını kaybediyordu. Bundan 15-20 yıl evveline kadar berberlerin gazozla tıraş yaptığı, susuzluktan insanların bel fıtığı olduğu bir dönemi yaşıyorduk. Gazetelerin kuponla gaz maskesi dağıttığı, hava kirliliğine karşı başka önlem alınamadığı günleri İstanbullular çok iyi hatırlarlar. Onun için İstanbul’un döneminde iki tarih var. Biri 1453, biri de 1994. Birinde Peygamberimizin müjdesine nail olundu İstanbul fethedildi. İkincisinden itibaren 1994’ten bu yana da Tayip Erdoğan ve arkadaşları İstanbulluların gönlünü fethediyor. Çünkü İstanbul’a hakkettiği hizmeti vermek için muazzam bir çaba ortaya konuluyor. Ama biz yaptıklarımızla tatmin olmuyoruz. Yaptıklarımızı halkımıza sunabilmek için çılgın projeler gerçekleştiriyoruz. Madem ki ecdat gemileri karadan yürüttü, o ecdada yakışır torunlar olarak, bizim Kanal İstanbul’u, dünyanın en iddialı havalimanlarından biri olacak olan 3. havaalanını, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü, mega hastaneleri ve sağlık merkezlerini bu kente kazandırmamız gerekiyor. İşte o zaman gerçekten akıllı bir şehirde yaşamanın hazzını hep birlikte yaşarız"