31 Mart yerel seçimlerinde, kayyım atanan belediyelerin çoğunluğunu geri alan HDP, bir ‘devlet tekrarı’nı yeniden yaşıyor.
‘Düz ovada siyasetin’ meskenlerinden belediyelere yeniden kayyım atanıyor. 31 Mart’ta Mardin, Diyarbakır ve Van başta olmak üzere 67 belediye kazanan HDP 19 Ağustos’tan bu yana ‘kayyımlarla’ karşı karşıya. 24 belediyeye İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla ‘geçici’ kayyım atandı. Ancak ‘geçici’ ibaresinin ‘kalıcı’ olduğu açık… Zira ‘yürütmeyi durdurma’ başvuruları reddedildi. Van, Diyarbakır ve Mardin'e atanan kayyımın süresi dolmasına rağmen 2 ay daha uzatıldı.
Kayyımların yanı sıra gözaltı ve tutuklamalar da ardı ardına geldi; devam ediyor. Birçok belediye başkanı tutuklandı. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı tutuklanan isimler arasında.
HDP’nin verilerine göre 24.07.2015 tarihinden bu yana parti ile ilişkili 16 binden fazla kişi gözaltına alındı. Aralarında eş başkanların, milletvekillerinin, il ve ilçe eş başkanlarının, yöneticilerin, üyelerin de bulunduğu 4902 tutuklandı. Bu sayı her gün daha da artıyor tabii.
HDP şimdi tartışıyor… Seçmen iradesinin tecellisi sandık siyaseti nasıl korunacak? Seçmenin sandığa olan güveni nasıl yeniden tesis edilecek?
Parti içinde bir tartışma olduğu açık. 20 Kasım’da HDP Ankara’da eş başkanlar düzeyinde ‘Parti kurulları ve seçilmişlerle birlikte belediyelere atanan kayyımlara karşı politik tutumunu’ açıklayacak.
Tartışmanın parti içindeki seyrinin nasıl ilerlediğinden bağımsız olarak, sosyal medya üzerinden farklı tutumların ‘içeriyi’ yansıttığını söylemek eksik olsa da yanlış olmaz.
DEP döneminin isimlerinden Sırrı Sakık, 13 Kasım’da Twitter hesabından şöyle yazdı:
“HDP’li belediyelere kayyım rutinleşip ve normalleşirken kendine demokrat(!) diyen hiçbir kesimden ve şahıstan bir beklentim yok. Ancak HDP’den beklentim yereldeki bu çıkmazdan kurtulmasıdır. Şahsi fikrim kalan belediyelerin hep birlikte çekilmesidir.”
Selahattin Demirtaş’ın avukatlarından Mahsuni Karaman da 14 Kasım’da benzer bir görüşü paylaştı. Twitter hesabından “Fiilen tasfiye edilen/edilmek istenen bir HDP var. HDP’nin elinde ise toplu istifa ederek ara seçim ile hodri meydan deme imkânı var. TBMM istifaları kabul eder ve ara seçim olursa ne ala… Yeni bir çıkış olabilir. Kabul etmezse, iktidarın tasfiye politikası ifşa olur” diye yazdı.
Ancak daha sonra ‘Açıklama/Düzeltme’ başlığı ile “Kimseye istifa çağrısı yapmadım, anayasada belirlenmiş hükümler ve imkânlar çerçevesinde tespit ve yorumda bulundum. ‘Demirtaş’ın Avukatı’ sıfatıyla değil, Mahsuni Karaman olarak kişisel bir paylaşımda bulundum” dedi.
Mahsuni Karaman’ın yazdıklarının altına gelen yorumlardan da HDP içinde bu eğilimin destek bulduğu anlaşılıyor.
‘Öcalan üzerindeki fiili tecridin’ kaldırılması için 200 gün açlık grevinde kalan HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven ise farklı düşünüyor.
Leyla Güven, Oya Baydar’ın ‘Adını anmaktan bile korktuğunuz O Parti’ başlıklı yazısındaki “HDP’nin ‘ortak vatan’da ortak yaşam düsturu, yalnız bırakılmanın umutsuzluğunun yarattığı haklı öfke ile tartışmaya açılırsa, halkların birliği de demokrasi de onarılması çok güç yaralar alır” ifadelerini alıntıladığı bir tweet attı.
Bu tweet’e parti içindeki etkili isimlerden Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen “Daha öncesinde belediye eş başkanlarının görevden alındığını unutuyoruz ve tabi ondan önce şehirlere yönelik ablukaları da. Sarı öküzü 7 Haziran'ın hemen ardından yaşadıklarımızda kaybettik. Meclis ya da belediyelerden çekilme tartışması sorunu tersinden ele almaktır. Sebebe dair sorgulamayı yapmadan sonuca takılmaktır. Siyasette toplumsallaşmayı neden yeterli düzeyde sağlayamadığımızı cesaretle masaya yatırmazsak tüm kazanımları terk etsek de aynı hataları tekrarlarız. Çekilmek ilk adım olacaksa sonrasında atılacak adımları da netleştirmek gerekir. Halkı siyasetin asıl öznesi haline getirmedikçe, kurtarıcı lider bekleyen ya da siyasetçiyi merkeze koyan hiçbir hamle umulan radikal sonucu doğurmayacaktır” yorumunu yaptı.
Tam bu tartışmalar sürerken Diyarbakır merkezli SAMER bir kamuoyu araştırması yayımladı. ‘Kayyım atamalarını destekliyor musunuz?’ sorusuna katılımcıların yüzde 81,3’ü “desteklemiyorum” yanıtını verdi. Aynı ankette ‘Kayyım atamalarına karşı HDP’nin tavrını yeterli buluyor musunuz?” sorusuna “yetersiz buluyorum” diyenlerin oranı ise yüzde 62,5…
Araştırmada dikkati çeken bir sonuç da, 18-24 yaş aralığındaki seçmenin yüzde 54’ünün “yetersiz” bulduğunu söylemesi. Yani gençler HDP’ye daha tepkili.
Parti kulislerine göre HDP’deki ağırlıklı eğilim ne Meclis’ten ne de belediyelerden çekilmek yönünde… Ancak bu tartışmanın meşru bir tartışma olduğunu HDP Sözcüsü Günay Kubilay dile getirdi. Günay, “HDP kurumsal olarak bir sine-i millet tartışması yapmıyor. Sine-i millet tartışması da demokratik ve meşru bir öneridir. Mücadele yöntemlerinden birisidir. HDP kendi çoğulcu yapısı ve radikal demokrasi anlayışı gereğince bu önerileri görmezden gelecek, kulağını kapatacak bir parti değildir. 20 Kasım’da yapacağımız geniş ölçekli büyük toplantıda bu öneriler de diğer önerilerle birlikte tartışılacaktır” dedi.
Kimi basın organları Kubilay’ın doğrudan ‘Meclis’ten ve belediyelerden çekilmeyeceğiz’ dediğini aktarsa da Kubilay'ın açıklamasında böyle bir ifadesi yok. 20 Kasım öncesi böyle net bir cümlenin kurulmasının mümkün olmadığını partili isimler de teyit ediyor.
Yine partili isimler, 'sadece belediyelere değil HDP’nin varlığını ortadan kaldırmaya dönük saldırılara karşı' çekilecek yerin olup olmadığını 20 Kasım’da karara bağlanacağını söylüyor.