Yeniçağ gazetesi Ankara Temsilcisi Ahmet Takan, İdlib'de konuşlanacak olan Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Heyet Tahrir Şam ile çatışma riski yaşayabileceğine dikkat çekerek, "O çok kanlı savaşın sonucu ne olacak? Hatay'a en az 1.5 milyon göç... El Nusra'sı, PKK'sı, IŞİD'i ile birlikte" yorumunda bulundu.
Yeni göç dalgasının beraberinde bazı sorunları da getireceğini ifade eden Takan, "Hatay-İdlib gibi yerlerin Pakistan-Afganistan sınırına dönüşme ihtimali oldukça yüksek" diye yazdı.
Takan'ın Yeniçağ'daki yazısı ( 12 Ekim 2017) şöyle:
En zor en hassas zamanlarda doğruları söylemek...
Çok sıkıntılı iştir. Dar boğazların içinden nasıl çıkacağınızı şaşırırsınız. Fakat, o doğru bildiğinizi söylemek kutsalı var ya!..
Bu fakire yakıştırdığınız "mahallenin delisi" unvanından faydalanarak fincancı katırlarını da ürkütmekten TSK'nın ÖSO destekli İdlib operasyonu çerçevesinde mayınlı alanlara dikkatiniz çekmek isterim. Kahraman Mehmetçiğin İdlib operasyonuna hiç bir diyeceğim yok. Sonuna kadar desteklemek namus borcumuzdur. Yüce Rabbim, tırnaklarına taş değirmesin...
Ancak, Ağustos başında kaleme aldığım "Hatay Peşaverleşme tehdidi altında" başlıklı yazımıza bir daha göz atmanızı öneririm. Burada, gerekçelerini sıralayarak Türkiye, İdlib tuzağından uzak durmalı görüşünü savunmuştum. Gelelim bugüne;
Sahadan ve Ankara'dan aldığım gerçek bilgiler ışığında en başta şu soruyu soruyorum; Bizim çıkarımız ne?..
Devam ediyorum;
İdlib'de yaklaşık 3 milyonluk nüfus var ve Astana'da varılan mutabakata göre, Türkiye 15 kontrol noktası oluşturacak... Böyle bir coğrafi alanda ve kalabalık karışık nüfusta 15 kontrol noktası yeterli olacak mı?..
Büyük bir algı operasyonu yapılıyor. Kürt koridorunu kesme konusu öne çıkmış durumda ve neredeyse İdlib operasyonu kamuoyu nezdinde tamamen bu hedef üzerinden yürütülüyor. Tamam, buna da bir diyeceğimiz yok. Türkiye'nin böyle bir PKK/YPG koridorundan kaygı duyması ve engellemek istemesinin çok haklı gerekçeleri var ve bu bir şekilde yerine getirilmeli. Ancak çok geç kalınmadı mı?..
PKK/YPG koridorunu kesmek için yapılmayan tüm hamlelerle hatta göz yumulan sözde kantonlarla birlikte bugün oluşan riskleri göz ardı mı edeceğiz?..
İster Heyet-ül Tahrir Şam (HTŞ) diyin ister El Nusra... İdlib operasyonunun ilk günlerinden medyaya yansıyan bilgilerden El Nusra ağırlıklı HTŞ'nin Türk askeri ve ÖSO ile çatışmayacak haberleri, iş birliği yapacak söylemleri ve bazı kontrol noktalarında anlaştıkları ilk başta olumlu gibi gözükse de aslında büyük bir tehlikenin de habercisi. Ya, ileride bir gün AB ve ABD baskısıyla BM'den MİT TIR'ları hadisesi ile de ilişkilendirerek aleyhimize bir karar çıkartılırsa?..
Sahaya inelim;
HTŞ kurumsallaşmış bir terör örgütü değil. Bir baş yok, bir sürü grup ve başlar var. Anlaştın içeri girdin... Belli bir noktaya kadar da geldin. Sonrasının garantileri var mı?. Varsa neler?. Biliyor muyuz?..
1- TSK'nın İdlib'de bulunmasıyla HTŞ, kendine önemli bir şemsiye koruyucu zırh sağlıyor. Halep'ten (İran-Rusya-Suriye var) gelecek saldırıları önleyecekler.
2- Şam kendini toparlama imkânı ve zaman kazanıyor.
3- Fırat Kalkanı operasyonu ve El Bab gerçeklerini hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Ve "kimliği belirsiz" hava araçlarının saldırıları (aslında biliyoruz da söyleyemiyoruz-aht-) yüzünden verdiğimiz şehitleri de... Bir süre sonra sahada istihbarat örgütleri savaşlarının başlayacağı 2 artı 2'nin 4 ettiği gibi kesin bir gerçektir. Bu istihbarat örgütlerinin HTŞ içindeki alçak gruplardan hangilerini bize karşı kullanacaklarını bilebiliyor muyuz?.. Kontrol noktaları oluştuktan sonra bizim askerlerimize yönelik saldırıların olacağı ve Mehmetçiğin anında misli ile karşılık vereceğini tahmin etmek için falcı olmak gerekmiyor. HTŞ grupları ile savaşır halde bulacağız kendimizi... O çok kanlı savaşın sonucu ne olacak? Hatay'a en az 1.5 milyon göç... El Nusra'sı, PKK'sı, IŞİD'i ile birlikte...
4- Fırsatlardan yararlanabilecek bu örgütlerin Hatay gibi illerde büyük zafiyetler yaratması söz konusu değil mi?.. Yani, Hatay-İdlib gibi yerlerin Pakistan-Afganistan sınırına dönüşme ihtimali oldukça yüksek. İşte bu durum, PKK/YPG için de avantaja dönüşebilecektir. Nasıl Akdeniz'e inebileceklerini merak ediyorsanız!.. PKK/YPG'nin böyle bir ortamı beklediği göz ardı edilmemeli, İdlib'de istikrar sağlanıyor derken Hatay'da istikrarsız, güvensiz alanların oluşmasına fırsat verilmemelidir.
5- Afrin'i bize yedirirler mi?.. Unutmayalım, Fırat Kalkanı'na hem Rusya hem ABD'nin zımni onayı ile başlandı. Daha güneye inmek isteyince ABD desteği kesti. Menbic'e yönelmek isteyince hem ABD hem Rusya askerlerini Menbic'in batısına YPG ile aramıza konuşlandırdı. Yine hatırlayın daha 2 ay önce Fırat Kalkanı bölgesinde Afrin'in batısında yine yığınaklanma yapılmış medyada "Afrin operasyonu an meselesi" başlıkları atılmıştı ama Rusya, Afrin batısındaki Tel Rıfat bölgesine askerlerini sokarak operasyonu boşa çıkardı.
6- ÖSO destekli keşif birliklerimiz İdlib içinde harekat yaparken, sınırımızdan yapılan top atışları hepimizi heyecalanlandırıp, gurulandırıyor. Ama yine unutmayın!.. İdlib'de cephe savaşı olmayacak, sokak savaşları tehlikesi ile karşı karşıya kalacağız. Orası hiç bilmediğimiz bir bölge. Hangi evden kimlerin çıkacağı ve nasıl silahlarla karşı karşıya kalacağımız da belirsiz. Verebileceğimiz şehit sayısını düşünmek bile istemiyorum!..
İdlib'e operasyon başlattığımız gün ABD'nin sessiz kalarak destekliyor gibi yapması ve eş zamanlı vize krizi çıkarması çook manidar. Dünyada yalnızlaştırarak bizi Rusya'nın kucağına itiyorlar. Öyle sanıyorum ki acı gerçekler patlak vermek için 2019 yılını beklemeyecek. Bütün oyun olası bir erken seçim için yüzde 50'yi tutmak içinse...
İdlib "yanıltılmışız"ı kaldırmaz!..