CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, son günlerde tartışılan konuları değerlendirdi. Bayram tatili için memleketi Antalya’ya giden Baykal, bayram namazının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Baykal’ın değerlendirmeleri şöyle:
Deniz Feneri olayının ardından insanların yardımlaşma duygusunun azalmaya başladığı iddia ediliyor...
Tabii bir hayal kırıklığı yaratılmıştır. Ama bu duygu tamamıyla ortadan kalkmaz. Yardım etmek insanoğlunun temel ihtiyacıdır. Ama insanlar bunu daha doğru, güvenilir kanallardan yapma konusunda daha duyarlı olacaktır. Yardım ihtiyacı da olacaktır, yardım etme ihtiyacı da var olmaya devam edecektir. Ama bunlar tabii derin hayal kırıklıkları yaratıyor. Bugün şöyle bir manzara ile karşı karşıyayız. Bir AB ülkesi olan Almanya bir yargı kararı ortaya koydu. Almanya bir suçu bütün yönleriyle inceledi ve hükme bağladı. Hükümde de bu olayın asıl faillerinin Türkiye’de olduğunu, onların sorumluluklarının da tespit edilmesi gerektiğini söyledi. Kendi soruşturmasını yaparken Türkiye’den yeterince işbirliği göremediğini ortaya koydu. Bu bence bizim hem yargımızı hem de devletimizi rencide etmesi gereken bir durum yaratıyor.
Şahin: Deniz Feneri'nden bana ne ya
Cevabı siyasette
Alman yargısı hüküm verdi ve dedi ki “Orada da var, onun da incelenmesi lazım.” Biz hâlâ onu incelemeye başlamış değiliz. Çok gönülsüz bir biçimde göstermelik bir takım adımlar atıldı. AB ile ilişki, derken uyum yasaları, anayasa değişsin, kanunlar değişsin... Kardeşim her şey değişti de bu tablo ne? Bir somut suç ile ilgili Alman mahkemesi bir hüküm verecek, o suçun buradaki uzantısını Alman makamları tespit edecek. Biz onun üstüne yatacağız ve bu AB ile ilişkilerimizi rahatsız etmeyecek. Niye Türkiye Almanya’daki bu suçun üzerine gidemiyor. Engelleyen nedir bunu? Kanunumuz mu? Hayır. Hukukumuz mu? Hayır. Niye? Ne var, onu engelleyen nedir? Bu sorunun cevabı çok önemlidir. Bunun cevabı siyasettedir.
Dokunulmazlık kalksın
Türkiye hukukunu istediği kadar AB ile uyumlu hale getirsin siyasetini uyumlu hale getiremediği sürece, siyasetini AB standartlarına, dürüstlük ve ahlak kriterlerine taşıyamadığı sürece o yasal düzenlemelerin hiçbir anlamı olmaz. Bu konunun Almanya’daki gibi kararlılıkla incelenip soruşturulmasının önündeki engel siyasi iktidardır. Çok açık. Çok üzüntü verici bir olay. Bu konunun çözümü de başta dokunulmazlıkların kaldırılması olmak üzere çok ciddi düzenlemelerin yapılmasıdır. AB bunun önemini düşünmeye başlamalıdır. Siyasette yolsuzluklara göz yuman bir anlayışın demokrasi standartlarını ortadan kaldırabileceğini artık kavramalıdırlar. Bugüne kadar dokunulmazlık konusunda yeterince duyarlı davranmayanlar bu konunun önemini görmelidirler.
Son zamanlardaki yolsuzluk iddiaları AKP’yi nasıl etkiler?
Şüphesiz ki öyle olacak. Giderek daha çok ortaya çıkmaya başladı yolsuzluklar. Bu iktidar yolsuzlukla mücadelenin nutkunu atıyor, edebiyatını yapıyor ama gereğini yapmıyor. Çok açık bir tablo. Bu çelişkili durum, bu şizofreni, sıkıntının kaynağıdır. Herkesi yolsuzlukla suçluyorlar, hortumları kestik edebiyatını zevkle yapıyorlar. Ama maalesef yolsuzluklar onların kolu, kanadı altında serpiliyor, gelişiyor. Cumhuriyet tarihinin en çarpıcı olayları büyük yolsuzlukları en belgeli şekilde bu dönemde ortaya çıkıyor. Olay artık bir sistem konusu haline geldi. Türkiye ciddi bir süredir yolsuzluklarla ilgili olarak bir duyarlılık kaybına sürüklenmişti. Artık insanlara gına gelmişti. Yolsuzluk iddiaları kimseyi etkilemez gibi bir durum ortaya çıkmıştı.
En tehlikeli olan da buydu. Son zamanlarda memnuniyetle görüyorum ki toplum ahlakın, dürüstlüğün önemini yeniden keşfetmeye başladı. Herhalde buna en büyük katkıyı Deniz Feneri olayı yaptı. Önce Şaban Dişli olayı belgelenerek ortaya kondu. İnsanlar bir şaşırdılar. Arkasından Deniz Feneri olayı ile insanların en kutsal duygularının bile istismar edildiğini görünce derin bir hayal kırıklığı geçirdi. Maalesef Türkiye’de çok uzun süre yolsuzluk olayları karşısında herkes kendi siyasi konumuna göre tavır takınıyordu. Son zamanlarda bu olaylar çıktıktan sonra AKP’li vicdan sahibi bazı insanlar, yazarlar, siyasetçiler de ciddi rahatsızlık duymaya başladılar. Bunu çok önemsiyorum. Eğer yolsuzluk konusunda herkes konumuna göre tavır takınırsa yolsuzlukla mücadele olmaz. Yolsuzlukları kırmanın yolu birilerinin kendi kampında yolsuzluk yapıldığı zaman da ortaya çıkıp bu olmaz diyebilmeleridir. Buna ihtiyaç var. Bunun işaretlerini son Deniz Feneri’nde gördüm. Bazı AKP’li siyasetçiler çok ciddi ve samimi tepkiler gösterdiler. Elbette ki üstünü örtmek isteyenler orada duruma hakim ama yeterince güçlü olmasa da buna bazı AKP’lilerin de tepki göstermiş olması çok önemlidir.
’Samimi bulmuyorum’
Çankaya Belediyesi ile ilgili ses kaseti yayınlanınca CHP başkan hakkında soruşturma başlattı. Önceki gün de İçişleri Bakanlığı, Çankaya Belediyesi için iki başmüffettiş görevlendirdi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP’ye hâlâ benim hırsızım daha iyidir anlayışının egemen olduğu açıktır. Sorun da budur. Bu konuda bir samimiyet gözükmüyor. Güvenilir içtenlikli bir tablo yok. Biz gerçekten içtenlikle kendi belediye başkanımızın adı bir olaya karışınca en küçük bir tereddüt duymadan üzerine gitmemiz gerektiğini biliyoruz. Böyle yaptık. Bundan sonra da böyle yapacağız. Yolsuzluk yapanın partisi bizim için fark etmez. Ankara’daki olay başkanın yolsuzluk tablosundan şikayeti biçiminde ortaya çıktı ama bu orada da birtakım olumsuzlukların yaşandığı gerçeğini bize gösterdi. Bu tabii üzüntü verici bir olay. Belediyelerde maalesef böyle olayların yaşandığının farkındayız. Buna karşı çok ciddi bir mücadele vermek gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda ciddi hazırlıklarımız da var.