İngiltere Büyükelçisi Richard Moore, Türkiye'nin terör örgütü olarak ilan ettiği, Suriye'nin kuzeyinde yer alan Kürt güçlerinden oluşan YPG hakkında "YPG ile temaslarımız var. Fakat bu o kadar önemli bir şey değil. Biz YPG’nin, PKK ile bağlantılarını biliyoruz. PYD’nin bir dairesine girerseniz, orada Abdullah Öcalan’ın fotoğrafları var. Söz konusu bölgelerde, yerde, zeminde herhangi bir devlet kurma, oluşum yapma sözü, hakkı kesinlikle bir başkasına ya da PYD’ye ait değildir. Bu siyasi geçiş sürecine girildiği zaman Suriye halkının bir bütün olarak vereceği bir karardır" dedi.
Richard Moore'un Habertürk'ten Muharrem Sarıkaya'ya verdiği söyleşi şöyle:
- Türkiye’de son dönem artan terör olaylarına nasıl bakıyorsunuz? İngiltere'ye ve batılı ülkelere dönük suçlamalar için ne diyorsunuz?
Ben biliyorum ki Türkiye çok zor günler geçiriyor. Çünkü Türkiye’de saldırılar yapan birçok terörist grubu var. DAEŞ’ın Reina Kulübü’ne saldırısı, aynı zamanda PKK’nın da İzmir’deki saldırısı var; DHKP-C var. Bu tür saldırıları şiddetle kınıyorum. Çok zor alanda Türkiye terörizm ile mücadele ediyor. Türkiye halkının acılarını paylaşıyorum. Çünkü İngiltere olarak bu tip terör olaylarını tanıyoruz. Mazimiz de Türkiye gibi. Birleşik Krallıkta biz de uzun yıllar terörizm ile mücadele ediyoruz. Bildiğiniz gibi DEAŞ ve bu tip sözde cihadcı gruplar var. Zaman zaman İngiltere’de de saldırılar yapıyorlar. Aynı zamanda yıllarca Kuzey İrlanda’da terörizmle mücadele ettik. Bu nedenle Birleşik Krallık halkı Türkiye halkının acılarını iyi biliyor. Çok önemli bir durum bu… Bu anlamda bu tip suçlamalar ve iddialar Birleşik Krallık için olduğunda bizim için oldukça üzücü. Biz de teröre kurban veriyoruz.
İddialar üzücü: Bu nedenle bu saçma iddialar bizim için oldukça üzücü bir şey. Çünkü bu iddialar gerçek dışı. Zaman zaman bildiğiniz gibi özellikle sosyal medyada Beşiktaş’taki patlayıcı maddesi RDX’in (Research Department Explosive) İngiltere malı bir patlayıcı olduğu iddiası tam saçmalık. Bu gerçekten Beşiktaş’taki saldırıda kullanılan patlayıcı tipini bilmiyorum ama RDX gibi maddeler çok yaygın bir patlayıcı maddesi. Aynı zamanda BBC hakkında bir komplo teorisi vardı o da gerçek dışı. Oldukça iyi bir Türk internet örgütü “teyid.org” var; bu sayfa bu tip şehir efsanelerini çürütüyor. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında da bu tip sahte hikayeleri çürütüyorlar. BBC hakkındaki komplo teorisini de ret ettiler. Neden bu kişiler bu tip şeyleri üretiyor? En önemli soru budur. Belki kötü niyetle İngilizlere karşı yani Türkiye’nin en yakın müttefikine karşı kampanya yapan kişiler… Çünkü terörizm konusunda Birleşik Krallıktan daha iyi bir müttefikiniz ve ortağınız yok. Bu kesinleşmiş bir şey.
DAEŞ’e de, PKK’ya da karşı her zaman biz Türkiye’yi destekliyoruz, bilgi paylaşıyoruz, beraber çalışıyoruz. Çok önemli iş birliği yapıyoruz. Bu nedenle bu tip şeyler kötü niyetli. Belki daha kötü olan, bu kişi ve insanların buna inanıyor olmaları. Eğer inanıyorlarsa, bu çok endişe verici. Çünkü terörizm ile başarılı bir mücadele etmek isterseniz kaynağını anlamak lazım. Gerçekten terörizmin bahanesi hiçbir durumda kabul edilemez. Hepimiz buna önem veriyoruz. Aynı zamanda tabiî ki terörizmin kaynağı nereden geliyor çok önemli.
Bunu bilmezseniz nasıl inceleyebilirsiniz, nasıl önleyebilirsiniz? Ben twitter hesabına oldukça enteresan bir video koydum.
Bu videoyu önce İngiliz polisi koymuştu. Bu videoda çeşitli radikalleşen kişilerin aile mensuplarıyla mülakatlar vardı. Çok enteresan, bunlar gerçekten normal aileler. Bazıları Müslüman ailelerden bazıları değil, bazıları da sonradan Müslümanlığı kabullenmişler. Tabiî ki bu gerçek İslam değil, radikal gruba katılım. Bu insanların nasıl radikalleştiği anlatılıyor. Genellikle sanal dünyada radikalleşiyorlar, bazıları da belki bir karizmatik bir insan ile görüşerek oluyorlar. Yani bunu öğrenmek lazım, hem Birleşik Krallık'ta hem de Türkiye’de. Çünkü bizim toplumlarımızda aşırı terörist gruplar var. Bu nedenle eğer bunların dış mihraklar olduğunu düşünüyorsanız, nasıl baş edeceğiz o zaman? Bu nedenle bu tip saçmalıklara Twitter'de şiddetle karşı çıkıyorum. Çünkü hem İngiltere için tehlikeli ve riskli, hem de Türkiye için. Türkiye’nin toplumsal sağlığı için de sağlıklı bir şey değil. Bir hafta önce bir yabancı Büyükelçi katledildi. Bu tip yabancılara nefret söylemleri oldukça riskli... Bu nedenle buna karşı çıkıyorum.
"YPG ile görüşüyoruz ama silah vermiyoruz"
Suçlamalar, DEAŞ’a karşı koalisyonun Suriye’deki PYD güçlerini desteklediği PYD’nin YPG aracılığı ile silahlarını PKK’ ya aktardığı ve Türkiye içinde kullandığı yönünde. Birleşik Krallık koalisyonun üyesi olarak buna ne diyor?
Türkiye ve Birleşik Krallık bu koalisyonun mensuplarıyız. Yani bu konuda tabiî ki Türkiye’nin hassasiyetini anlıyorum. Çünkü ateşkes sona erdikten sonra Türkiye, PKK ile ciddi mücadele ediyor. Bu nedenle PYD, YPG statüsü oldukça hassas bir konu biliyorum. Birleşik Krallık olarak biz bunlara silah vermiyoruz. Bu kesin... Bizim ve Türkiye’nin DAEŞ ile mücadelemiz çok önemli. Reina Kulübü saldırısından sonra bu mücadelenin önemini anlamak o kadar zor değil. Türkiye DAEŞ’i kendi sınırından kaldırdı; Cerablus’tan kaldırdı, Al Bab’a kadar gitti. Tabiî ki taktik olarak haklısınız, YPG ile temaslarımız var. Fakat bu o kadar önemli bir şey değil. Onu abartmamak lazım… Biz YPG’nin, PKK ile bağlantılarını biliyoruz. Bu konuyu inkâr etmiyoruz. Eğer PYD’nin bir dairesine girerseniz, orada Abdullah Öcalan’ın fotoğrafları var. Bu konuda naif değiliz. Bu Suriye’deki karma karışık durumda onlarla tabi ki zaman zaman görüşüyoruz. Türkiye Suriye’de çok önemli ve pozitif bir rol oynuyor. Özellikle Halep’in tahliyesine yardımcı oldu. Bir de bildiğiniz gibi Rusya ile bir ateşkes anlaşmasına vardı. Biz, Türk arkadaşlarımız gibi bu konuda Rusya’nın sözlerine inanmak istiyoruz. Aynı zamanda Rusların ateşkesin kalıcı olması sözünü verip vermeyeceğinden emin değiliz. Çünkü kesinlikle şu anda Esad rejimi ve Şii militanları saldırılarına devam ediyor. Özellikle Suriye’nin ortasında ateşkes yok. Fakat Türkiye’nin çabalarını çok takdir ediyoruz.
"Yabancı düşmanlığı milliyetçiliği sağlıksız"
- Suriye’deki gelişmelerin iç milliyetçi hareketleri yükselttiğini görüyoruz. Bu akımları tepe noktasına taşıdı. Bir taraftan da Avrupa’da radikal milliyetçi akımların yükseldiğini görüyoruz. Her iki tarafta da radikalizmin yükselişi söz konusu… Bu sizin için kaygı verici değil mi? Birleşik Krallık buna karşı nasıl bir tedbir düşünüyor?
Normalde milliyetçilik bir şahsın bir vatandaşın ülkesi ile onur duyması anlamına geliyor ve bu tabiî ki takdir edilecek bir duygu. Özellikle Türkler ülkeleri ile çok büyük gurur duyan bir halk ben bunun farkındayım. Çünkü ben de Türkiye’ye çok büyük hayranlık beslemekteyim. Ama tabiî ki aşırıcılığa kaçan bir milliyetçilik, yabancılara karşı nefret ve düşmanlığı tetikleyen bir milliyetçilik duygusu nerede olursa olsun sağlıklı olmayacaktır. Evet, böyle bir milliyetçilik anlayışına karşı çıkmanın önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Bunu yaparken her zaman için kendi değerlerimize sadık kalmayı da sürdürmek durumundayız. Bu değerler nelerdir mesela; hoşgörülü olmak, çeşitliğe saygı duymak ve bence çeşitlilik dendiğinde Birleşik Krallık gerçekten örnek bir ülke konumunda. Eminim ki Türkiye’de de fark edilip takip edilmiştir ki bir Müslüman, Londra Belediye Başkanı olarak seçildi ve kendisi göçmen bir aileden gelen bir vatandaşımız. Bütün Londra halkı bu kişinin Belediye Başkanı olması için oy kullandı. Şu anda Birleşik Krallığın Avrupa Birliği’nden çıkması ile ilgili referandum boyunca pek çok abartılı tartışma oldu ama bu önemli noktada gözden kaçırılmamalı diye düşünüyorum. Çünkü Birleşik Krallık hala hoşgörünün en yoğun yaşandığı ülkelerden bir tanesi… Çünkü biz hala Birleşik Krallıkta bir insanın niteliklerine ve başarısına göre muamele edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Hangi dine mensup olduğuna, hangi inanca mensup olduğuna göre değil. Bu bağlamda Türkiye’de gerçekten çok etkileyici bulduğum bir unsur var. Bunlardan bir tanesi şu anda Türkiye’de bulunmakta olan 3 milyon civarındaki Suriyeli mülteciye göstermiş olduğu sıra dışı, gerçekten son derece etkileyici cömertlik. Bu mültecilerin Türkiye’de ki kalışları sırasında belki birkaç izole, istisnai olay gerçekleşti ama onun dışında aşırılıkçı milliyetçi bir tepki, tartışma ve bir tavır gerçekleşmedi bu mültecilere karşı. Bu bence gerçekten son derece sıra dışı ve etkileyici bir cömert yaklaşım bunun altını çizmek istiyorum.
PKK terör örgütüdür: İkinci olarak da şu son 18 ayda PKK son derece korkunç bir terör kampanyası yürütmekte ve buna rağmen Türk halkı ve özellikle Türkiye’deki liderler bu kampanyanın Türkler ve Kürtler arasında bir etnik çatışma olmadığının altını çok net bir şekilde çizdiler ve vurguladılar. Bu bence son derece önemli… Çünkü PKK’nın ne olduğunu herkesin net bir şekilde anlaması lazım… PKK bir terör örgütü ve Türkiye’deki tüm Kürtleri temsil eden bir örgüt ve kuruluş değil. Dolayısı ile bunun özellikle liderler tarafından vurgulanması bence son derece önemliydi.
"Türk liderler tehlikenin farkında"
- Türkiye’de toplumsal fay hatlarının ayrıştığı iddialarına ne diyorsunuz?
Bence gerçekten Türkiye biraz önce de söylediğim gibi son derece zor bir dönemden geçiyor. Bu boyutlarda terör saldırıları, böyle bir darbe girişimi ile karşı karşıya kalmanız. Hele ki devletin kurumlarına sızmayı ve bunları yıkmayı hedefleyen bir grup tarafından organize edilen böyle bir darbe girişimi karşısında gerçekten çok yoğun duygular hissetmemeniz ve çok yüksek stres altında olmamanız düşünülemez. Muhakkak ki böyle bir duygu yükü altındayken halkın bölünmesi gibi bir tehlike her zaman için söz konusu olacaktır. Ama eminim ki Türk liderler (liderler kelimesini kullanırken sadece hükümetten ve hükümet yetkililerinden değil, siyaset alanında olsun, iş dünyasında olsun, toplumun her kesimindeki liderlerden bahsediyorum) ve teröristlerin, aşırılıkçı grupların ülke gündemini belirlemesine izin verdikleri takdirde ortaya çıkacak tehlikenin farkındalar. Çünkü burada bir risk, tehlike her zaman için var. Buradaki yönetim çok dikkatli olmalı.
Biz de İRA teröründe yaşadık: Mesela biz bunu, IRA terör örgütü döneminde yaşadık. Gerçekten böyle terör kampanyaları, süreçleri halk da ister istemez bir gerginlik yaratıyor. Mesela ben yarı İrlandalıyım benim büyükbabalarım, eşim ve eşimin anne ile babası İrlandalı. Dolayısıyla şu andaki ortamı geçmişle karşılaştırırsanız tabiî ki her şey çok farklı… Mesela 1970’lerde Londra sokaklarında bombalar patlarken ister istemez halk İrlanda halkına karşı bir negatif, olumsuz duygu gelişmeye başlamıştı. O noktada toplumun liderlerinin öne çıkıp bu tür insanların etnik kökenlerine ve dinlerine yönelik karşıtlığa karşı bir söylem geliştirerek karşı adım atmaları son derece önemli rol oynadı. Türkiye’de de oynayacaktır. Çünkü Türkiye’de gerçekten insanları dini inançlarına, etnik kökenlerine göre yargılamak kabul edilemez bir durum. Ben bu noktada Türkiye’nin gerçekten bu dönemden güçlü bir şekilde çıkacağını, aşacağını ve daha bir biriyle uyumlu, güçlü ve tutumlu bir toplum olarak aşacağına inanıyorum, buna güvenim sonsuz.
"Kuzey PYD’ye ait değil"
Suriye’nin kuzeyinde, Irak’takine benzer bir Kürt devleti veya bölgesi oluşmasını olası görüyor musunuz?
Hiç sanmıyorum. Biz Birleşik Krallık olarak böyle bir oluşumu desteklemiyoruz. Söz konusu bölgelerde, yerde, zeminde herhangi bir devlet kurma, oluşum yapma sözü, hakkı kesinlikle bir başkasına ya da PYD’ye ait değildir. Bu siyasi geçiş sürecine girildiği zaman Suriye halkının bir bütün olarak vereceği bir karardır... Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü PYD’nin bazı kabul edilmez davranışları ile ilgili çok ciddi raporlar yazdı. PYD’nin kontrolleri altında olan bölgeden, Kürt kökenli olmayan halkların, insanların çıkarıldığı ile ilgili raporlar. Bu kesinlikle kabul edilebilir bir davranış ve tavır değildir.
"El Bab için görüşüyoruz"
- Al- Bab ve Fırat Kalkanı operasyonlarına koalisyonun destek vermediği suçlaması son olarak Dış İşleri Bakanı ve Milli Savunma Bakanı tarafından da dile getirildi. Koalisyon neden Al Bab Operasyonuna desteğini tam göstermiyor?
Birleşik Krallık açısından ele alacak olursak biz kesinlikle Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonunu destekliyoruz. Türkiye’nin sınırına çok yakın bölgelerde DAEŞ unsurlarının olması ortak endişemiz. Çünkü bu durum sözde yabancı savaşçıların sınırdan Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden tekrar Avrupa’ya geçmesi tehlikesini ortaya koyuyor. Dolayısıyla biz de Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonu’nu başından beri destekliyoruz. Ama tabiî ki biz bölgede daha fazla ortak çalışma yapabileceğimizi de düşünüyoruz. Mesela bunlar nedir; insani yardım yapıyoruz ve bunu daha da ileri götürebiliriz ve ya mayın temizleme çalışmaları gerçekleştirebiliriz. Görüşmelerimiz devam ediyor.
"Bunalmışlığı anlıyorum"
Gene aynı şekilde El Bab’a gelecek olursak ben gerçekten Türk yetkililerinin ve Türk tarafının bunalmışlık hissini, sıkıntılarını, hassasiyetlerini çok iyi anlıyorum. Çünkü Fırat Kalkanı çerçevesinde bölgede yaklaşık 40 askerinin şehit olduğunu biliyorum. Bunlar tabiî ki çok üzücü olaylar. Nihayetinde Al Bab’da DAEŞ çok iyi biçimde konuşlanmış durumda ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgedeki operasyonunu yönetirken çok zorlu bir mücadele ile karşı karşıya olduğunun da farkındayız. Ama ümit ediyorum ki özel yapılacak toplantılarda, bu operasyonlar ve bu çerçevedeki adımlar konusunda Türk tarafı ve koalisyon ortakları bir anlaşmaya varabilecekler. Çünkü bu noktada koalisyon ve Türk güçlerinin bir ayrışmaya düşmesine gerek yok. Nihayetinde hepimizin bu bölgedeki amacı DAEŞ’in bölgeden temizlenmesi. Koalisyon güçleri içerisinde Birleşik Krallık olarak bizim biraz daha farklı bir odağımız var Suriye’den ziyade biz daha çok Irak odaklıyız. Tabi Suriye’de de çalışmalarımız var koalisyon çerçevesinde ama daha çok dediğim gibi bizim Hava Kuvvetlerimiz mesela Musul’dan DAEŞ unsurunun temizlenmesi konusuna odaklanmış durumda.
İncirlik sorunu
- İncirlik’te konuşlu koalisyon güçlerinin Al Bab’daki DAEŞ unsurlarını neden bombalamadıkları eleştirinin odağını oluşturuyor. Bu da İncirlik’i tartışmalı hale getiriyor. Koalisyon güçleri neden bombalamaya katılmıyor, bir anlaşmazlık mı söz konusu? İncirlik konusundaki tartışmaya yaklaşımınız nedir?
İncirlik konusunda, halka açık bir yorumda bulunmak istemiyorum. Tabi ki son aylarda DAEŞ ile mücadelede İncirlik çok önemli bir rol oynadı. İncirlik’te Birleşik Krallık olarak daha küçük bir gücümüz var. Asıl üssümüz Kıbrıs’ta. DAEŞ ile bu kadar mücadele ederken koalisyon ile ortaklar arasında veya ortaklar içerisinde herhangi bir ayrışma bölünme görülmemesi gerektiğine inanıyorum. Ne kadar sıkılsak da bunalsak da rahatsızlık hissetsek de bu çabanın ortak tarafları olarak bir araya gelmeli ve koalisyon ortakları sıkıntılarını ve hassasiyetlerini görüşüp bunlarla ilgili olumlu bir sonuca, anlaşmaya varmalı. Aklın yolu birdir.
İngiliz diplomasisi
- Yaşananlar büyük savaşlar öncesi veya sonrasındaki gelişmelere benziyor. İngiliz diplomasinin bu bölgede her daim bir atak çözüm getiren diplomasisi vardır. Ama son dönem bunu hissetmiyoruz. Biz mi görmüyoruz?
Britanyalıların geçmişteki atak diplomasisinin bölgede çok tercih edileceğini sanmıyorum. Türk dostlarıma da sıklıkla söylüyorum 1917’nin Britanya İmparatorluğu ile 2017’nin Birleşik Krallığı aynı ülke değil. Tamamen farklı ülkeyiz, tamamen farklı odaklarımız var. Ama aktif olduğumuz yerler de var. Mesela İran ile nükleer anlaşmanın yapılmasında çok aktif rol oynadık. Aynı şekilde Türkiye ile birlikte şu an Suriye’de yaşanmakta olan bu korkunç koşullara bir çare bulma, diplomatik çözüm bulma konusunda da merkezi rol oynadık. Ama ne yazık ki bu yöndeki çaba ve girişimlerimiz Rusya ve İran tarafından sürekli olarak engelleniyor. Irak’ta pozitif rol oynadık. Son aylarda Irak’taki gerginliklerin azaltılması ve Musul’daki mezhepçi çatışma riskinin giderilmesi ve gene aynı şekilde Türkiye’nin hassasiyetlerine biraz daha saygı duyulmasının sağlanması yönünde gelişmeler sağladık. Bu noktada Başbakan Yıldırım’ın Bağdat’ı ziyaretinden de memnuniyet duyuyorum.
Karlov suikastı
- Rus Büyükelçi Karlov’un suikast sonucu öldürülmesinin ardından İngiltere’ye ağır suçlamalar yapıldı. Siz de twitter üzerinden yanıt verdiniz ancak suçlamalarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu konuda söylenecek çok şey yok. Ben Andrey Karlov’u bizzat tanıyordum. Ülkelerimizin görüşleri ne kadar farklı olsa da bizler diplomatız. Bu ülkede çalışan diplomatlar olarak çeşitli ülkelerin resepsiyonlarında, milli bayramlarında bir araya gelip karşılaşıyordum. Ayrıca eşim Karlov’un eşini tanıyordu, vefatında kendisine başsağlığına gitti, naaşı ülkesine gönderilirken havaalanında onunla vakit geçirdi. Bizim ülkemizin böyle bir şeyle suçlanması, böyle vahşi, can sıkıcı bir konuyla suçlanması kabul edilir bir şey değil. Bu tür suçlamalar aslına bakarsanız gayet üzücü ve stres verici. Nihayetinde Türkiye’de en son öldürülen kıdemli diplomat bir Britanyalıydı, Başkonsolosumuz terör saldırısı sonucu hayatını kaybetti.
"Saçma suçlamalar"
Olaylara bu şekilde bakmamanız lazım. Kimin nerede nasıl yaptığıyla değil, terörü, terör olarak görmeniz lazım. Dolayısıyla bu tür temelsiz saçma suçlamalar yapmak gerçekten çok tehlikeli. Bu tür suçlamalar getirdikten sonra ne oldu; mesela suikast eyleminin ardından bir kişi ABD Büyükelçiliğinin önünde silahlı eylemde bulundu. Çok şanslıyız ki söz konusu kimse herhangi bir kimsenin canına kastetmeden polisler tarafından durdurulabildi. Nihayetinde bu da gösteriyor ki bu tür temelsiz fikirler, nefret duyguları ateşlenirse, teşvik edilirse çok tehlikeli durumlar ortaya çıkabilir. Geçtiğimiz günlerde Başbakan Yıldırım çok bilgece çıkış yaparak bu tür şeylerin teşvik edilmemesi gerektiğini söyledi. Kendisine kesinlikle katılıyorum. Bu gibi suçlamalar dile getirilirken çok sorumluluk sahibi olarak hareket etmeliyiz. Bu temelsiz yaklaşımların nereye varacağını kestirmek zor ve ben gerçekten sayın meslektaşımın, Karlov’un yasını tuttum. Böyle bir suikasta uğramasına üzüldüm. Dolayısıyla böyle bir suçlamayla karşılaşmak beni derinden sarstı.
"Kıbrıs'ta çözüme doğru"
- Kıbrıs’ta beşli konferans 12 Ocak’ta gerçekleşecek. AB üyesi olmayan Türkiye ile AB’den ayrılma kararı alan İngiltere de garantör ülke. Rum tarafının garantör ülkelerin çekilmesi ve garantörlüğün AB’ye verilmesi Türk tarafının da 15 yıl denendikten sonra 2032’de ele alınması teklifi var. Nasıl yaklaşıyorsunuz?
AB’den çıkıyoruz ama Avrupa’dan çıkıyor değiliz. Hala çıkar, ilgi odaklarımız Avrupa’da. Şu an Ada’da iki lider var; Sayın Akıncı ve Sayın Anastasiadis. İki lider süreci Cenevre’de yapacağımız görüşmelere getirme konusunda son derece başarılı adımlar attı. Bu başarılı noktaya birbirlerine güven inşa ederek getirdiler. Tabi ki bu süreç içerisinde BM’nin mükemmel desteğini de aldılar. Dolayısıyla bu süreç liderlerin yönetiminde ilerleyecek bir süreç. Ada’da daha önceki anlaşmalardan ve çabalardan mevcut süreci farklılaştıran bir unsur var. Mevcut süreçte ise iki lider kendi aralarında anlaşmayı yapacaklar. Ama bu yeterli olmayacak bu vardıkları noktayı halklarına götürecekler; Kıbrıs Türk ve Rum halkları bu anlaşma üzerinde oy kullanacak ve bir karar verecek. Annan Planı’ndan sonra yaşananların tekrarlanmasını tabi ki istemiyoruz. Bu evet oyunu kullanırken Kıbrıs’ın geleceğinin daha istikrarlı, daha refah dolu olacağına inançları sonsuz olmalı. En önemlisi bunu yaparken kendilerini emniyette ve güvende hissetmeleri... Tabi ki biz de garantör ülkeler olarak bu sürece eşlik edeceğiz; Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık. Bize (tüm garantör ülkelere yani) düşen görev önümüzdeki 2- 3 hafta içinde bu anlaşmanın sağlanması için iki Kıbrıslı lideri ve toplumlarını desteklemek. Bu süreçte tarafların orijinal görüşlerinden biraz sapmaları, esneklik göstermeleri gerekebilecek. Ankara, Atina, Lefkoşa’da yapılan görüşmelerden olumlu hislerle ayrıldım. Bu sürecin her iki taraf için olumlu sonuçlanacağına inanıyorum. Yapılan anlaşma her iki taraf için de olumlu olmalı. Burada görev yaptığım üç yıl boyunca Ada’ya üç ziyaret gerçekleştirdim. Sonuncusunu iki ay önceydi. Bu hafta Avrupa’dan sorumlu Bakanımız buradaydı. Kendisi Ankara ziyaretinin ardından Atina’ya hareket etti. Gene aynı şekilde Dışişleri Bakanımız ile Lefkoşa’da Kasım ayında bir görüşme yaptılar. Dolayısıyla aktif Britanya diplomasisinden bahsetmiştik, bu alanda aktif faaliyet gösteriyoruz. Vardığım kanaat Akıncı ve Anastisiadis’in gerçekten bir anlaşmaya, çözüme ulaşmaya kararlılar, istekliler. Bunu gerçekten istiyorlar. Özellikle Anastasiadis; hatırlarsanız 2004’te de Ada’da kalıcı çözüme destek veren liderlerdendi. Siyasi desteği vermesi son derece cesur bir hamleydi. Türk kesimiyle yapacağı görüşmelerden sonuca ulaşması kendisine de bir itibar kazandıracaktır. Aynı şekilde Akıncı da çözüme ulaşmada kararlı ve istekli. Atina, Ankara ve Londra’da yapılan toplantılarda anlaşmaya varma isteği kesimler tarafından net bir şekilde ortaya konuluyor. Başarabilmek için tarafların birbirine empati ile yaklaşmaları ve karşılıklı ödünler vermeleri gerekiyor. Birbirlerinin sıkıntılarını, hassasiyetlerini anlayarak yaklaşmaları gerekiyor.
"Ada’nın liderleri şözüm için şans"
- Sorunun çözümü için 43 yıldır uğraşılıyor. Anlaşmalı birleşme yerine, anlaşmalı ayrılık neden denenmiyor?
Çünkü taraflar böyle bir ayrılma, ayrışma istemiyorlar. Masada böyle bir teklif yok.. Sayın Anastasiadis ve Sayın Akıncı böyle bir görüşü, dileği dile getirmiyorlar. Kendileri nihayetinde Ada’da yaşamanın nasıl olduğunu hatırlayan, bilen bir kuşaktan gelen iki lider oldukları için birlikteliklerinin çok daha büyük bir şans, adada iki halkın birleşmesinin çok büyük bir şans ve fırsat olacağını değerlendiriyorlar. Biz de aynı şekilde düşünüyoruz. Bize göre de iki bölgeli, iki toplumlu bir Kıbrıs ekonomik, ticari ve turizm açısından şuanda olduğundan çok daha başarılı bir ülke olacak. Kıbrıs ne kadar güzel bir ada ve bütün bu güzelliklerinin potansiyelini kullanma imkânı bulacak. Enerji alanındaki gelişmeleri muhakkak ki takip ediyorsunuzdur adada enerji rezervlerinin araştırılabilmesi için çok daha geniş fırsatlar doğacak. Dolayısı ile iki bölgeli, iki toplumlu bir Kıbrıs’ın sadece Kıbrıs halkı için değil daha küresel, daha geniş anlamında diğer ülkeler için de çok büyük faydaları, avantajları olacak. Ada’daki donmuş bir çatışmasının sonuçlandırarak çözüme kavuşturulması gerçekten Doğu Akdeniz’in istikrara kavuşması açısından son derece büyük bir önem taşıyacak; Türkiye açısından, Kıbrıs açısından, Yunanistan açısından. Ama sadece bu ülkeler açısından değil aynı zamanda bölgedeki diğer ülkeler açısından İsrail açısından, Mısır açısından çok olumlu gelişmelere ve sonuçlara gidecektir. Tabiî ki sizde bahsettiniz bu konu çok zor bir konu. Yıllardır çözüme ulaştırılmaya çalışılan bir konu ve potansiyel yanlışlar yapılması muhakkak ki mümkün ama bence bu potansiyel, varsayımsal yanlışlara odaklanmaktansa, masada olmayan teklifler üzerine odaklanmaktansa gerçekten elimizdeki fırsata odaklanmak daha mantıklı olacak. Çünkü şuan ki süreçte değişen bir şey var o da biraz önce bahsettiğimiz gibi bu sürecin tamamı ile Kıbrıslılar ve Kıbrıslı liderler tarafından üstlenilmiş olması. Bu çok önemli bir değişiklik ve Birleşmiş Milletlerden çok ciddi destekler alıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün olduğu gibi Başbakanlık döneminde de Kıbrıs konusunda gerçekten harika bir devlet adamı olarak hareket etti. Kıbrıs’ın birleştirilmesindeki çözüme ulaştırılmasındaki fırsatları ve faydaları gördü ve bunlara yönelik olacak şekilde adım attı. Kimse 2004’de yaşananların tekrarlanmasını istemiyor. Şuan çok daha farklı bir konumdayız. Dolayısı ile bu da bana Cenevre’de gerçekten olumlu bir sonuçla ayrılabileceğimiz yönünde bir umut ışığı oluyor.
"Twitter'den keyif alıyorum"
- Türkiye’de twitter kullanıcıları arasında en etkin üç kişiden biri olmak nasıl bir his? Twitteri çok zekice kullanıyorsunuz. Ne kadar zaman ayırıyorsunuz twittere?
Ayırdığım zaman gündemimin yoğunluğuna göre değişiyor ama twitter kullanmaktan keyif alıyorum. Çünkü twitter kullanmanın bana Türk halkıyla doğrudan etkileşime geçme imkânı tanıyor. ve gerçekten fikirlerimi aktarma şansını bulabiliyorum. Zaman zaman benimle aynı fikirde olmuyorlar bazı takipçilerim. Sizde biliyorsunuz bazı takipçilerim kendi fikirlerini feci güçlü bir şekilde ortaya koyuyorlar ama ben twitter kullanırken yorumlarımın Birleşik Krallığın görüşlerini, pozisyonunu yansıtmak konusunda olsun, Britanyalıların nasıl insanlar olduğunu tanıtmak konusunda olsun bana yardımcı olduğunu düşünüyorum.
"Twitter'da samimi ve espriliyim"
Yine aynı şekilde bazen gerçekten komikliğe varacak kadar saçma olan iddialara ve yorumlara cevap verme imkânı buluyorum. Türkiye’de Britanya ile ilgili olan komplo teorilerine ve şehir efsanelerini alt etme imkânı buluyorum. Twitter da gerçekten samimi ve içten olmanız, kendiniz gibi olmanız gerekiyor. Sizin hesabınızı başka birisi yönetiyorsa bu hemen anlaşılabiliyor.. Benim karakterimin en büyük özelliklerinden birisi de espri anlayışım. Esprili bir yapıya sahip olmam. Ben gerçekten bundan keyif alıyorum. Dolayısı ile karakterimin bu yönünü Twitter da paylaşmak da ayrıca bir keyif oluyor.
- Twitter da en çok kimi seviyorsunuz?
Diğerlerini kırmamak adına tek bir isim vermeyeceğim ama pek fazla zekice kullanan kişi var.