1996 yılında Dalgaları Aşmak (Breaking the Waves) adlı filmiyle ilk kez dünya çapında üne kavuşan Lars von Trier, Politiken gazetesine bir mülakat verdi.
Danimarkalı yönetmen, senaryolarının büyük çoğunluğunu sarhoşken yazdığını belirtti. Uzunca bir süre kural olarak her gün bir şişe votka içtiğini söyleyen Lars von Trier yaratıcı olabilmek adına alkolü uyuşturucuyla birlikte aldığını söyledi. 58 yaşındaki sanatçı, “Kimseye aynısını yapmayı tavsiye etmiyorum. Bu çok tehlikeli ve her açıdan aptalca” dedi.
Sadece İtiraf (Nymphomaniac) adlı filminin çalışmaları sırasında ayık olduğunu belirten Lars von Trier alkol almadığı için bir buçuk yıllık bir süreye ihtiyaç duyduğunu ifade etti.
Üç yıldır içmiyor
Von Trier ailesinin isteği üzerine üç aydır alkol kullanmadığını ve Adsız Alkolikler adlı sivil toplum kuruluşunun toplantılarına katıldığını belirtti. Bu şekilde yaratıcılığını kaybetmekten korktuğunu ifade eden Lars von Trier “Başka filmler yapıp yapamayacağımı bilmiyorum. Bu beni endişelendiriyor” dedi.
Danimarkalı yönetmen, bir sonraki projesinin bir film değil “The House That Jack Built” adlı bir televizyon dizisi olacağını ifade etti.
Lars von Trier en 2011 Cannes Film Festivali'nde büyük bir tartışma koparmıştı. Melankoli (Melancholia) adlı filminin basın toplantısında biyolojik babasının bir Alman olduğunu belirttikten sonra “Ben bir Naziyim” demiş; bu açıklama üzerine festival yönetimi Lars von Trier'i “istenmeyen adam” ilan etmişti. Lars von Trier bu olay sonrasında basının karşısına hiç çıkmamıştı.