Politika

HDP’li Sancar: Sayın Erdoğan’ın Dersim olaylarıyla ilgili tanımlaması ihlal sayılacak mıdır?

"Belli konularda, belli kelimelerin, belli tanımlamaların kullanılması, dayatma sonucunu doğurur"

14 Temmuz 2017 22:15

AKP ve MHP’nin ortak imzalarıyla TBMM Başkanlığı’na sunulduktan sonra Anayasa Alt Komisyonu’nda dün görüşülen 18 maddelik iç tüzük değişiklik teklifine ‘Türk milletinin ortak tarihi ve  ortak geçmişine yönelik’ hakaret ve ithamı düzenleyen ve Ermeni soykırımı, Kürdistan, Kürt illeri ve Amed gibi sözcükleri yasakladığı belirtilen 15. Madde üzerinde yapılan  tartışmaların damga vurduğu  anlaşıldı. 

HDP’nin Anayasa Komisyonu Üyesi Prof. Mithat Sancar, AKP’nin önergesiyle kısmi bir iyileştirme yapılan söz konusu maddenin aynen geçmesinin ifade özgürlüğünün sınırlanmasının ötesinde Mecliste milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı ve yasama sorumsuzluğu güvencelerini de ihlal edeceğini söyledi.  “Belli konularda, belli kelimelerin, belli tanımlamaların kullanılmasını dayatma sonucunu doğurur” diyen Sancar,  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  Dersim’le ilgili sözlerini hatırlattı ve “Sayın Erdoğan’ın Dersim olaylarıyla ilgili tanımlaması ihlal sayılacak mıdır? Dersim katliamı yüzleşilmesi gereken çok vahim bir olaydır, “Dersim katliamı” demişti. Bu  AKP tarafından, AKP sözcüleri, medyası yakın yazarları tarafından tarihi bir adım olarak nitelendirilmiştir” dedi.

Alt komisyon tutanaklarında dünkü görüşmelerde yer  alan  konuşmalar şöyle:

“Faşizme gider”

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Burada yeni eklenen kısımlar, mesela, Türk milletinin tarihine ve ortak geçmişine yönelik hakaret ve ithamda bulunmak tek tip tarih yorumunu dayatmak anlamına gelir. Özellikle, geçmişte yaşanmış olaylarla ilgili farklı değerlendirmeler, farklı tarihî bakış açıları ve farklı siyasal yorumlar yapılması zaten işin doğası gereğidir. Bunlardan sadece birini dayatmaya kalkmanın anlamı otoriterliktir. Eğer bunu genişletirseniz çok sık kullanmayı tercih etmediğin, anlamı aşınmasın diye kullanmayı tercih etmediğim ancak gerçekten hak ettiğine inandığım durumlarda kullandığım kelimeyle söyleyeyim faşizme gider.

Çünkü, burada tek tip bir anlayışı, hele bir tarih anlayışını dayatmak ancak Nazi ve faşist düzenlerde, doktrinlerde görebileceğiniz bir şeydir. Örneklerini verelim, mesela, bir olayın soykırım olduğunun inkârını cezaya bağlamak da aynı şeydir, bir olayın katliam ya da soykırım olduğunun söylenmesini yasaklamak da aynıdır. Hatırlayın, Fransa’da, tırnak içinde, “Ermeni olaylarına soykırım değildir.” demeyi yasaklayan ve cezaya bağlayan bir kanun değişikliği olmuştu. O zaman Türkiye’de çok tepki uyandırmıştı bu değişiklik. Aynı şey İsviçre’de de oldu, meşhur bir olaydır, bu olay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de taşındı.

Yani, bir tarihi olayı kanunla veya şimdi yaptığımız gibi İç Tüzük’le belli bir niteleme veya yoruma mecbur eden bir yaklaşım en basitinden başlayayım, evrensel insan hakları standartlarına kesinlikle aykırıdır, bu konuda taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hükümleri açıktır, mahkemenin de pek çok içtihadı vardır.

Bunun ötesinde, bir adım daha yukarı gidelim, böyle bir kısıtlama ifade özgürlüğünün sınırlanmasının ötesinde Mecliste olunca milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı ve yasama sorumsuzluğu güvencelerini de ihlal eder; giderek sadece belli konularda, belli kelimelerin, belli tanımlamaların kullanılmasını dayatma sonucunu doğurur.

“Erdoğan veya başka biri Meclis’te  'dersim katliamı' derse cezalandırılacak mı?"

Şimdi, bu ilk kısım itibarıyla söylüyorum, eğer bu aynen kabul edilirse mesela, ben sadece çarpıcı örnek olduğu için, onu veriyorum, başka örnekler de verilebilir, Sayın Erdoğan’ın Dersim olaylarıyla ilgili tanımlaması ihlal sayılacak mıdır? Dersim katliamı yüzleşilmesi gereken çok vahim bir olaydır, “Dersim katliamı” demişti. ve bu AKP tarafından, AKP sözcüleri, medyası yakın yazarları tarafından tarihî bir adım olarak nitelendirilmiştir.

Şimdi, bu düzenleme varken Sayın Erdoğan veya başka biri gelip Mecliste “Dersim katliamı” dese cezalandırılacak mı? Bana göre cezalandırılacak, eğer çifte standart kullanılmazsa, sadece muhalifleri terbiye etme amacına dönük kullanılmazsa bu düzenleme Sayın Erdoğan’ın da, onun sözlerini tekrar eden kişilerin de cezalandırılması sonucunu doğuracaktır. Ben alıp şu açıklamayı kendim kürsüden okusam, Erdoğan’ın kendi açıklamasını kürsüden okusam peki, o zaman cezalandırılacak mıyım; bu, bir.

“Anayasa Mahkemesi birazcık cesur davransa  iptal eder”

İkincisi: Bakın, aynı şey, tırnak içinde söylüyorum, Ermeni olaylarıyla ilgili olarak da geçerlidir. Bunu soykırım olarak niteleyenler var, bunu büyük felaket olarak adlandıranlar var, çok üzüntü verici olaylar olarak değerlendirenler var, bu konuda söz söylemeyi bile vatan hainliğini sayanlar var. Sayın Erdoğan Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde yaptığı açıklamalarla, Ermeni cemaatine ve halkına taziyelerini bildirmiş ve bunlar Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık sitelerinden resmen yayınlanmıştır. Şimdi okumuyorum onları, gerek yok. Olayları nitelendirirken büyük acılardan söz etmektedir. Kendisi böyle bir ifade kullanabilir, başkaları başka ifade kullanabilir. Burada, eğer bu ifade, bu düzenleme aynen geçerse emin olun Anayasa Mahkemesi birazcık cesur davransa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir, buradan verilecek her ceza ve uygulanacak her yaptırım Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden kesinkes döner.

Soykırımın inkârını suç sayan düzenlemeleri sözleşmeye aykırı buluyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Aynı şey, bir olayı olarak soykırım olarak nitelemeyi suç hâline getirmeyi de kapsar. Kaldı ki şimdi 2010’dan beri Dışişleri Bakanlığı sitesinde duran bir açıklama var değerli arkadaşlar. Dünyaya kendini anlatmak için Dışişleri Bakanlığı Sorularla Dış Politika başlığı altında bir bilgilendirme sistemi başlatmıştı ve bu bilgilendirme sistemi çerçevesinde aynen şu ifadeye yer verilmişti: Türk Ceza Kanunu’nun ne 301’inci maddesinin ne de başka bir bölümünde Ermeni soykırımın inkârı gibi bir hüküm bulunmadığı gibi hâlihazırda 1915 olaylarının soykırım olduğunu ileri sürmesi nedeniyle adli kovuşturmaya maruz kalmış herhangi bir kimse bulunmamaktadır.

“Dışişleri Bakanlığı da bu olayların soykırım olarak nitelendirilmesinin Türkiye’de yasak olmadığını”

Dolayısıyla burada zaten mahkemelerden de bu konularda mahkûmiyet kararı çıkmamıştır. Dışişleri Bakanlığı da dolaylı olarak bu olayların soykırım olarak nitelendirilmesinin Türkiye’de yasak olmadığını, ceza gerektirmediğini dünyaya ilan etmiştir. Şimdi, bütün bunlar karşısında, bir de mahkeme kararları karşısında Ermeni olaylarıyla ilgili soykırım kelimesini kullanan hatta büyük felaket ya da katliam kelimesini kullanan milletvekili cezalandırılacaktır ve biz burada çağdaş demokrasilerdeki ölçülerden, evrensel insan hakları hukukunun ilkelerine uygunluktan söz edeceğiz, bunu kimse kabul etmez. Ülkeyi zor durumda bırakmaktan yakınıyor, daha doğrusu ülkenin dışarıda sürekli zor durumda bırakıldığından yakınıyor iktidar çevreleri ama standartlar bellidir, kendimiz için talep ettiğimizi burada uygulamazsak şüphesiz üyesi olduğumuz kuruluşlarda da başka çağdaş ortamlarda da yine ciddi sıkıntılar yaşamaya devam edeceğiz.

“İskilipli Hoca’nın idam yıldönümünde getirip bunun cinayet olduğunu söylerse”

Mesela Anayasa’nın ilk 4 maddesinde çerçevesi çizilen anayasal düzeni tahkir ve tezyif etmek. Ha, buna geçmeden bir önceki başlık için şunu söyleyeyim. Baştaki konuşmamda da belirtmiştim, mesela istiklal mahkemelerinin uygulamalarıyla ilgili farklı bir yorum, mesela istiklal mahkemelerinin idam kararlarının cinayet olduğunu söylemek. Diyelim ki en çok bilinen örnek olduğu için onun üzerinden gidelim. İskilipli Atıf Hoca’nın idam yıl dönümünde gündeme getirip bunun cinayet olduğunu söylemek. Bu çerçeveye girecek mi? Eğer girmeyecekse diğerleri de girmez. Aynı şey bu birçok olay için söylenebilir ki, bir kısmını konuşmamda andım, şimdi başka örnekler vermemin nedeni, özellikle AKP’li arkadaşların burada çelişkilere ve tuzaklara dikkatini çekmektir.

“AKP’li arkadaşlar, Kürt şehirlerinde seçim dönemlerinde ısrarla ve iftiharla söylediklerinin hepsini geri mi alacak”

Eğer bu hüküm geçerse söylüyorum arkadaşlar AKP’nin bugüne kadar övündüğü pek çok şey yerle bir olur. Mesela, coğrafi adların inkârı ve dolayısıyla asimilasyon konusunda en iddialı lafları söyleyen partilerin başında AKP geliyor. Bu konuda yine en çarpıcı ifadeler kullanan liderlerin başında da Sayın Erdoğan geliyor. Şimdi, bunu eğer şehir adlarını veya bölge adlarını Anayasa’daki tanımlardan farklı ifadelerle dile getirirseniz konuşmanızda ne olacak? Ceza yiyeceksiniz, ceza yerseniz o zaman bunun açık anlamı şudur arkadaşlar: İnkâr devam ediyor, asimilasyon tam hız sürüyor. Şimdi, AKP’li arkadaşlar özellikle bölgede Kürt şehirlerinde seçim dönemlerinde ısrarla ve iftiharla söylediklerinin hepsini geri mi alacaklar? Orada şunu söylüyorlar: Bu ülkede inkâra da, asimilasyona da biz son verdik.”

Sadece bölgede gizli gizli propaganda çalışmalarında söylenmiyor bu, AKP sözcüleri ve başta yine Erdoğan bunu defalarca dile getirdi. Bir defa çerçevesi zaten muğlak, ikincisi 83’üncü maddede düzenlenen güvenceye aykırı, üçüncüsü tam bir tek tipçi dayatma. Böyle bir düzenleme geçerse Türkiye’de faşizmin bir unsuru daha kurumsallaşmış olacaktır, bunu yapmaya hiçbirimizin hakkı yok, bu ağır bir vebaldir, ileride bunun açıklamasını yapmakta çok zorlanırsınız hatta bunun açıklamasını yapamazsınız eğer buna onay verirseniz. Özellikle AKP’li arkadaşlara hitap ederek söylüyorum bunu, yarın zaten ana Komisyonda da bu görüşmeleri sürdüreceğiz, orada da başka ifade örneklerle görüşümüzü dile getireceğiz.