Yusuf Cem Durakcan / Bilimfili
Zürafaların boyunlarının neden uzun olduğu ile ilgili hikayeyi mutlaka duymuşsunuzdur.
Çok uzun zaman önce tozlu bir patikadan, doğal su kaynağına ulaşmak isteyen bir hayvan, her sabah geçiyordu. Yolun yarısındayken, savanalardaki en etli ve lezzetli yaprakları olan ağaçların olduğunu görüyordu. Bu yapraklara uzanmayı deneyen bu hayvan, her ne kadar kendisini esnetse bile, uzanmayı bir türlü başaramıyordu. Daha sonra bir gün, çabaları sonuç verdi ve aniden lezzetli ve sulu yapraklara uzanmayı başardı. Yıllar geçti, ve bu zürafanın bebekleri oldu. Nesiller boyunca, bu hayvanlar daha da uzadılar ve uzadılar. Artık ağacın tepesine dahi uzanabiliyorlardı.
Bu yalnızca çocuk kitaplarında geçen bir hikaye olabilir, ve aslında hikayenin verdiği mesaj da bellidir: çalışmaya devam edersen, egzersiz yapmaya devam edersen, sağlıklı beslenirsen, kendini iyi yönde değiştirebilirsin ve elde etmek istediğin şeyi elde edebilirsin. Yalnızca bu da değil tabiki. Aynı zamanda, senin çabaların senden sonraki nesillerin de yararınadır. Hikaye güzel fakat, ne yazık ki, bilim insanlarına göre bu hikaye tamamen yanlış. Doğal seçilim tarafından tetiklenen, DNA içerisindeki rastgele mutasyonlar evrimsel değişimlerin yakıtı gibidir. Bu hikayede anlatıldığı gibi bir değişimin gerçekleşmesi oldukça zordur, fakat son zamanlarda yapılan araştırmanın önermesine göre; zürafa hikayemizdeki unsurlar aslında hedeften pek de uzak olmayabilir. Değişmez bir kullanım kitapçığı gibi olmayan DNA’mız esnek ve değişkendir. Hatta belki de düşündüğümüzdençok daha fazla değişme yeteneği vardır.
Neredeyse bütün hücrelerimiz 20,000 civarında geni temel alıyor olsa da, her bir hücre tipi bu genlerin eşi benzeri olmayan çiftini kullanır. Genler yeri ve zamanına göre aktif edilip, kapatılabilir. Bu mekanizma ”epigenetik” olarak adlandırılır ve genetik koda ilaveten gerçekleşir. Epigenetik bilgi bir dizi biyolojik işaret ilegenlerimizin içerisine yazılmıştır ve temel DNA dizisini etkilemez. Bu kimyasal işeretlerin şaşırtıcı dizilişi, DNA’yı paketleyen proteinlerin üzerine yapışabilir, ve hatta DNA’nın kendisine yapışıp genom üzerinde belirli parçaların hücrelerin gen okuma mekanizması tarafından okunmasını engelleyebilir ya da onları daha davetkarhale getirebilir.
Brokoli yemek, yeşil çay tüketmek ve egzersiz yapmak, epigenetik işaretleri daha iyi yönde değiştiren yalnızca birkaç aktivite. Daha sağlıklı bir yaşama yönelmemizi sağlayan bu durum, başka bir işe daha yarıyor; bazı araştırmacılar alerjilerden kansere ve Alzheimer’a kadar birçok hastığın altında yatan sebepler için sağlıksız epigenetik değişiklikleri suçluyorlar.
Bunun gerçekleşebilmesi için, epigenetik işaretlerin yumurtaların ya da spermlerin DNA’sına yazılması gerekiyor ve bu sperm ya da yumurtadan yavru olması gerekiyor. Epigenetik işaretlerin nesiller arasında temizlenmesinin mekanizmaları mevcut, fakat bazı araştırmalara göre bu her zaman mükemmel bir şekilde yapılamıyor. Ayrıca, önceki nesillerin sonraki nesilleri nasıl etkilediği ile ilgili şaşırtıcı örnekler de mevcut. En meşhur örnek olarak Dutch Hunger Winter‘ı gösterebiliriz. Dutch Hunger Winter, ikinci dünya savaşı sırasında yaşanan kıtlık sırasında hamile kalmış bir kadının çocuğu. Normalden daha küçük doğan bu çocuğun torunları, savaş sonrası bolluğunda doğmalarına rağmen normalden daha küçük doğdular.
Şimdiyi konuşacak olursak, bu durumun örnekleri artık insanlarda daha nadir görülüyor. Fakat, kanıtlar giderek artıyor. Eğer spor yapma alışkanlığınız varsa, pizza ya da kafein bağımlısıysanız doğmamış çocuğunuz üzerinde bu alışkanlıklarınızın bir etkisi olabileceğini bilmeniz gerekiyor.