HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, darbe girişimine ilişkin olarak, "Aslına bakılırsa Türkiye'de adı konulmamış sivil siyasi darbe, askeri darbeyi doğurdu. Sivil siyaset tam demokrasiye dayanmazsa, çatışma ve baskı siyasetinden beslenirse gideceği yer adı konulmamış darbe olur" dedi.
HDP grup toplantısında konuşan Yüksekdağ'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Dün karşımıza çıkan diktatörlüklerin, cunta yönetimlerinin içinden demokrasi isteğiyle çıktıysak bugün de öyle çıkacağız. Meclis’e dönük bu saldırıyı bir kere daha kınıyorum. Bu darbeci zihniyetle, pratikle asla uzlaşmadık, uzlaşmayacağız. Bu darbecileri doğuran iklim ve zeminle de uğraşmayacağız. Türkiye’de böyle bir darbenin yaşanması sadece sonuçları açısından değerlendirilemez. Eğer darbeyle ve darbecilikle güçlü, köklü bir hesaplaşma içine girmek istiyorsak darbeyi yaratan koşullarla yüzleşmeliyiz. Türkiye’de siyasi iktidarlar tarafından yapılmayan şey budur. Bizler HDP olarak yapılmayanı yapma iradesini ortaya koyuyoruz. Darbe koşullarıyla ve zeminiyle hesaplaşmadan darbeye ve darbecilere karşı yürütülecek operasyon, darbe tehlikesini bertaraf etmeye yetmeyecektir.
Meclisin kötürümleşmesi de hafife alınmayacak bir sapma ve bir suçtur. Demokrasinin gelişme ve geliştirilme güvencesi olan Meclis kötürümleştirdiler. Anayasayı ihlal ederek geçici maddelerle işine geldiğini dokunulmazlığını kaldırıp tutuklamakla, hapsetme amacıyla bir yasa çıkarıldı. Seçilmiş halk temsilcilerinin sadece siyaset yaptıkları için, demokratik bir şekilde var olmakta ısrar ettiği için cezalandırılma darbesiyle karşı karşıya kaldık. Kürt milletvekillerinin hapse atılması döneminde de görmüştük. 90'lı yıllarda o vekilleri tutuklayanlar, o yıllardan darbesiz çıkmayı başaramadılar. Bütün siyaset kurumunu felç ettiler. Uzun yıllar o felç olma durumu aşılamadı. Bugün, yine aynı yolda gitmekte ısrar eden bir hükümet var kardeşimizde. Bizleri hedefleyen, HDP'lilerin dokunulmazlığını kaldırarak Meclis'ten atma mekaniği, başka bir darbe girişimini hazırlamaktır. Böyle olmak zorunda mıydı? Bunun cevabını en net şekilde veriyoruz. Değildi.
Bir yıl öncesine gidelim. Bu darbe mekanizmasının saldırısının düğmesine basıldığı yer Türkiye'de barış ve demokratik çözüm sürecinin masasının dağıtılmasıyla paraleldir. Dolmabahçe'de, etrafında birleşilen ve uzlaşılan mutabakattan vazgeçen, buz dolabına kaldıran siyasi iktidar, demokrasi iradesini hapsederken darbe mekaniğini serbest bırakmıştır. Bütün zincirlerini çözmüş, adeta köpekleri salmıştır. İşte 1 yıllık süre içerisinde bunun ortaya çıkardığı anti-demokratik meclisi ortaya çıkarma ısrarıyla kaos yaşanıyor. Ama siyasi iktidar sadece bununla yetinmedi. Çözüm masası devrildikten sonra, savaş ve çatışma siyasetini ortaya koydu. Geride bıraktığımız bütün süreç boyunca kesintisiz olarak çalıştı, tahribat oluşturdu. Bu dönem içerisinde darbeci yapı tam da bu bulanık hava içerisinde güç kazandı, kendisini örnekledi. Bir iktidar, bir sivil siyasi darbe mekanizması içerisinde, bir cunta mekanizması kendisini büyüttü. Aslına bakılırsa Türkiye'de adı konulmamış sivil siyasi darbe, askeri darbeyi doğurdu. sivil siyaset tam demokrasiye dayanmazsa, çatışma ve baskı siyasetinden beslenirse gideceği yer "adı konulmamış darbe" olur.
Mazlumun ahı yerde kalmaz. Katledilen o kadınların, çocukların, Cizre’de diri diri yakılan insanlığın ahı yerde kalmaz.
Darbecilerin yenilmesi, tek başına demokrasinin kazandığı anlamına gelmez. Demokrasinin kazanması için reformlar gerekiyor.
Ancak herkese demokrasi sağlanması, gerçek anlamda demokrasinin zaferi anlamına gelecektir.
Hopa’da mahallelerine yönelik linç girişimlerine karşı sokağa çıkan gençler tutuklandı. Tankları yoktu. Derhal bırakılmalılar.
Bir taraftan gece gündüz, defalarca sokağa çıkma çağrısı yapılırken, Kürt kentlerinde sokağa çıkma yasağı devam ediyor.
Sayın Öcalan, "Türkiye’de demokratik bir çözüm sağlanmazsa, bu çatışma durmazsa, darbe mekaniği devreye girer" demişti.
Dün "Türk askerleri sivilleri katletmez, onlar bizim onurumuzdur" diyenler, bugün aynı kişilere etmedikleri hakareti bırakmıyor.