-İLK ADIM YENİ ANAYASA ANKARA (A.A) - 06.06.2011 - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim ilk etapta atacağımız adım yeni anayasadır. Ama bu Meclis aritmetiğiyle alakalı bir konudur" dedi. Erdoğan, Kanal D'de yayımlanan 32. Gün programında Mehmet Ali Birand'ın sorularını yanıtladı. ''Gazetecilerin üzerine karanlık bir bulut çökmüş gibi ortam var. Nedim'den bahsediyorum, Ahmet'ten bahsediyorum. Seçim sonrası bu konuyla yasal bir düzenleme yapılıp yapılmayacağı?'' yönündeki soruya, ''Şu anda içeride olan yazar, çizer diye geçinen bunların içerisinde şahsen benim, Cumhurbaşkanımın, birçok arkadaşlarımla ilgili öyle kitaplar yazanlar var ki bu kitaplar şu anda ne fikir özgürlüğü, ne düşünce özgürlüğü içerisinde değerlendirilebilir. Burada hakaretin, yalanın daniskası var. Çok açık konuşuyorum belden aşağı her türlü vuruş var. Bunlar sizin çok iyi tanıdığınız bildiğiniz yazarlar, çizerler. Öyle karikatürler, öyle resimler var ki bu resimlerin anlatılması, izahı mümkün değil'' diye konuştu. Bu konuları daha önce hiçbir yerde dile getirmediğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Ama hukuki olarak haklarımın hepsini kullanıyorum ve avukatlarım hepsini takip ediyor. Biz bunlar için mi yasa çıkaracağız? Nasıl bunlar için biz yasa çıkarırız? Aynı şekilde gazetelerde köşesinde bu tür, yani yalandan tutunuz, örgütlü suçlar içerisinde organize suçlara girenler, evlerinde silah yakalatanlar yani özgürlükler noktasında bunu istismar etmek suretiyle birçok yanlış yolların içerisine girenler. Bunlar yargının tespit edip, yürütmeden de yakalansın dediği... Mesela siz Ahmet Şık, şu, bu filan bunlar için bu kadar düşünüyorsunuz ama mesela Mehmet Metiner için bunu düşünmediniz, Mehmet Metiner için aynı kıyametleri koparmadınız. Mehmet Metiner ölümle tehdit edildi. Mesela daha önce Nurettin diye bizim bir arkadaşımız vardı, bununla ilgili yine aynı şekilde bunlar düşünülmedi. Bunlar hep yazar çizer arkadaşlar. Bunlarla ilgili yazılmıyor. Ama orada birkaç tanesiyle farklı bir şekilde üzerine üzerine gidilebiliyor ve aynı şekilde çok daha ilginci şu, Cizre'deki yurtla ilgili hiç ciddi manada medyada bunlar manşete girmemiştir. Daha ne olacak? Bir yurt molotoflarla bombalanıyor ve bu örgütün şu anda arkadan desteklemiş olduğu parti hala yazılı ve görsel medyada ciddi destek alıyor. Bunları biz hala özgürlük planında mı değerlendireceğiz?'' Erdoğan, devletin şu anda bu noktada daha demokrat ve hukuk çerçevesi içerisinde bir süreci yürüttüğünü belirtti. -''HİÇBİR ŞEYLERİNDE SAMİMİ OLMAMIŞLARDIR''- Erdoğan, Birand'ın ''Genel yaklaşıma baktığımızda öne Kürt sorunu çıkıyor. Bütün partileri suçladınız ama BDP en büyük payı aldı bunların içerisinde. Terörist dediniz, sivil faşist, eşkıya, Zerdüşt, din düşmanı...'' sözleri üzerine, ''Bunları ben demiyorum. 'Kürtlerin dini Zerdüşt'tür' diyen ben miyim? Bunu söyleyelim herkes bilsin. Bunu İmralı'daki diyor. 'Silah zoruyla İslam Kürtlere dayatılmıştır, kabul ettirilmiştir diyen o, bunu söylüyorum. Bunlar şimdi ne yapıyor, aynı tipler. Orada Cuma namazı kılınıyor, dedikleri ne 'devletin imamı arkasında Cuma namazı kılınmaz.' Öbür tarafta da kendileri daha düne kadar Diyanet'te görev yapanlardan emekli olmuşların arkasında, orada kadın erkek karışık ki Cuma'nın adabında edebinde böyle bir şey yok, orada ayrıca Cuma'ya duruyorlar. Bu nedir bu? Bu İslam'ın içine fitneyi, fesadı sokmaktır ve Müslümanların arasına tamamen bir bölme hareketiyle girmektir. Bunu biz anlatmayacak mıyız? Bunu biz Kürt kardeşlerimize söylemeyecek miyiz?'' ''Açılım bitti mi?'' sorusuna ise Erdoğan, ''Hayır hayır asla'' yanıtını verdi. Erdoğan, ''Seçimlerden sonra barıştan çok çatışma ortamına girecekmişiz gibi bir korkum var. Korkmakta haklı mıyım?'' sorusu üzerine, şöyle konuştu: ''Bunu şu anda konuşmak bana göre yanlış. Bunu seçimden sonraki Meclis aritmetiği ortaya çok daha net koyar. Parlamento içerisinde BDP grubu ile herhalde en çok fazla görüşen benim grubum olmuştur. Birçok konuları görüşmüştür. Ama ne yazık ki hiçbir şeylerinde samimi olmamışlardır. Biz siyasi partilere para yardımından tutunuz, bunun yanında siyasi partilerin kapatılmamasına yönelik anayasa değişikliği konusundaki görüşmelere varıncaya kadar, diğer kendilerinin sürekli gündeme getirdiği konular mesela barajın düşürülmesi. Çok açık net ben kendilerine söyledim, bakın dedim, bu etapta barajların düşürülmesini beklemeyin. Niye? Çünkü bunu biz getirmedik. Şu anda da Türkiye'nin, bu ülkenin, milletimizin geleceği için eğer koalisyonlar dönemini getirecek bir yapı ortaya çıkarsa bu yapı ekonomi olarak Türkiye'nin süratle geri dönüşünü getirir. Çünkü geçmişte tek partili iktidarların dönemini, koalisyonların dönemini biliyoruz. Tek partili dönemlerde Türkiye sıçradı ama koalisyon dönemlerinde hep geri gitti. Şu anda Belçika'nın, Hollanda'nın yaşadığı duruma bakın. Tek partili iktidar yeter ki kontrolünü iyi yapan bir parlamento olsun ve onlarda demokrasiye inanan bir iktidar olsun. Çünkü hesabı siz parlamentodan çok millete vereceksiniz. Yarın sandık yine önünüze gelecek, sandık önünüze geldiğinizde eğer hakikaten başarılı bir demokrasi uygulamıyorsanız millet sizi getirdiği gibi götürür.'' ''Çözüm için siz BDP'yi artık muhatap görmüyormuşsunuz gibi bir izlenim var bende'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Yani çözüm noktasında çözüm yaklaşımları yok. Şu anda da görüyorsunuz, kendilerinin girmediği yerde oyunu CHP'ye... Eğer orada CHP güçlü değil MHP güçlü ise oyunu MHP'ye vermek gibi ses kayıtlarını, önümüze veya önünüze getirdiler. Bunlar çok açık net bazı gelecekle ilgili adımların hangi istikamette olduğunu gösteriyor'' dedi. -''BİZİM KÜRT SORUNU İLE İLGİLİ ATTIĞIMIZ ADIMLAR VAR''- Erdoğan, ''Seçimden sonra önceliğiniz, anayasa mı, Kürt sorunu mu, ekonomi mi?'' sorusunu ise şöyle yanıtladı: ''Bir defa bakın şimdi bunların hepsini ayrı tahlil etmek lazım. Bizim ilk etapta atacağımız adım yeni anayasadır. Ama bu Meclis aritmetiğiyle alakalı bir konudur. Meclis aritmetiği buna müsaade etmediği sürece mevcut durum ne ise onunla yürüyeceğiz. Bakın Kürt sorunu meselesine gelince bunu ilk dillendiren biziz. Bizim partimizin kuruluşunda, bizim programımızın içerisinde var. Bunu biz 2-2,5 sayfalık yerde şu şekilde dillendirdik, 'adına ister Kürt sorunu diyin, ister Güneydoğu Anadolu sorunu diyin, ister terör sorunu diyin bunun çözülmesi lazım.' Biz böyle yola çıktık. 2005 Diyarbakır konuşmamda da ben bunları aynen ifade ettim. Bizim Kürt sorunu ile ilgili attığımız adımlar var. O bölgeye gittiğim zaman orada Kürt kardeşlerim benden şunu istedi, 'Siz olağanüstü hali kaldırın bize yeter' dedi. Biz olağanüstü hali kaldırdık mı? Kaldırdık. Çekiç Güç'ün gitmesini istediler, Çekiç Güç'ü gönderdik mi? Gönderdik. Bize dediler ki ana dilde kurs. Kursların açılmasına biz müsaade ettik. TRT'nin yayın meselesi, yarım saat olayı filan, bizden önceki dönem. Biz dedik ki 'bir kanalı biz buna tahsis edeceğiz' ve TRT Şeş'i kurduk, 24 saat bu kanal yayın yapıyor mu, yapıyor. Kendileri propagandalarını gerektiğinde bu şekilde yapar hale geldiler. Cezaevlerinde anne çocuğuyla Kürtçe konuşamıyordu.'' ''Bu yeter mi diyorsunuz'' sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi: ''Yeter demiyorum, bu işin sonu olmaz zaten. Çünkü dünya devamlı, her sosyal hadiselerin güncellenmesi lazım. Bu sosyal hadiseleri güncellerken ister istemez bazı şeyler değişecektir ama Kürt sorunu sürekli olarak masada duran bir sorun olmaz. Artık ben ne diyorum? Benim Kürt kardeşlerimin sorunları var diyorum. Bu sorunlar bize geldikçe biz bu sorunları da çözeriz diyorum. Ama Kürt sorunu olarak bunu başlığını böyle atarsanız, bu yanlış olur ve bu daha sonra da tabu haline dönüşürüz. Ölene kadar affedersin biz bununla mı uğraşacağız? Burada çok değişik şeyler, beklentiler var, bunu da zaten kendileri açıklıyorlar. Nitekim Sayın Kılıçdaroğlu, o tuzağa düştü. Ondan sonra gitti Ardahan'da 'ben eyalet sistemini kastetmedim' diyor.'' Erdoğan, ''Askerle ilişkiler artık rayına oturdu mu?'' soru üzerine şunları kaydetti: ''Şu anda bizim 8,5 yıllık süreç içerisinde gerçekten TSK, anayasal tanımdaki konumuna diyebilirim ki oturmuş vaziyette. İlişkilerimiz gayet iyi bir şekilde devam ediyor. Tabii şu 8,5 yıl içerisinde Türk demokrasisi çok büyük güç kazandı. Kurumların güç kazanması bu konuda çok önemli, tabii medyanın bu noktada güç kazanması çok önemli ve bir de bütün güvenlik güçlerimizin hakikaten olaylara yaklaşımında demokratik, laik sosyal bir hukuk devleti bilinciyle ve demokrasinin zedelenmemesi noktasındaki hassasiyetlerini görüyoruz. Şu andaki bütün uygulamalarda da bunu çok açık net görmek mümkün. O günden bu güne herhalde çok şeylerin değiştiğini de zaten hep beraber müşahede ediyoruz.''