Medya

Hürriyet Okur Temsilcisi: Kelebek yazarı mesleki kimliğine uygun davranmalı, ürün yerleştirme yapamaz!

"Hürriyet yazarı, sosyal medyada ürün yerleştirme yapamaz"

20 Kasım 2017 07:57

Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, bir okurun uyarısı üzerine Hürriyet'in magazin eki Kelebek'te yazan Onur Başktürk'ün bir otomobil firmasının kendisine tahsis ettiği test aracıyla tatil yapmasını eleştirdi. Yaşanan olayla ilgili Baştürk'e sorduğu "Firma bir aracı neden verir, tanıtım için mi?" sorusunun yanıtsız bırakıldığını söyleyen Bildirici, söz konusu araçla 4.5 ay boyunca “ürün yerleştirme" yapıldığını belirtti. Bildirici, Baştürk'ü uyararak, "Bir gazeteci ve Hürriyet yazarı. Sosyal medyadaki faaliyetlerinde mesleki ve kurumsal kimliğine uygun davranmalı" diye yazdı.

Faruk Bildirici'nin "Test aracıyla tatil" başlığıyla yayımlanan (20 Kasım 2017) yazısı şöyle:

 

BİR okurun uyarısı üzerine Kelebek’te yazan Onur Baştürk’ün Instagram hesabına baktım. Hakikaten de okurun dikkat çektiği gibi, bir otomobil firmasından test aracı almış, bu araçla ilgili paylaşımlarda bulunmuştu.

Baştürk, ilk paylaşımını 13 Haziran’da yapmıştı. Edremit’te yol kenarında çekilmiş fotoğrafın altına “Hedef Kaz Dağları. Hibrit yolculuğumuz tıngır mıngır sürüyor. #k.. #n.. #onuryolda” yazmıştı. Bursa, Alaçatı, Urla ve İstanbul’dan değişik tarihlerde yapılan 11 paylaşımın tümünde test aracının markası da görünecek biçimde poz vermişti. Paylaşımlar 4.5 ay kadar devam etmiş, sonuncusu 6 Kasım’da yapılmıştı.

Bunları görünce Baştürk’e, “Otomotiv editörü olmayan bir yazar, bir aracı neden test eder? Firma bir aracı o kişiye neden verir, tanıtım için mi? Gazeteci, test aracıyla neden sürekli fotoğraf paylaşıp tanıtım (daha doğrusu ürün yerleştirme) yapar?” sorularını yönelttim. Baştürk, şöyle yanıtladı:

“Instagram hesabımda gittiğim mekânı/şehri/ülkeyi, yediğim yemeği, içtiğim kokteyli, beğendiğim dekoratif şeyleri, pilates pozumu, yaptığım şarkıları/klibi, yazdığım kitabı; yaşadığım/gördüğüm/deneyimlediğim her şeyi paylaşıyorum.

Test amaçlı verilmiş hibrit bir araçla farklı iki tarihte yapılmış yol macerasını paylaşmam da bu yüzden bana doğal geliyor. Paylaşımlarımı istediğim gün ve saatte yapıyor olma özgürlüğü de. Elbette otomobil yazarı değilim. Ama bu elektrikli bir aracı merak etmeme engel değil. Daha önce de bir motosikletin tepesinde Güney Avrupa kıyılarında 350 kilometre yol tepmiş, bu acayip deneyimi köşede aktarmıştım.

Bir başka seferde ise karavanla güney kıyılarında dokuz gün tur yapmıştım.

Geçen kış bir firma, buz üstünde sürüş deneyimini ünlü bir pilotla yaşamak üzere davet etmişti. Ona da gitmiştim. Kısacası benzer deneyimlerim çok, yeni değil. Bunlarda da amaç tanıtım değil, o deneyimi yaşamak (ve yeterince ilginç bulduysam) aktarmak. Çünkü farklı deneyimler ilgimi çekiyor. Keza okurun da. Günümüzün ‘sürükleyeni’, anahtar kelimesi artık bu; deneyim. Olaya böyle bakıyorum günceli kovalayan bir life style yazarı olarak...”

Etik açıdan sorunlu

HER ne kadar Onur Baştürk, bir “deneyim” olarak algılasa ve ona “doğal” gelse de Okur Temsilcisi (Ombudsman) olarak aynı kanıda değilim. Şöyle ki:

1- Onur Baştürk, K... marka yeni model hibrit aracı ne kadar süre kullandığını belirtmiyor; “iki farklı tarih” demekle yetiniyor. Ama aracın kendisinde birkaç gün değil uzun süre kaldığı anlaşılıyor. Oysa uzman gazetecilerin bile test araçlarını kullanma süreleri sınırlıdır. Bizde net bir süre sınırı yok ama örneğin AFP’de (Fransa Haber Ajansı) “Deneme amacı ile gönderilmiş teknolojik ürünler veya bir araba, 72 saat içinde geri gönderilmelidir” ilkesi benimseniyor.

2- Onur Baştürk, “Firma bir aracı neden verir, tanıtım için mi?”sorumu yanıtsız bıraktı. Fakat otomotiv yazarı olmadığına göre, firmanın tanıtımı amaçladığı ortada. Nitekim Baştürk, 4.5 ay boyunca aralıklarla bu aracın fotoğrafını paylaşıp, “ürün yerleştirme” yaparak firmanın amacını yerine getiriyor.

3- Onur Baştürk, bir gazeteci ve Hürriyet yazarı. Sosyal medyadaki faaliyetlerinde mesleki ve kurumsal kimliğine uygun davranmalı. Hesabımda dilediğimi yapar, istediğimi tanıtırım diyemez. Doğan Yayın İlkeleri’nin 23 ve 24. maddeleri de çok net ve bağlayıcı.

4- Bir Hürriyet yazarı, elbette okuduğu kitap ya da beğendiği bitkiyi paylaşabilir ama gittiği bar, restoran ve otel gibi ticari yerleri sosyal medyada ürün yerleştirme ve tanıtım konusu yapamaz. Yayın İlkeleri’nin 28. maddesi bunu açıkça engelliyor.

5- Onur Baştürk, “merak” ettiği bu aracı günlerce denemiş. Peki sonuç ne? Aracın artılarını/eksilerini birlikte anlattığı bir yazı yazmadığına göre yaptığı “test sürüşü” ve “deneme” diye nitelendirilemez. Yaptığı apaçık araç ve marka tanıtımı. Çünkü sadece paylaşımları var ortada. Bu da bir gazetecilik faaliyeti sayılmaz. Kaldı ki, uzmanlık alanı otomobil değil, teknik bir test zaten yapamaz.

Kuşkusuz bir gazeteci karavanla güney kıyılarını, motosikletle Avrupa kıyılarını dolaşabilir; hibrit bir araçla yaz tatiline de gidebilir. Ama bedelini kendisi ödemeli. “Merak ettiklerini deneyimleme”nin karşılığını Hürriyet (markası) ve gazetecilik ödememeli.

Keyfi bir durum

HÜRRİYET Otomotiv Editörü ve Otomotiv Gazetecileri Derneği Başkan Yardımcısı Emre Özpeynirci’ye “test araçları” konusunu sordum:

“50’ye yakın markanın yeni modellerinin her birinin tanıtım toplantısında ve test sürüşünde olamıyoruz. Olsak bile detaylı bir test yapma şansımız olamayabiliyor. Ama sonuçta otomotiv editörü olarak her otomobili test etmek ve tanımak zorundayız. Bu yüzden araçları teste alırız. Çünkü bu bizim okurlarımıza karşı görevimiz ve sorumluluğumuzdur.

Ama uzmanlık alanı otomotiv olmayan gazetecilere test araçları verilmesi tamamen keyfi bir durumdur. Ya gazeteciler kendileri ister ya da markalar ve PR şirketleri, markalarının tanıtımı için araçlarını denemelerini ister.

Son dönemde birçok gazetecinin hafta sonu gezmek veya tatile giderken kullanmak için firmalardan bazen otomotiv editörlerini de araya sokarak test aracı istediğini duyuyorum. Unutmamalı ki, markaların basın test filoları sadece bu işi yapan gazetecilere ayrılmıştır. Bu test araçlarının ikili ilişkilerle alakasız kişilere teste verilmesi, birçok otomotiv editörünün bu araçları zamanında test edememesini de sağlar.

Test süresi markaya göre değişmekle birlikte genelde hafta arası en fazla beş gündür. Çoğu firma iki veya üç gün verir. Hatta bazı araçların test süresi bir gün ile sınırlıdır.”

Okurdan kısa kısa

SERDAR Kunaçav: Kelebek’te “Altın yumruklar Monako’da” yazısında Casino Royale filminin Monte Carlo Casino’da çekildiğini yazıyor. O sahneler Montenegro’da (Karadağ Budva) çekildi. (7 Kasım)
Not: Casino dış çekiminin Montenegro’da çekildiği doğru. Netleştiremedim ama iç çekimler de Monte Carlo’da değil stüdyoda çekilmiş olabilir.

Gündüz Tezmen: Eski gemiler için “jilet olma” kavramı sık kullanılıyor. Bugün de “Kartal 2” haberine “Jilet olmaktan kurtuldu” başlığı atılmış. Jilet için yeni çelik gerekiyor. (14 Kasım)
Not: Tezmen, haklı. Başlıktaki bu bilgi yanlış. Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği, “Hurda gemiler jilet olmaz” açıklaması yapmıştı. Eski gemiler parçalanarak, hammadde olarak demir çelik fabrikalarına satılıyor.

Mehmet Çağlayan: “Patlıcanlı erikli taciz” haberinde sanığın adı hem açıkça hem de Hakan E. diye yazılmış. Biri doğru ise niye iki yöntem birden tercih edilmiş? (16 Kasım)

A. Murat Artuç: Galeri haberleri okumak hem zor oluyor hem de vakit kaybına neden oluyor. Lütfen internette gereksiz galeri haberi yapmayın.

Aykut Akıncı: Gazetenizin internet sayfasını her açtığımda acaba neden Arda Turan ile ilgili bir haber görüyorum? Arda şuraya geliyor, şöyle yaptı, çılgın teklif gibi haberlerden bıktım artık.

Mehmet Özonan: Bodrum’da aldığım gazetenin 5. sayfasında Mehmetçik Vakfı’nın yayımladığı Atatürk’ün fotoğrafında 1881 yerine 1981 yazılmıştı. (10 Kasım 2017)

Salim Taşçı: Ali Ece’nin Beşiktaş–Akhisar maçıyla ilgili yazısında “Atiba’nın iyi oynamadığı ender maçlardan birisiydi” yazıyor, “Neler oldu” tablosunda ise Atiba’ya üç yıldız veriliyor. İyi oynamadıysa üç yıldızı nasıl alıyor? (18 Kasım)

Berkir Girgin: İnternetteki “Boğaz’da can pazarı” haberinde yazar Dücane Cündioğlu’nun Boğaz’a atlayarak intihar etmek isteyen kişiyi kurtardığı yazıyor. Bostancı’dan kalkan bir deniz aracı Büyükada’ya, Boğaz’dan değil Marmara Denizi’nden gider. (16 Kasım)