Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz, MHP'den ihraç edilen Meral Akşener'in öncülüğünde kurulacak olan yeni bir partinin 2019'da gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçiminde ne kadar etkili olabileceğini değerlendirdi.
Mehmet Y. Yılmaz "Siyasi tablo gelecek seçimde değişebilir mi?" başlığıyla yayımlanan (22 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
Meral Akşener’in, MHP’den ayrılmak zorunda kalan arkadaşları ile birlikte bir parti kuracağı, dedikodu olmaktan çıkıp gazete haberlerine dönüştüğünden beri hep aynı soru ile karşılaşıyorum: Bu yeni parti ne yapabilir? 2019 seçimlerinde bugünkü siyaset tablosu değişebilir mi?
Konda’nın 16 Nisan referandumundan sonra hazırladığı bir rapor geçenlerde yayınlandı. Şirketin internet sitesinden raporun tamamını okuyabilmek mümkün.
“Türkiye’de Donan Siyasetin Şifreleri: Karar Ağacı Yöntemi ile Seçmen Tercihlerini Anlamak” başlığını taşıyan rapor, Konda’nın 2010’dan günümüze kadar yaptığı 77 araştırmaya katılan 213 bin 717 deneğin yanıtları “karar ağacı yöntemi ile” analiz edilerek hazırlanmış.
Karar ağaçları (decision trees) yönteminin amacı, büyük veri setlerini incelerken halihazırda bir hipotez olmayan durumlarda bir değişkenin diğer değişkenlerle nasıl bir ilişkiye girdiğine dair fikir edinmek, belli tercihlerin ya da kategorilerin başka değişkenler ekseninde nasıl farklılık gösterdiğini incelemek.
Gazete okuyucularının sosyolog olmadıklarını biliyorum. Daha basitçe ifade edecek olursam, belli davranış kalıplarına sahip seçmenlerin oylarını ne yönde kullandıklarını analiz eden bir yöntem bu.
Raporun vardığı sonuç şu:
“Partiler belirli kimlikler ve aidiyetler üzerinden farklı seçmen gruplarına hitap etmekte, birinin güçlü olduğu bir grupta diğerleri neredeyse varlık gösterememekte. Buradan hareketle bu tablonun nasıl değişebileceği sorusunu ele alırsak, araştırma bulguları iki ana öğeye işaret etmekte. Bunlardan birincisi, muhalefet partileri siyasi parametreleri kökünden değiştirmedikçe bu tablonun değişmesinin mümkün olmadığı.Siyaset bu kimlikler ve kutuplaşmalar üzerinden devam ettikçe, önümüzdeki seçimlerde oy dağılımlarında ciddi bir değişim beklemek yersizdir. İkincisi ise AKP seçmeninin tercihleri ve saikleri incelendiğinde, muhalefetin buradan oy devşirmek için Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsı üzerinden siyaset kurmaya çalışması anlamsızdır.AKP seçmeninin, bir partiyi lideri için seçme eğilimi gösterdiği görülmektedir.”
Rapora göre CHP’nin oyları maksimum sınırına gelmiş bulunuyor.
MHP’nin sorununun da lider değil, tabansızlık olduğu görülüyor.
HDP’nin ise alabileceği en yüksek oya henüz ulaşamadığı tespit edilmiş.
Araştırmanın tümünü okuduğunuzda görülen temel gerçek şu: Bu donmuş oy verme davranışını değiştirmek için muhalefetin, daha önce izlediği yolu terk etmesi gerekiyor.
Akşener’in kuracağını söylediği partinin şansı ise kendisine toplumsal bir tabanın siyasi sözcüsü kimliği verip veremeyeceği ile ilgili.
Daha seçimlere çok var. Muhalefetin bu tabloyu değiştirecek bir politika arayışı içinde olduğunu söyleyebilir miyiz?
Sorumlu kamu görevlileri de soruşturulmalı
İzmir'de okul servisinde unutulan 3 yaşındaki Alperen’i ölüme götüren hatalar zinciri ile ilgili Esra Ülkar’ın çok ayrıntılı bir haberi cumartesi günü Hürriyet’te yayınlandı.
Hürriyet internet sitesinde, “Alperen’i ölüme götüren 9 ihmal” başlığı ile bulabilirsiniz.
Servisin sürücüsü, okul müdürü, rehber öğretmen savcılık tarafından soruşturuluyor.
Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin belirlemelerine göre Alperen’in devam ettiği okul ve servis aracının uymak zorunda olduğu yönetmeliklere uyulmamış.
Bununla ilgili iki yönetmelik var: Biri, Ulaştırma Bakanlığı tarafından yürütülen “Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği”, diğeri Milli Eğitim Bakanlığıtarafından yürütülen “Okulöncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliği”.
Buna göre rehber öğretmen 22 yaşında olmalıydı, 18 yaşında.
Aracın, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden alınması gereken servis izin belgesi yok.
Sürücü, “Yurtiçi Yolcu Taşımacılığı Sürücü Mesleki Yeterlilik Belgesi”ne sahip değil.
Serviste “Okul Taşıtı” yazısı yok.
Camlar, içeriyi göstermeyecek şekilde üzerine reklam basılı film ile kaplı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Servis Araçları Yönergesi ihlal edilmiş.
Okulda yoklama yapılmamış, çocuğun okulda olmadığı velisine bildirilmemiş. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetmeliği çiğnenmiş.
Aynı yönetmelikte tanımlanan “çocukların gözetim altında olması gerekliliği” önlemleri alınmamış.
Araç korsan, okulun üzerine kayıtlı değil.
Habertürk’ün haberine göre de sadece İstanbul’da 8 bin korsan servis olduğu tahmin ediliyor. Bunlar dışında da servislerin yönetmeliklerin ilgili hükümlerine uygun olup olmadığını bilmiyoruz.
Trafik polisleri başta olmak üzere diğer kamu görevlileri, yani söz konusu yönetmelikleri yürütmekle görevli bakanlıkların yerel teşkilatlarının yöneticileri işlerini ciddiyetle yapsalardı, Alperen ölmezdi.
Belli ki trafikte bu yönde hiç denetim yapılmamış, bakanlık yerel teşkilatları da görevlerini savsaklamış.
Savcılığın soruşturmasını bu yönde de derinleştirmesi ve ihmali olan, görevini yerine getirmeyen kamu personeli için de soruşturma yapması gerekiyor.
Aksi takdirde bu işler böyle sürüp gitmeye devam eder.
Bakalım, söz konusu kamu personeli için soruşturma yapılmasına izin verilecek mi? Sağlıklı bir soruşturmayla bütün sorumlular hata ve ihmallerinin bedelini ödeyecekler mi?
Holiganizmi önlemek için
Başbakan Binali Yıldırım, Samsun’da oynanan Süper Kupa finalinde olaylar çıkaran taraftarları nedeniyle beş maç seyircisiz oynama cezası alan Konyaspor’un yüreğine su serpti: “Konyaspor’a verilen cezanın da inşallah en hafif şekilde atlatılması için gereken gayreti göstereceğim.”
Futbol tarihine Heysel Faciası olarak geçen ve 39 kişinin ölümü, 900 kişinin yaralanmasına yol açan olaydan sonra Birleşik Krallık Başbakanı Margareth Teatcher ise UEFA’nın Liverpool’e verdiği 5 yıllık men cezasını az bulmuş ve şöyle demişti:
“Önce holiganizmi kendi içimizden temizlememiz gerekiyor. Bunda başarılı olursak, gelecekte bir gün belki yeniden Avrupa kupalarına katılabiliriz. Bu hayvanların cezasını ben vereceğim.”
İngiltere’de holiganizm bitti. Bizde biter mi dersiniz?