Avrupa ve Balkanlarda yazı geçirdikten sonra Afrika’ya dönüşe başlayan leyleklerin sonbahar göçünde toplandıkları en dar alan olan İstanbul Güzelce-Tepekent arasında, bir günde 237 bin leylek sayıldı. 12 yıldır sayım yapan, yaralı leylekleri tedavi ettiren ve bölgede ’Leylek Baba’ olarak tanınan avukat Fikret Can (73), her mevsim 1 milyona yakın leyleğin geçtiği bu bölgenin dünyada eşi benzeri olmadığını söyledi.
İstanbul’da bugünlerde onbinlerce leyleğin Avrupa’dan Afrika’ya göç yolculuğunun heyecanı yaşanıyor. Mart ayında Afrika’dan yola çıkarak Hatay üzerinden İstanbul’a ve oradan da Avrupa ülkelerine dağılan leylekler, 120 günlük kuluçka dönemi ve yavrularının büyümesiyle yeniden Afrika’ya dönüşe geçti.
’Sonbahar göçü’ olarak adlandırılan leyleklerin Afrika yolculuğunun en muhteşem gözlemlendiği yer ise İstanbul’da Büyükçekmece’nin Güzelce- Tepekent arasındaki 4 kilometrelik dar geçit. Ağustos ayının başından eylül ortasına kadar süren göç yolculuğunda bu bölgeden 1 milyona yakın leyleğin geçit yaptığı düşünülüyor.
Güzelce ve Tepekent arasındaki bölgedeki leyleklerin göç yolculuğunu, Fikret Can ve ekip arkadaşları 12 yıldır takip ediyor. Bölgede ’Leylek Baba’ olarak tanınan Fikret Can ve gönüllü dostları, Trakya bölgesinden başlayıp İstanbul Boğazı’ndan aşana kadar leyleklerin göç yolculuğu sırasında sayım yapıyor.
Yaralı leylekleri toplayıp tedavilerini de üstlenen Fikret Can, leylekler için tehlike oluşturan riskleri çözmek için de uğraş veriyor.
Bu yıl Doğa Derneği’nin de destek verdiği Fikret Can ve arkadaşları tarafından sayım faaliyetleri sırasında onbinlerce leylek muhteşem görüntüler oluşturdu. Fikret Can, 50 kişilik gönüllü ekiple 21 Ağustos Salı günü 237 bin leylek saydı.
Eski dünyaya özgü canlılar olan leyleklerin Moskova’nın batısı, tüm Avrupa ülkeleri, Balkanlar ve Türkiye’de ürediklerini belirten Fikret Can, baharın müjdesi olarak kabul edilen leyleklerin mart ayında Afrika’dan Türkiye ve Avrupa’ya göç ettiklerini söyledi.
Her yıl 1 Ağustos’tan 15 Eylül’e kadar Afrika’ya geri dönüş, yani sonbahar göçünün yaşandığını belirten Can, "Leylekler gelip yumurtlar ve kuluçkaya yatar. Yavruları yumurtadan 38 gram çıkar. Yaklaşık 120 günde yavrular 4,5 kiloya çıkar ve göçe hazır hale gelirler" dedi.
Leyleklerin ve benzeri göçmen kuşların tamamının geçebileceği Avrupa ve Afrika arasında üç geçit bulunduğunu anlatan Can, "Deniz geçemeyen bu hayvanlar için bu geçitler Cebelitarık Boğazı, İstanbul Boğazı, Moskova’nın batısı ve Doğu Avrupa ülkeleri için Kafkasya. Cebelitarık Boğazı ve Kafkasya’yı toplam yüzde 10’u kullanıyor. Avrupa’da üreyen leyleklerin yüzde 90’ı ise ’Doğu Göç Yolu’ değimiz İstanbul Boğazı’nı kullanıyor. Onların giriş yeri Enes- İğneada arasında 200 kilometre. Tüm Trakya’yı kat ediyorlar.
Boğazdan karşıya geçiyorlar. İzmit, Yalova, Bursa, Eskişehir, Konya, Mersin, Adana, Hatay üzerinden Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır, Nil Vadisi, ekvatorun güneyine Güney Afrika’ya ulaşıyorlar" diye konuştu.
İstanbul’daki göç yolunun dünyada eşi benzeri olmayan bir yer olduğunu dile getiren Can, sebebini ise şöyle açıkladı:"2 bin 500 kilometreden yola çıkıyor Avrupa’daki bu leylekler. Bizim Enes- İğneada hattında bu mesafe 200 kilometreye düşüyor. Bu çok önemli, rüzgarın etkisiyle deniz geçemedikleri için sonbahar göçünde Marmara sahiline sıkışıyorlar. Tekirdağ, Marmara Ereğlisi, Silivri, Büyükçekmece ve Sarayburnu yönünde sahile sıkışıyorlar. O kadar dar bir alanda bunları karşılıyoruz ki; Güzelce- Tepekent arasındaki 4 kilometrelik alandan neredeyse bu leyleklerin tamamı geçmek zorunda."
Avrupa kaynaklarına göre dünya leylek nüfusunun 400- 500 bin olduğunu, ancak 12 yıldır yaptıkları gözlemlere göre bu sayının çok daha yüksek olduğunu savunan Fikret Can, "Leyleklerin sonbahar göçü hiç şaşmaz.
1 Ağustos’ta başlar ve 15 Eylül’e kadar sürer. En yoğun dönemi de 15- 31 Ağustos tarihleri arasıdır. Biz bir günde 240 bin leylek saydık. 2009’da BBC televizyonu ’Kuş Bakışı’ belgeseli çekti ve helikopterle takip ederek saydık. 2014’te tek bir günde 190 bin bireylik sürü gördük. Avrupa’da her ülkede sayılı leylek var ve bu kadar leyleğin toplanması olası değil, bize, ülkemize ait bir şey bu. Bütün Avrupa’da üreyen leylekler bizim buradan toplanarak geçiyor. Buradan her mevsim yaklaşık 1 milyon leylek geçiyor" diye konuştu.
Bu yıl Doğa Derneği’nin desteğiyle 18 Ağustos’ta leylek sayımına başladıkları ve 21 Ağustos Salı günü 237 bin leylek sayımı yapıldığını belirten Can, "Bu ülkemizin gerçekten inanılmaz büyük bir şansı. Dünyada eşi benzeri yok. Eko-turizmin dinamosu olabilecek bir potansiyele sahip. Çünkü böyle bir göç sadece leyleklere de özgü değil, arı şahinleri, şahinler, yılan kartalları, kara çaylaklar, kızıl çaylaklar yaklaşık 250 türden fazla göçmen kuş bu yoldan geçiyor. Yani İstanbul Boğazı’ndan geçiyor. Bunun en dar, en görülebilecek, izlenebilecek yeri Büyükçekmece’nin Güzelce- Tepekent arasındaki 4 kilometrelik mesafe" dedi.
Göç yolundaki leyleklerin Trakya bölgesinde karşılaştığı en büyük tehlikenin enerji nakil hatları olduğunu belirten Can, bu hatlar nedeniyle onbinlerce leyleğin öldüğünü kaydetti. Ellerinden geldiğince yaralı ve sakatları Avcılar ilçesindeki veteriner fakültesine götürüp tedavi ettirdiklerine değinen Fikret Can, şöyle dedi:
"Leyleklere özgü en büyük felaket Trakya’dan girdiklerinde, bütün Trakya bölgesine yayılmış olan enerji nakil hatları. Bu konuda dağıtım şirketleriyle görüşmeler yapıyoruz ve çok olumlu bakıyorlar. Bizden, ’hangi bölgelerde yoğun ölümler oluyor, gerekli önlemleri alalım’ diye ricaları oluyor. Biz de sayımda ölüm olayları yaşanan direk numaraları ve görüntüleri alıyoruz. Sayım bittikten sonra hazırladığımız raporu elektrik dağıtım şirketlerine götürüp, ’Buralarda sorun var’ diyeceğiz. Onların da bu sorunu çözme niyeti ve gayretinde olduklarını görmekten mutluyum."
Bölgede BBC ve birçok ülkeden televizyon kanallarının gelip belgesel çektiklerini dile getiren Fikret Can, Türkiye’den ise medyanın bundan habersiz olduğunu kaydetti.
Gönüllüler olarak hem leylekleri korumak, hem de bu turizm potansiyelini tanıtma çabası içinde olduklarını belirten Can, "Benim şansım, babam çobandı. Ben de üniversite üçüncü sınıfa kadar çobanlık yaptım. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim, avukatlık yapıyorum. Çocukluğumda bahçemizde, tarlamızda, samanlığımızda yuva yapan hayvanların torunlarını aramaya çıktım. Gerçekten gönülden ifade ediyorum. Doğa sevdalısı olarak dağda, kırda, bayırda geziyorum. Sadece leylekler değil, aklınıza gelen bütün yabani hayvanlarla ilgili grup halinde arkadaşlarımızla kurtarma, fotoğraflama, belgeleme çalışmaları yapıyoruz ki insanlara bunları anlatabilelim" dedi.