Keşke hep genç ve sağlıklı kalsak, hiç yaşlanmasak! Teorik olarak bu mümkün değil ama zamanın izlerini biraz olsun törpülemek elimizde. Biraz beslenme ve sağlık kurallarına dikkat etmek; biraz da kozmetiklerden faydalanmak işe yarayabilir. Tek bir formül vermek imkânsız ama yine de aşağıdaki öneriler işe yarayabilir...
Her yaşta yapmanız gerekenler:
• Hücrelerinizi serbest radikallerin zararlarından korumak için günde 5–6 porsiyon sebze ve meyve yemelisiniz.
• Konserve besinler yerine, taze olanlarını tercih edin.
• Sebzeleri mümkün olduğunca çiğ ve az pişmiş olarak yemelisiniz. Çünkü antioksidan düzeyi çiğ ve taze olanlarda en yüksek seviyede!
• Etlerin yağını, tavuğun derisini pişirmeden önce alın. Kırmızı et yerine balık ve tavuk gibi beyaz etleri tercih edin. Haftada en az bir kez balık yemek çok faydalı.
• Şeker kullanımını önce yarıya, sonraları dörtte bire kadar indirin. Bazı tatlıların şekerini azaltın. Şeker tadını vanilya veya tarçınla verebilirsiniz..
• Dinlenirken veya uzanırken, bir şey yememeye çalışın.
• Lokmalarınızı iyice çiğneyerek yavaş yemeye özen gösterin. Her lokma arasında 30 saniye kadar zaman geçmeli. Yemeğinizi ayaküstü atıştırmayın. Bir ziyafetteymiş gibi rahat yiyin.
• Günde 30–35 gr kadar lifli besin yemeyi ihmal etmeyin.
• En iyi antioksidan yağ, zeytinyağıdır. Çünkü tekli doymamış yağdır ve bol E vitamini içerir.
20’li yaşlarda...
Bakım: 20'li yaşların başında cilt iyi bir kan dolaşımına sahip oluyor. Esnek, gergin, pürüzsüz bir özellik taşıyor ve pembemsi bir ışık saçıyor. Ancak 25 yaşından itibaren aging-saati artık ters çalışıyor. Ciltte elastin ile kolajen üretimi yavaşlıyor. Cildimiz nem depolama özelliğini kaybediyor, bunun sonucunda kurumaya başlıyor. Alında yatay kırışıklar ve kaşlar arası bölgede kırışıklar başlayabilir ama gözlerin dış köşelerindeki çizgiler henüz başlangıç aşamasında oluyor. 25 yaşından sonra ise kırışıklar 0.5 mikrondan daha fazla derinleşmeye başlıyor. Ancak bu son derece yavaş bir süreç ve bakımla daha da yavaşlatılması mümkün... Peki neden yaşlanıyoruz? Bunda genetik faktörler önemli olsa da, UV ışınları, hava kirliliği, stres ve sigara gibi etkenleri de göz ardı edemeyiz. Olumsuz çevresel faktörler nedeniyle oluşan serbest radikaller, vücudumuzun hücrelerine sürekli saldırıyor. Bu nedenle cildimizin gençliğini daha uzun süre korumamız için yapmamız gereken ilk şey, serbest radikallerin etkisinden korunmak. Bu noktada, cildi serbest radikallerin olumsuz etkilerinden koruyan ürünler işe yarayabilir. Örneğin, üzüm çekirdeği flavonları, A, C ve E vitamini içeren kremler kullanarak cildimizin ışıltısını daha uzun süre konuyabiliriz. Vitaminler önemli ama cildimizi güneş ışınlarından korumak en az vitaminler kadar önemli. Günümüzde pek çok nemlendirici ürün artık UV ışınlarından koruyabilen özelliği sahip.
Beslenme: Metabolizmamız 20'li yaşlarda genellikle hızlı çalıştığı için besinleri yakmamız daha kolay. Ancak 20'li yaşların sonlarında her yıl 150 gram kadar kas dokusu kaybediyoruz. Ayrıca metabolizmamız da yavaşlamaya başlıyor ve bunların sonucunda daha kolay kilo alıyoruz. Yaptığımız hatalı diyetler de metabolizmamızın yavaşlamasına neden olan önemli etkenlerden. Öğün atlamadan, çok düşük kalorili diyetler uygulamadan ve öğün aralarında sağlıklı beslenerek metabolizma hızınızı koruyabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken şey, az miktarda ve sık aralıklarla beslenerek enerji seviyesini sabit tutmak olmalı. Eğer kiloluysanız; yaşınıza, boyunuza, kilonuza, fiziksel aktivitelerinize ve yaşam şeklinize uygun olarak hazırlanmış, haftada 0.5-1 kilo gibi yavaş kilo verdiren diyetleri tercih edin. Böylece hem vücudunuz sarsılmaz, hem de diyet sonrası vereceğiniz kilolarınızı korumanız daha kolaylaşır. Sağlığınızı korumak için de günde 5–6 öğün sebze ve meyve yemelisiniz.
Egzersiz: Ne kadar çok yağsız kas kitlesine sahip olursanız, metabolizmanız da o kadar hızlı çalışır. Üstelik kaslarınızı güçlendiren egzersizler daha fazla kalori yakmanızı da sağlar. 20'lu yaşlarda, kas kitlenizi artırmaya yönelik egzersizlere ağırlık vermelisiniz. Bisiklet ve yüzme mümkünse her gün yapmanız gereken sporlar arasında olmalı. Jogging de tavsiye edilen aktiviteler arasında.
30'lu yaşlarda...
Bakım: 30 yaşından sonra bakımınıza artık daha fazla özen göstermelisiniz, çünkü hücre yenilenmesi yavaşlamaya başlıyor. 30'lu yaşların ortasında hücreler kendini yenileyebilmek için 28 gün yerine 40 güne ihtiyaç duyuyor. Ayrıca cilt bu yaşlarda yüzde 30 daha az yağ üretiyor. Bunun avantajı ciltteki pürüzsüzlüklerin ortadan kalkması. Ama madalyonun bir de öbür yüzü var. Cilt artık nemini eskisi kadar koruyamıyor ve elastikiyetini ve yumuşaklığını kaybediyor. Bunun sonucunda, özellikle alında, dudak ve göz çevresinde ilk mimik kırışıkları belirmeye başlıyor. Gün boyunca ultraviyole korumalı ve vitamin içeren nemlendiriciler size yardımcı olabilir. Örneğin, A vitamini hücreleri yeniliyor, C ve E vitaminleri serbest radikallerle savaşıyor ve bağ dokusunu güçlendiriyor. 30'lu yaşlarda göz çevrenizi korumanız çok önemli. Çünkü bu dönemde ince çizgiler epidermisin iç katmanlarına doğru ilerlemeye başlıyor. Akşamları da yine hücreleri yenileyici özelliğe sahip gece kremi sürün ve yeterli süre uyumaya özen gösterin. Çünkü uyku sırasında hücrelerin onarım mekanizması en verimli düzeyde çalışıyor. Bunların yanı sıra küçük bir gülüş veya göz kırpmanın mimiklerde kırışıklığa dönüşmemesi için sabah ve akşamları hücreleri canlandırma etkisine sahip göz ve dudak kremini bu bölgelere hafif masajla yedirin. Bu ince çizgilerle savaşmanız için mimiklerin olumsuz etkilerini azaltan ve botoks gibi etki gösteren kremlerden faydalanabilirsiniz.
Beslenme: Çocukların bakımı ve iş yaşamındaki sorumlulukların artması 30'lu yaşların tipik sahneleri. Bu yükümlülükler nedeniyle 30'lu yaşlarda daha fazla strese maruz kalıyor ve çoğu zaman vücudumuza da aşırı yükleniyoruz. Stresin etkisiyle daha fazla kortizol salgılandığı için vücudumuz su tutuyor, kilo almamız da kolaylaşıyor. Ayrıca sık sık gerilim tipi baş ağrısından yakınıyoruz. Magnezyum, stresin yol açtığı bu sorunların çözülmesinde oldukça etkili. Tüm yeşil sebzelerin yanı sıra kuru yemişler, tüm hububatlar ve muz da magnezyumdan zengin besinlerden. B grubu vitaminleri de beyin fonksiyonları, merkezi sinir sistemi ve cilt sağlığımız üzerinde önemli rol oynuyor. Kuru baklagiller, ay çekirdeği, balık, yoğurt, süt, peynir, yeşil yapraklı sebzeler bolca B vitamini içeriyorlar. Sık sık karşılaşılan enfeksiyonlarda ise C vitamini yardımcı oluyor. Biber, brokoli, portakal ve lahana da C vitamini yönünden zenginler. Ayrıca 30'lu yaşlarda metabolizma yavaşladığı için dengeli beslenmeye özen göstermeliyiz. Uzmanlara göre, kalori alımının önüne geçmenin en etkili yolu, gerekmedikçe 1200 kalorinin altına düşmemek. Metabolizmanızı hızlandırmak için protein ağırlıklı beslenmekte yarar var. Özellikle süt ürünlerinde bulunan linoleik asit, vücutta kas dokusunu artırıyor. Bu sayede de metabolizmanızı yüzde 10 oranında hızlandırıyor. 30’lu yaşlarda sebze ve meyvelerinizde antioksidan etkiye sahip olanlardan bolca tüketmenizde fayda var.
Egzersiz: 35 yaşından itibaren yılda 140–170 gram kas kitlesi kaybediyor, bunun yerine de yağ depolamaya başlıyoruz. Fit ve zayıf kalabilmenin en etkili formülü ise; yüzde 70'i aerobik, yüzde 30'u ise kasları güçlendiren uygulamalardan oluşan bir egzersiz programı hedeflemek... Düzenli olarak yapacağınız yoga, jogging, bisiklet veya yüzme gibi aktiviteler metabolizmanızı hızlandırmanın ve kalori yakmanın en iyi yolu. Ayrıca bir spor salonuna kaydolarak kasları güçlendirici ve sıkılaştırıcı programları takip etmeniz, sonraki yıllarda oluşabilecek sarkma ve gevşeme riskini ortadan kaldıracaktır.
40'lı yaşlarda...
Bakım: 40'lı yaşlara gelindiğinde cilt cilde sıkılık sağlayan fibroplast gibi öz değerlerini yitirmeye başlıyor. Böylece derinlikleri 0.5 mikronu geçen mimik kırışıkları ve derin kırışıklar ortaya çıkıyor. Kazayağı çizgilerinde, ağız çevresinde, kaşlar arasında ve burun çevresindeki kırışıklar derinleşmeye başlıyor, cilt esnekliğini ve ışıltısını yitiriyor. Menopoz döneminde östrojen hormonunun üretiminin azalması sonucu ciltteki yaşlanma hızlanıyor, yüze ifadesini kazandıran hatlar kayboluyor. Aynı zamanda boyun ve eller de kırışıklardan ve pigment lekelerinden nasibini alıyor. Dolayısıyla 40'lı yaşlarda cildiniz artık zengin içerikli, besleyici ve enerji sağlayan daha güçlü antiaging kremlere ihtiyaç duyuyor. Örneğin retinol, cildin derinliklerine nüfus ediyor, böylece bağ dokusu görülür şekilde sıkılaşıyor, cilt daha dolgun duruyor, kırışıklar da bir nebze olsun doluyor. Bu dönemde kolajen onarımı için kolajen ve hyaluronik asit içerikli ürünler tercih etmenizde fayda var.
Beslenme: 40'lı yaşlarda vücut daha az östrojen üretmeye başlıyor. Bu da derin kırışıklar ve yüksek osteoporoz riski demek. Kadınların büyük bir çoğunluğu bu yaşların sonunda menopoza giriyor. Metabolizma iyice yavaşlıyor, bunun aksine kan basıncı yükseliyor. Bu dönemde kilolar başınıza daha büyük sorun olabilir. Ne kadar yediğinize ve ne yediğinize çok dikkat etmeniz gerekiyor. E vitamini bağ dokusunu stabilize ettiği ve hafif kırışıkları azalttığı için yeterince E vitamini almayı, yemeklerinizde ayçiçeği yağı kullanmanızı öneriyoruz. Osteoporoz riskine karşı da kalsiyum ağırlıklı beslenin.
Egzersiz: Metabolizmanız ne kadar hızlı çalışıyorsa, siz de o kadar genç görünebilirsiniz. Metabolizmanızı harekete geçirmek için haftada en az 1500 kaloriyi, sporla yakmanız gerekiyor. Örneğin 90 dakikalık yürüyüş veya yoga sadece kalori yakmanızı sağlamayacak, aynı zamanda ruhunuzu da dinlendirecek.