Çevre

Hasankeyf Koordinasyonu kuruldu: "Henüz geç değil"

06 Temmuz 2019 10:34
Ilısu Barajı ile sular altında bırakılmak istenmesi nedeniyle “Hasankeyf için geç değil” diyerek, aralarında Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipler Odası (TTB), Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi (HYG), Ekoloji Birliği, İstanbul Kent Savunması, Kuzey Ormanları Savunması, Arkeologlar Derneği, siyasi parti ve ekoloji hareketlerinin de bulunduğu Hasankeyf Koordinasyonu kuruluşu oluşturuldu.
 
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) vekillerinin de katıldığı toplantıda, herkesin Hasankeyf için sorumluluk alarak mücadele etmeye davet edilerek, “Dicle Vadisi ve Hasankeyf boğulmasın” denildi.

Ilısu Barajı’nın su tutmasıyla sular altında kalması bırakılmak istenilen tarihi Hasankeyf’i korumak için mücadele edeceğini bildiren Hasankeyf Koordinasyonu, dün düzenlediği toplantısıyla kuruluşunu ilan etti. Karaköy’deki TMMOB’a bağlı Makine Mühendisleri Odası (MMO) İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısına, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP İstanbul Milletvekili Züheyla Gülüm, TTB Merkez Konseyi Onur Kurulu Üyesi Taner Gören ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katıldı.

‘Baraj gölü dolsa da geç değil’

“Hasankeyf için geç değil” pankartının olduğu toplantıda “Bu tarih senin ve benim, bu doğa ve Dicle Nehri hepimizin, Hasankeyf tüm insanlığın” ifadeleriyle Hasankeyf Koordinasyonu adına açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada, “Milyonlarca canlıya ev sahipliği yapan Dicle Vadisi'nin yok olmaması, canlı bir varlık olan Dicle Nehri'nin de kendi suyunda boğulmaması için geç değil. Henüz az tahrip olmuş ve sadece 136 kilometresi Dicle Nehri olan 400 kilometrelik bir akarsu ekosistemi için, nesli daha yok edilmemiş onlarca tür için geç değil. 200 yerleşim yerinin sular altında kalmaması, 80 bin insanın toprağı ve evinin ellerinden alınmaması, göç etmek zorunda kalmamaları için geç değil. Mezopotamya Sazlıkları’nın kurumaması ve orada bir çocuğun su içmeye devam etmesi için daha geç değil. Dünyada benzeri olmayan bir evrensel miras alanı olan Hasankeyf için geç değil. Bazı eserleri taşınmış ve kale etrafında devasa set örülmüş olsa bile Hasankeyf için geç değil. Baraj kapakları kapatılsa da geç değil. Baraj gölü dolsa da geç değil. Sona yaklaşılmış olsa da Ilısu projesinin neresinden dönersek dönelim, bu hepimize kârdır. Bir an önce Ilısu Barajı durdurulmalı ve proje iptal edilmelidir. Hasankeyf Koordinasyonu olarak da Hasankeyf’in ve Dicle vadisinin kurtarılması için, Ilısu baraj projesi bitmiş olsa bile su tutulmasına karşı durmak ve su tutulsa bile baraj havzasından suyu boşaltmak için mücadelenin genişletilerek devam ettirilmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz.” denildi.

“Hasankeyf sadece taşınan o 7 eser değil’

Koordinasyon adına okunan metinde, “Bu talepler sadece Hasankeyf Koordinasyonu’nun değil 11 bin 500 yıllık tarihin, kazısı bile yapılmamış höyüklerin, baraj yüzünden bozulmamış ekosistemin, kuşun, balığın, binlerce yıldır yaşayan doğanın çığlığıdır. Bu çığlığa ses olacağınıza canı gönülden inanıyoruz. Hasankeyf'in Allianoi gibi su altında kalmaması için elimizden geleni yapacağız! Unutmayın, Hasankeyf sadece taşınan o 7 eser değil. Umudumuz, Hasankeyf ve Dicle Vadisi'ni suları altında bırakarak doğa, yaşam, tarih, kültür ve hafızayı yok edecek Ilısu barajını durdurmak. Umudumuzu asla kaybetmeyeceğimizi burada bir kere daha ilan ediyoruz! Ve biliyoruz, bir gün bu projeyi durduracağız ve taşınan 7 eseri tekrar eski yerine taşıyacağız! Hayalperest değiliz. Hasankeyf ve Dicle Vadisi kadar gerçeğiz! Şimdiden bu mücadeleye ses katacak, güç verecek herkese Hasankeyf adına, doğa adına, çevre adına Hasankeyf Koordinasyonu olarak teşekkürlerimizi iletmek isteriz. Dicle Vadisini ve en az 11 bin 500 yıllık tarihe sahip Hasankeyf kentini kurtarabiliriz. Bu sorumluluğu alacak herkesi de Hasankeyf Koordinasyonu içinde yer almaya davet ediyoruz” ifadeleri yer aldı.

"Büyük atlayışa davet"

Koordinasyon, Hasankeyf’in korunması ve savunulması için 14 Temmuz'da Uluslararası Atlayış Günü'nde Hasankeyf adına yapılacak Büyük Atlayış'a davet etti.

TTB: Toplumsal refleks geliştirilmeli

Hasankeyf Koordinasyonu’nun açıklamasını duyduğu zaman özellikle katılmak istediğini belirten Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey Onur Kurulu Üyesi Prof. Dr. Taner Gören de ‘çevre yıkımına karşı bilinçli olmak gerektiğinin farkındayız’ diyerek, Türk Tabipler Birliği’nin bu sürece destek verdiğini belirtti. Gören, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Hasankeyf içimi acıtan en önemli olaylardan biri. Sürekli düşünüyorum. Rant için doğaya saldırıyorlar. Yüzde 2’lik bir kesim rant için doğaya ve insanlığın değerlerine saldırıyor. Benim hekim olarak duyarlılığım, bu olay gerçekleştiği takdirde birçok insanın yaşam alanlarından kopması ve canlıların yaşam alanlarının değişmesiyle birçok sağlık sorunu yaşayacak olması. Hasankeyf için bir toplumsal refleks geliştirilmeli. Hasankeyf için bu kritik dönemlerde Türkiye ve dünya kamuoyunu desteğe çağırıyorum. Buna karşı bir duyarlılık geliştirip, olabildiğince bu projeyi durdurmalıyız.”

Tanrıkulu: İnsanın içini başka acıtıyor

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise “Bu proje yıllar önce düşünülmüş ve yeni yeni hayata geçirilmiş. 1950’lerin teknolojisi ile 2000’lerin teknolojisi arasında dağlar kadar fark var. Bulunduğumuz çağda doğayla barışık başka yöntemler kullanılabilecekken ısrarla baraj yapmaya çalışmak doğa ve tarih katliamı anlamına gelir” diye konuştu. “Söyleyecek pek bir şey yok. İnsanın doğduğu, yaşadığı, büyüdüğü bir coğrafyayı tahrip etmek insanın içini başka acıtıyor, Hasankeyf benim için öyle. Hasankeyf’e yapılanlar katliamcı bir zihniyetin sürdürülmesidir. Hem kültürel varlığa hemde insanlığa büyük bir darbe vurulmuştur. Bu girişim bizlere neyin yok edildiğinin farkındalığını yaratılıyor, bu önemli” diyen Tanrıkulu, Hasankeyf için geç değil kampanyasını destekleyeceğini ifade etti.

"Sadece Türkiye’li ilgilendiren bir mesele değil"

HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, iktidarın nereye baksa para gördüğüne dikkat çekti. Gülüm, “İktidar burayı nasıl rant alanı yaparım diye yaklaşıyor. Bir yıkım ve talan varsa bu tüm dünyayı etkilemelidir. Bu mesela sadece Türkiye’li ilgilendiren bir mesele değil, dünyayı ilgilendiren bir durum" diye kaydetti.

"Yalnız bırakılma politikasıyla karşı karşıya"

Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi'nden Ali Ergül’de Hasankeyflilerin göçe zorlandığını belirterek, “Hasankeyf kent suçları, doğa tahribine maruz kalmış bir kent olarak koordinasyon kurulması bu açısından çok önemli. 1982'den beri Hasankeyfli göçe zorlanıyor ve bölgeye yatırım yapılmıyor. Bölge sistematik bir şekilde yalnız bırakılma politikasıyla karşı karşıya. En son taşınan evleri tamamlanmadan taşındırılan ailelere imzalatılan sözleşmelerde ‘sorunsuz teslim aldım’ ibaresi var” dedi.

"Eserleri bağlamından koparıyorlar"

Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Yiğit Ozar ise toplantıda şunları söyledi:“Arkeologlar Derneği olarak önemli bilimsel ve tarihsel çalışmalara örnek olmuş Hasankeyf'i savunuyoruz. Koordinasyon içerisinde yer almayı etik bir sorumluluk borcumuz olarak olarak görüyoruz. Medyada Hasankeyf'teki eserlerin taşınması mühendislik başarısı olarak gösterilmeye çalışılıyor. Oysa eserleri tarihinden, bağlamından kopararak taşımak bizim için bir koruma faaliyeti sayılamaz.”

Prof. Ahunbay: Yaşatabildiğimiz oranda 'çağdaş'

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne(AİHM) başvuru yapanlar arasında olan ve yıllarca Hasankeyf ve Dicle Vadisi için mücadele eden Prof. Dr. Zeynep Ahunbay toplantıya mesaj gönderdi. "Hasankeyf'e selam" diyerek başlayan Prof. Dr. Ahunbay'ın mesajında şu ifadelere yer verildi; "Doğayı, tarihi, değerleri suya gömerek medeni olmak mümkün değil. İyi mühendislik, geçmişi ve geleceği, doğayı saygıyla biçimlendirmek, insanlığa hizmet etmektir. Günümüzde çabalar, milyonlarca yılda oluşan doğal çevreyi, insanlığın tarihi öncesinden bu yana çevrede bıraktığı izleri korumaya odaklanmıştır. Doğayı ve kültür mirasını yaşatabildiğimiz oranda 'çağdaş' olmaktan söz edebiliriz. Dicle Vadisi ve Hasankeyf bu kapsamda kötü muamele görmüştür ve şu anda önemli bir eşiktedir. Şimdiye kadar gözardı edilen, yerinden kesilip taşınan anıtlara rağmen, aklımızı başımıza devşirip, yanlış adım atmaktan, kasıtlı tahrikten kaçınmak uygarlık adına ònemli bir karar olacaktır. Durup düşünmek ve yanlıştan dönmek yönünde karar alanlar doğa ve insanlık adına pişman olmayacak; ileride saygıyla anılacaktır."