Görüşmelere yakın diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre, "direkt uslup" sahibi iki lider, görüşmelerde zaman zaman hazırlık notlarını bırakıp doğaçlama sohbeti tercih etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Cameron arasında iyi bir ilişki kurulduğunu belirten kaynaklar, İngiltere tarafının Cameron'ın ziyaretini başarılı bulduğunu, İngiltere başbakanının seyahatteki amaçlarına ulaştığını kaydetti. Cameron'ın ziyaretinin başlıca amaçları arasında "Türkiye'nin AB'ye üyelik arzusunun sürüp sürmediğini yerinde tespit etmek" sayılıyor. Kaynaklara göre, bu konuda Ankara'nın teyidini alan Cameron, Türkiye'nin üyeliğinin Londra'daki yeni hükümet tarafından da Avrupa'da ısrarla savunulacağını göstermek istedi.
'Kıbrıs'ta çözüm arayışına süre sınırı konmamalı'
Türkiye'nin AB üyeliği önünde büyük engel teşkil eden Kıbrıs sorununun çözümü için taraflardan esnek ve aktif olmalarını isteyen Cameron'ın, Ankara'ya gelmeden önce Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas ile görüştüğüne dikkat çekildi. Kaynaklar, Kıbrıs'ta çözüm arayışına süre sınırı konulmaması gerektiğini, çözüm sürecindeki imkanların sonuna kadar kullanılmasının şart olduğunu da vurguladı.
Ankara hükümetinin, Kıbrıslı Türkleri beğenmedikleri bir anlaşmaya zorlamasının beklenemeyeceğini İngiltere hükümetinin de kabul ettiği belirtildi. İngilizler, tarafların BM'nin devrede olması imkanını kullanmasını istiyor.
'İngiltere sopayı, Türkiye havucu kullanmaktan yana'
İngiltere'nin İran'la nükleer anlaşmazlık konusunda diplomatik yollar arasında yaptırımlara da önem verdiğini, ama Türkiye'nin bu görüşte olmadığını vurgulayan kaynaklar şöyle dedi: "Havuç-sopa ikilisinde İngiltere sopayı, Türkiye havuçu kullanmaktan yana. Ama Türkiye ve İngiltere, İran'ın nükleer silah edinme arzusuna aynı derecede kaygıyla yaklaşıyor ve görüş ayrılığı sadece buna hangi yöntemle engel olunacağı noktasında. Ama Türkiye, diyaloğun tesisinde büyük katkı sağladı."
Türkiye'nin BM yaptırımlarını uygulayacağını açıkladığına dikkat çekilirken, AB'den gelen ek yaptırımları benimsemesinin Türkiye'den beklenmediği de vurgulandı.