Sevgi Uçan Çubukçu
Ne güzel! Türkiye'li feministlerin herbirinin bir Şirin Tekeli'si ve herkeste bir Şirin Tekeli var...
Hem kendi kuşağı feministler için, hem bizim kuşak için, hem de bizden sonraki kuşak ve belki de üç ya da dört kuşak için Türkiye'de, bu cümleyi kurabiliriz. Kişi olarak karşılaşsın, tanışsın ya da karşılaşmasın, yazdıkları ve yaptıklarıyla, herkes için böylesi güçlü bir etkiye ve yere sahip Şirin Tekeli Türkiye'de.
Benim için de böyle...
Üstelik daha ötesi... Ayrı iki kuşaktandık ama, benim için eşik sayılacak karşılaşmalarım, kesişmelerim ve ortaklıklarım var Şirin Tekeli'yle... Hem feminist hem de akademisyen kimliğimin oluşumunda etkisi büyük olan kesişmeler bunlar...
Dayağa Karşı Miting'de
1987 yılı, Kadıköy Yoğurtçu Parkı, Kadınlar Dayağa Karşı Mitingi...
1000 civarında kadın ellerinde pankartlar, renkli giysiler, neşeli, kahkahalı konuşmalarla buluşuyorlar Parkta...
Ben de koşa koşa gidiyorum oraya... Şirin Tekeli'nin 1980 Askeri darbe sonrası YÖK'ü protesto ederek istifa ettiği İktisat Fakültesi, eski adıyla Siyaset Bilimi, yeni adıyla Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde üniversite öğrencisiyim... Yapıt Dergisi'nin Feminizm Özel Sayısını, SOMUT'un Feminizm Sayfasını, YAZKO Edebiyat, 11.Taz Kitap Dizisi'nde, Birikim Dergisi'nde, Zemin'de çıkan yazıları, 'Kadın Çevresi' yayınlarından çıkmakta olan çeviri kitapları, Cumhuriyet Gazetesi'nde çıkan yazıları vb. okumuşum; ... Siyasal Düşünceler Tarihi dersimde, 'Platon'un İdeal Devleti'nde Kadın' diye bir ödev hazırlamışım ve tabii, kadın olduğumuz için maruz kaldığımız taciz vb payımı aldığım yaşanmışlıklar her kadının olduğu gibi benim de hafızamda duruyor...
Kadıköy Altıyol'dan rıhtıma doğru yürüyoruz 'Kadınlar Dayağa Karşı' sloganları altında, dans ederek, şarkı söyleyerek, kahkahalar atarak birşeyin protesto edilmesini şaşkınlıkla izleyerek Rıhtım'a vardığımızda, Şirin Tekeli çıkıyor kürsüye...
Mor yemenisi boynunda ve kadınlara uygulanan aile içi şiddeti, dayağı, taciz ve tecavüzleri yüksek sesle protesto ederek, kadınları bu konuda mücadeleye ve dayanışmaya çağıran konuşmasını yapıyor...'Kadınlar vardır, kadınlar heryerde' şarkısı eşliğinde..
Dikkatle dinliyorum kürsüden konuşan kadını... Çok etkileyici, heyecan verici çok...
O 'Fotoğraf' hep gözümün önünde oldu, hâlâ da öyle...
Asistan olduğum bölümde
1993-1994 öğretim yılı. İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde asistan olarak çalışmaya başladım. Bölümde çok kıymetli ve üzerimizde büyük etkisi ve emeği olan Cengiz Arın Hocamız (feminist iktisatçı sevgili ve çok kıymetli Prof. Dr. Tülay Arın'ın kocası ve feminist avukat Canan Arın'ın da kardeşidir aynı zamanda), Prof . Dr. Faruk Sönmezoğlu, Dr. Ufuk Uras ve rahmetli olan Prof. Dr. Toktamış Ateş gibi pek çok Hocamız bu Bölümde ders veriyorlar. Hem bizim hem de hocalarımızın hocası olan Prof. Dr. Esat Çam da Bölüm Başkanı o dönem.
Ben de Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü'nde Prof. Dr. Yeşim Arat'tan aldığım dersler, yaptığımız okumalar, tartışmalar, ödevler in etkisi ve yönlendirmesi ve Prof. Dr. Binnaz Toprak'ın danışmanlığıyla, yüksek lisans tezimi yazıyorum ve yanılmıyorsam, ilk birkaç tezden biri, Türkiye'de feminizmle, kadın hareketiyle ilgili yazılan: '80'lerde Türkiye'de Kadın Hareketi: Sosyalist Feminist 'Kaktüs' ve Radikal Feminist 'feminist' dergilerinin karşılaştırılması' konusunda. Bölüme asistan alınırken, birebir görüşmelerimizin herbirinde çalıştığım konuyu ve ilgi alanlarımı öğrenen Esat Hoca, Cengiz Hoca, Faruk Hoca hepsinden şu cümleyi duyuyorum:
"Sen , bu bölümde yıllar sonra Şirin'in geleneğini devam ettireceksin"
Mahcubiyetle karışık bir gurur duydum hep bu cümlenin bana yönelik kurulmuş olmasından.
Biliyordum tabii Şirin Tekeli'nin 1980 askeri darbe sonrasında kurulan YÖK'ün, bilimsel düşünce ve araştırma özgürlüğüne kısıtlama getirmesini protesto ederek, üniversiteden istifa etmesinden önce, okuduğum ve sonradan asistan alındığım Bölümde öğretim üyesi olduğunu ...
Daha sonra, Uluslararası İlişkiler doktora dersimizde ödev yapmak üzere çok ısrarcı olduğum 'Uluslararası İlişkilere Feminist Yaklaşımlar' konusunu kabul ederken Faruk Hoca'nın, hep hafif bir gülümsemeyle, ben bu tavrı biliyorum edası, gözlerimin önündedir: 1980 öncesi çalıştıkları dönemde, Bölümde aynı odayı paylaştıkları Şirin Tekeli referansını hatırlatıyordu bana her defasında...
Kadınların siyasete eşit katılımını sağlama hedefiyle KADER kurucuları arasındaydı Şirin Tekeli. Onun eski bölümünde asistanlık yapmakta olan ben, bu konuda eleştirel bir yazı kaleme almıştım. Soyut buluyordum kendimce bu girişimi, oysaki siyaset somut bir çıkar mücadelesiydi. Nasıl olacaktı kadınların eşitlik mücadelesi bukadar ideolojiler üstü ya da partilerüstü bir yaklaşımla? Mümkün müydü ideolojiler üstü bir ortak kadın mücadelesi? gibi soruları düşündürten, tartışmaya açan bir imkandı aynı zamanda bu girişim... bağımsız kadın hareketi, kadınların eşitlik mücadelesini, farklılık, aynılık gibi kadın hareketinin bıçak sırtı niteliğindeki konularını KADER üzerinden tartışma imkanıydı aynı zamanda...
Oysa ki Şirin Tekeli'nin öncülerinden olduğu bu girişim, müdahalesini yapmıştı ve yeni bir alan daha açmıştı Türkiye Feminizminin seyrinde... Ben de genç feminist asistan olarak, KADER'in kuruluş amaçlarını, politikayı algılama biçimini düşünen eleştirel bir yazıyla, akademinin içinden de konuşmaya, tartışmaya devam ediyordum Şirin Tekeli'yle...
Şirin Tekeli'nin etki dairesi içinde kalarak aslında...
BİLAR'da
Bir başka karşılaşma ve kesişme noktamız daha var Şirin Tekeli'yle: 1987-88-89 yıllarında BİLAR Seminerleri.
Bizler, İstanbul Üniversitesi İktisat ve Hukuk Fakültesi, Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde okuyanların ağırlıkta olduğu öğrencilerdik BİLAR seminerlerinde: Ekonomi Politiğin Eleştirisi'nden, Sivil Toplum ve Birey'e, Kadın'dan Kent ve Mekan seminerlerine kadar, pek çok konudan oluşan, kendi başına akademik bir program gibi tasarlanmış BİLAR Seminerleri'ne büyük bir heyecan ve açlıkla katılıyoruz, okuyoruz ve tartışıyoruz. Hocalarımızın çoğu Marxist ya da sol eleştirel ya da feminizm gibi eleştirel ve özgürlükçü düşünce geleneğinden olan, çoğu ya üniversiteden atılmış ya da istifa etmiş olan Şirin Tekeli'den, Gülnur Acar Savran'a, Hacer Ansal'a, Yücel Sayman'dan Nail Satlıgan'a Sungur Savran'a, Alaaddin Şenel'e, Cengiz Arın'a, Tülay Arın'a kadar hepsi çok değerli, uluslararası prestiji olan, 1980 askeri darbe sonrasında bilimsel özerklikten yana olan, üniversitelerdeki merkezileşmeye, YÖK'e karşı açık bir tutum almış olan üniversite öğretim üyeleri idi... Ve bizler koşa koşa gidiyorduk bu seminerlere... Öğrencisi olduğumuz programlardan uzaklaştırılmış, istifa etmek zorunda kalmış ya da emekli olmak zorunda kalmış, öğrenciler arasında adeta efsane gibi kulaktan kulağa dolaşan bu isimlerle buluşmak üzere, onları tanımak, dinlemek, tartışmak, okumak üzere koşuyorduk...
Şirin Tekeli'yle birbaşka karşılaşma ya da kesişme noktası BİLAR'dı... Üniversite dışında kalmış bir Şirin Tekeli ve anlam arayışı içinde olan üniversite öğrencisi ben.. O yıllardan bu yana kendi kütüphanemde sakladığım daktilo ile yazılmış notları, artık Kadın Eserleri Kütüphanesi Arşivi'nde yerini aldı: BİLAR Seminerleri: Kadınlar, Siyasal ve Toplumsal Hayat.
Kadın Eserleri Kütüphanesi'nde..
Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Şirin Tekeli'nin yanyana kullanılmadığı bir cümle kurmak çok zordur. Şirin Tekeli, Kütüphane'nin kurucu üyesi ve hayatının sonuna kadar da öyle kaldı..Yanılmıyorsam 1996 yılından bugüne ben de Kadın Eserleri Kütüphanesi Genel Kurulu üyesiyim... Başka pek çok feminist kadın gibi Şirin Tekeli'yle aynı Kurum'da da birlikte olmak gurur, güç, güven ve heyecan veriyor bana da... Doğru yerdeyim duygusu aynı zamanda..evet doğru yerdeyim, doğru bir iş yapıyorum duygusu... Çok az insan bu duyguyu verebilir... Eminim ki Türkiye'li çoğu feminist kadın için bu, ortak bir duygudur ...
2016 Şubat'ı... Kadın Eserleri Kütüphanesi Olağan Genel Kurul Toplantısı... Genel kurul üyemiz pekçok kadın arkadaşımız ve Hocalarım Prof. Dr. Fatmagül Berktay, Prof. Dr. Yeşim Arat... Oradalar...
Şirin Tekeli de Bodrum'dan kalkıp gelmiş toplantıya.. Daha bir hafta ya da on gün önce, istanbul Üniversitesi Kadın Sorunları ve Araştırmaları Merkez Müdürlüğü görevimden, Türkiye'de toplumsal barış talebini dile getiren bir metne imza attığım için, alınmıştım. Genel Kurul Toplantısı'nda Şirin Tekeli beni görür görmez, başıma gelenleri duymuş ve kaygılı bir ses tonuyla sarılıp, "Nasılsın, çocuklara, sana, eşine birşey olmadı değil mi?" diye sorduktan sonra, benim cevabımı dinliyor ve gülümseyen bir ifadeyle, "Çok gurur duyduğumu bilmeni istiyorum" diyor bana güç vermek istercesine... O duyarlı, destekleyici ve onore edici yaklaşımı ve ifadesiyle, o gücü, eli bir kere daha uzatıyordu bana, benim feminist bir kadın akademisyen olma seyrimde...
Biliyordu Şirin Tekeli, paylaşmıştım ben O'nunla, ayrıldığı Bölüm'de asistan olduğumda, O'nun da Bölüm başkanı olan rahmetli Esat Çam Hocamızın ve kendi kuşağından olan benim Hocalarımının hemen hepsinin, bana yaptıkları yorumu:
"Sen , bu bölümde yıllar sonra Şirin'in geleneğini devam ettireceksin"
Bundan hep gurur duyduğumu, bendeki etkisini paylaşmıştım onunla... Biliyordu.
Işık saçtın biz Türkiyeli feministlere Şirin Tekeli...
Işıklar içinde kal..