HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, 1. oylaması biten ve cuma günü 2. oylaması yapılacak anayasa değişikliğiyle askıya alınması gündemde olan “dokunulmazlık dosyalarının sayısının yüzde 100 arttığını” söyledi. HDP’li Beştaş, “2015 ve daha önceki yıllara ait 213 olan dokunulmazlık dosyalarında bugün yüzde 100 artışla 405’e çıktığını” söyledi. “Adliyelere, savcılıklara verilen talimatla olmayanlar için de fezleke tanzim ettirildiğini” söyleyen Beştaş, Hakkâri Milletvekili Selma Irmak hakkında yeni gelen fezlekenin 2007 tarihli olduğuna dikkat çeken Beştaş, söz konusu fezlekenin tümüyle bir konuşmayı içerdiğini anlattı.
Beştaş, TBMM Genel Kurulu’nda dün ilk tur oylaması yapılan dokunulmazlık görüşmelerinde HDP’li vekillerle iktidar partisi AKP’li vekillerin fezlekeleri arasındaki farklılıkları gündeme taşıdı. İstanbul Milletvekili Hüda Kaya'nın konuşmasında yer alan “Gerçek paralel yapı Beştepe'dedir” cümlesinden fezleke düzenlendiğini belirten Beştaş, Dengir Mir Mehmet Fırat'a ait fezlekenin tarihinin ise 21 Ağustos 2016 olduğuna dikkat çekti.
Beştaş’ın tutanaklara yansıyan konuşması şöyle:
“Yeni, 2015 ve öncesinde bizim partimize ait dokunulmazlık sayısı 213 iken bugün 405, yaklaşık yüzde 100'lük bir artış olduğunu önemle ifade etmek istiyorum. Bu konuda tümüyle adliyelere, savcılıklara verilen talimatla mevcut olan olmayan, olmayanların da fezleke tanzim ettirilerek Bakanlığa ve ilgili birimlere gönderildiğini yakinen takip ettik. Mesela, Hakkâri Milletvekilimiz Selma Irmak hakkındaki fezleke 2007 tarihinde işlendiği iddia edilen bir fille ilgili, tümüyle bir konuşma ve bu yeni geldi, bu hafta Meclise geldi.
“Yine, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hüda Kaya'yla ilgili… 'Kürsüde dokunulmazlık var.' deniyor ya ısrarla, bu örnekleri bu açıdan veriyorum. Tanzim edilen fezleke kürsüde söylediği bir cümleye dair, demiş ki: 'Gerçek paralel yapı Beştepe'dedir.' Yine, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat'a ait fezleke 21 Ağustos 2016 tarihini taşıyor.
"Emin olun bu örnekleri çoğaltabilirim. Bütün bunlar bize gösteriyor ki yargıya verilen talimatlar ve işleyiş gereği partimize mensup milletvekilleri hakkında, hepimiz hakkında, asla hukukla, ceza yargılamasıyla, suçla, fiille ilgisi olmayan yüzlerce fezleke buraya gönderilmiştir. İktidar partisinin -milletvekili oranına göre- 38 fezlekesi var 2015 ve öncesinde, bugün 46 fezlekesi var ve hepsinin mahiyeti de mühür bozma, görevi kötüye kullanma vesaire. Yani, dişe dokunur, ciddi bir iddia taşıyan hiçbir fezleke olmadığını ifade etmek istiyorum.
“Değerli milletvekilleri, biz Sayın Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanının Kütahya mitingine ilişkin sözlerini daha önce paylaşmıştık 2010 yılına dair O sözlerde de çok açık bir şekilde dokunulmazlıklara dair düşüncelerini söylüyor -çok uzun, bir bölümünü söyleyeyim- diyor ki: "…ondan sonra bize diyorlar ki siyasetçiyi birilerinin eline mahkûm edelim. Kusura bakma, bunun altında hangi tezgâhın yattığını çok iyi biliyoruz."
“Biz bugün 2010 yılında söylediği sözlerin arkasındayız. Evet, ortada bir tezgâh var ama bu sefer tezgâhın mimarı Cumhurbaşkanının kendisidir. Daha önce karşı çıktığı tezgâha, siyasetçilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına bugün kaldırma talimatı vermiştir, bunu da tarihe not olarak düşmek istiyoruz.
“Şimdi, Cumhurbaşkanı seçildiği günden bugüne kadar birçok zaman şikâyetçi olduğu vesayet rejiminin en katmerlisi gerçekten Erdoğan'ın "Dokunulmazlığı kaldırın." talimatıyla ortaya çıkmıştır. Hiç kimse bugün milletvekillerinin yargı önünde adil bir şeklide yargılanacağını asla iddia edemez. Yargı erki, mahkemeler, savcılıklar iktidar partisinin hukuk komisyonları olarak çalışıyorlar. Onlara verilen talimatları… Bir kısmı gönüllü olabilir ama diğerleri de başka hiçbir seçenekleri olmadığı için, ya sürgün edilecekler ya işten atılacaklar, ya tutuklanacaklar, ya başlarına başka bir şey gelecek, o verilen talimatın gereğini yapmak zorundadırlar. Bunu sadece biz söylemiyoruz, Burhan Kuzu bu konuda bir şey söylemişti -çok söz var da onunkini söyleyeyim- 'Bugün, vatandaşın -2015 yılında söyledi- yargıya güveni sıfır, sıfır, sıfır' demişti.
"Evet, sadece vatandaşın yargıya güveni değil, hiç kimsenin yargıya güveni yok ve bu, objektif olarak yargının şu anda iktidarın denetiminde ve emrinde olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor.
“Şimdi, gerçekten bu davanın savcısı Cumhurbaşkanıdır. O, bu kampanyayı başlatmıştır ve şu anda savcılık görevine de büyük bir şekilde, kararlılıkla devam ediyor.”