Sağlık

Horlama evlilikteki mutluluğu bozuyor

Horlama yaşamı değil, ama insan mutluluğunu ve evlilikleri tehdit ediyor.

24 Mart 2009 02:00
Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Tıp Fakültesi Uyku Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. Mustafa Kemal Adalı, "Horlama yaşamı tehdit eden bir şey değil, ama mutluluğu tehdit ediyor. Horlama yüzünden yatağını ayıran eşler biliyoruz" dedi.

Prof. Dr. Adalı, TÜ Turizm ve Otel İşletmeciliği Uygulama Merkezi Toplantı Salonu'nda düzenlenen "Uykunun Hayatımızdaki Yeri ve Uyku Bozuklukları" panelinde yaptığı konuşmada, uyku sırasında vücudun işlevlerinde, beyin dalgalarından solunum yolundaki dirençlere kadar çeşitli değişiklikler olduğunu söyledi.

Uyku problemlerinin 40 yaş üstü erkeklerde kilo almaya bağlı olarak daha sık görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Adalı, uyku bozukluğu olan hastaların normal uyku düzeni olan hastalara göre daha çok kilo aldıklarının gözlendiğini bildirdi. Prof. Dr. Adalı, "Uyku bozukluğu olan hastalar geceleri uyuyamadıkları için sabahları kendilerini yorgun ve bitkin hisseder, daha az hareket ederler. Daha az hareket ettikleri için de normal uyku düzeni olan hastalara göre daha çok kilo aldıklarını görüyoruz" diye konuştu.

Uyku bozukluklarında en önemli sorunların solunum bozuklukları ve horlama olduğunu anlatan Prof. Dr. Mustafa Kemal Adalı, horlamanın yumuşak damak bölgesindeki gevşemeden kaynaklandığını ifade etti.

Prof. Dr. Adalı, horlamanın hayati tehlikesi olmayan, ancak sosyal ilişkileri etkileyen bir olgu olduğunu dile getirerek, "Yumuşak damak, kas ve mukozanın örttüğü, hareketli bir yapı. Yutkunma sırasında farklı, nefes alma sırasında farklı pozisyonlar alabilen bir organ. Yumuşak damak bölgesinde bir gevşeme, üzerini örten dokularda bir sarkma oluşmuşsa, nefes alma sırasında yumuşak damak bir yelken gibi sallanır ve bu sallanmadan da halk arasındaki tabiriyle horlama meydana gelir. Horlama yaşamı tehdit eden bir şey değil, ama mutluluğu tehdit ediyor. Horlama yüzünden yatağını ayıran eşler biliyoruz" şeklinde konuştu.

TÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erdal Vardar ise uyku bozukluğu hastalığını "kişinin uykuya dalma, uykuyu sürdürme ve uykudan uyanmayla ilgili yakınmalarının olması, kişinin ertesi gün de dinlenmemiş olması, konsantre bozuklukları ve uykulu halde sosyal yaşamını sürdürmesi" diye tanımladı.

Doç. Dr. Vardar, uyku bozuklukları olduğunu düşünen hastaların mutlaka hekime başvurması gerektiğini vurgulayarak, "Uykusuzluğunun kronik bir hal aldığını düşünen kişi, doktora başvurmalıdır. Yapılan en büyük yanlış uyku hapı ve alkole başvurmadır. Bunlar uykusuzluğa çare olamaz" ifadelerini kullandı.

Uyku hijyeni

Uykusuzluk durumundan "uyku hijyeni" sağlanarak kurtulunabileceğine işaret eden Doç. Dr. Vardar, uyku hijyeni sağlanmasıyla ilgili önerilerini de şöyle dile getirdi:

"Uykusuzluk durumunda, uyku hijyeni dediğimiz, uykunun kalitesini artırmak için yapılacak düzenlemeler var. Bunlar, uykudan önce kişinin kafein, nikotin ve alkolden uzak durması, uyku saatinin belli aralıklarla değiştirilmemesi, kalkma saatinin belli hedefleri olması, egzersiz, spor yapılacaksa gündüzün tercih edilmesi, uykudan önce yemek yenilmemesi gibi sıralanabilir."

TÜ Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Öztürk de dünyada yaşanan birçok kazanın uykusuzluktan meydana geldiğini kaydetti.

Panel, öğrencilerin panelistlere yönelttiği soruların yanıtlamasının ardından sona erdi.

(AA)