Politika

'Halep Çağlayan ise arşın Zeytinburnu'

AKP’nin Kazlıçeşme’deki mitinginden Baykal’a seslenen Erdoğan ‘Halep Çağlayan ise arşın Zeytinburnu’ dedi.

23 Mart 2009 02:00
AKP’nin Kazlıçeşme’deki mitinginden Baykal’a seslenen Erdoğan ‘Halep Çağlayan ise arşın Zeytinburnu’ dedi.

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biliyorum ki İstanbul yine büyüklüğünü konuşturacak, yine Türkiye'nin numunesi olma özelliğini sergileyecek ve AKP ile yola devam diyecektir" dedi.

Erdoğan, partisince Kazlıçeşme Meydanı'nda düzenlenen mitingdeki konuşmasına, İstanbul'un 39 ilçesindeki bütün vatandaşlarını selamladığını ifade ederek başladı.

Kendi yaşadığı kazayı anlattı

CHP'nin "kenarından köşesinden" ortak olduğu koalisyon dönemlerinde hastanelerde ölülerin bile rehin alındığını, sosyal güvencesi olmayanların hastaneye bile yaklaştırılmadığını ifade eden Erdoğan, bir anısını şöyle dile getirdi:

"Bunu kendim yaşadım. Trafik kazası geçirdim, hastaneye götürdüler, komadayız, sordukları soru şu: SSK'lı mısın, emekli sandığı mensubu musun? Kan, revan içindeyiz, hala bunu soruyorlar. Bizi 3 arkadaş bir minibüsle Bolu'ya kadar gönderdiler. Önce bir hastaneye gittik.' SSK'lı olduğu için biz bakamayız' dediler. Yaralı arkadaşımızın elinde 3 tane serum şişesi oradan oraya... 1,5 saat böyle geçti. Bu mudur insan öncelikli bir dünya?"

Alanda toplananlara "En gür seda ile seslenmeye hazır mıyız?" diye soran Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Az önce birileri Çağlayan'daydı. Aman yarabbi, ne palavralar. Nasrettin Hoca'ya bir palavracı gelmiş. Palavracı demiş ki 'Ben 40 arşın, 60 arşın atlarım'. Tabii böyle deyince Nasrettin Hoca da 'Atla oğlum' demiş. Bunun üzerine palavracı cevap vermiş. 'Halep'deyken atlardım' demiş. Hemen Nasrettin Hoca 'Halep oradaysa arşın buradır' demiş. Şimdi ben de diyorum ki sayın Baykal, senin Halep'in Çağlayan ise arşın burası, Zeytinburnu. Eğer metrekare ölçüp biçmesini bilmiyorsan burada öğreniver. Çağlayan Meydanı ne kadar, Zeytinburnu Kazlıçeşme ne kadar? Bunu da sana kılavuzların söylesinler."

İstanbullu'ya küçük düşünmenin yakışmayacağını, İstanbul'un tarih boyunca hep büyük düşündüğünü anlatan Erdoğan, 29 Martta da İstanbul'un tüm ilçelerinin büyük düşüneceğini ve "yola devam" diyeceğini, buna inandığını kaydetti.

‘Baykal’ın görevi ebedi muhalefet’

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın idealinde hiçbir zaman bu ülkede iktidar olmak bulunmadığını ifade ederek, "Çünkü halk onu ebedi muhalefet ilan etti" dedi.

Baykal'ın devletin valilerine, yargıya, maliyeye, bürokratlarına, teknokratlarına sataştığını, "Devletin bürokrasisinin hepsi AKP'li" dediğini belirten Başbakan Erdoğan, Baykal'ın "AKP ile gelen APS ile gider" sözünü eleştirdi.

Erdoğan, "Ayıptır ayıp. Bu ülkede APS ile ancak gitse gitse mektup gider. Devletin resmi kademelerindeki atamaların nasıl yapıldığı bellidir. Ama unuttun galiba, kimya bozuldu çünkü" diye konuştu.

"Deniz Baykal'ın idealinde hiçbir zaman bu ülkede iktidar olmak bulunmadı. Çünkü halk onu ebedi muhalefet ilan etti" diyen Erdoğan, "Şimdi yalvarıyor 'Anneciğim ne olur bir gün bana bir iktidar'. Bu millet vermeyecek sana iktidar. Çünkü dürüst davranmıyorsun" dedi.

‘Borç yiğidin kamçısıdır’

CHP Lideri Baykal'ın 220 milyar dolar borçla ecdadın neler yaptığını anlattığını söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sadece borçla değil. Bunun için de borç da vardır, sabit gelir de vardır. Bu işi öğren. Ekonomiyi öğren. Bak 'Borç yiğidin kamçısıdır'. Şu anda Türkiye'nin devlet olarak kamu net borç stoğu 142 milyar dolardır. Dürüst ol, dürüst. Özel sektörün borcunu niçin gelip de devlete yıkıyorsun? 142 milyar dolar, çıkıyor diyor ki 500 milyar dolar. Ayıptır, ayıp. Bunları öğren, dürüst ol. Ama dürüst değil. Hep yanlış. Çünkü kılavuzu farklı. Biliyorsunuz, kılavuzu karga olanın durumu bu. Değiştir bu kılavuzu değiştir. Sana da yazık oluyor. Üzülüyorum. Yaşın 70 olmuş. Yazıktır, bu hep böyle mi gidecek?"

Deniz Baykal'dan kendi eserlerini anlatmasını isteyen Erdoğan, kendisinin bu ülkeye kazandırdıklarıyla konuştuğunu kaydetti.

Türkiye'nin 230 milyar dolar olan gayrısafi yurtiçi hasılasını 750 milyar dolara çıkaran bir başbakan olarak konuştuğunu belirten Erdoğan, Baykal'a yönelik "Sen neyle konuşuyorsun onu söyle" diye seslendi.

Baykal'ın gerçekleri saptırdığını ifade eden Başbakan Erdoğan, devlet olarak fabrika yaptırmayı bıraktıklarını, artık fabrikaları girişimcilerin yaptığını söyledi.

Devletin fabrikalarının iflas ettiğini, zararlarını da vatandaşın ödediğini anlatan Erdoğan, "Bunların mantığı bu. CHP zihniyetinin mantığı bu. O devletçi mantık maalesef hep zarar, zarar, zarar... Zararın bedeli de millete" diye konuştu.

Geçmiş iktidarların karşılıksız para bastığını, bunun vatandaşın cebindeki parayı çalma anlamına geldiğini dile getiren Erdoğan, Türkiye'de 6,5 yıldır karşılıksız para basılmadığını ifade etti.

Erdoğan, konuşmasında "CHP'nin tapusu Baykal'ın elindedir. MHP'nin tapusu Bahçeli'nin elindedir. AKP'nin tapusu milletin elindedir. Farkımız bu" dedi.

Çanakkale Destanı'nın hep birlikte yazıldığını, İstiklal Savaşı'nın omuz omuza, yürek yüreğe kazanıldığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biz bu Cumhuriyeti hep birlikte kurduk, 'Bayrakları bayrak yapan üstendeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır' diyerek yola devam ettik. Yıllarca birlikte güldük, birlikte sevindik. O zaman ayrı gayrı niye? O zaman ayrımcı siyaset niye? İnsanları bölen, ırklarına, mezheplerine, dinlerine, dillerine ayıran bu dil, bu üslup niye? Bu çatışmacı, bu tahrik edici üslup niye? Ne diyor Aşık Veysel; 'Kürt'ü, Türk'ü ve Çerkez'i/Hep Adem'in oğlu kızı/Beraberce şehit gazi/Yanlış var mı ve neresi/Yezit nedir ne Kızılbaş/Değil miyiz hep kardaş/Bizi yakar bizim ataş/Söndürmektir tek çaresi...' İşte biz bu anlayışla 'demokrasi' dedik. İşte biz Necip Fazıl'dan, Nazım Hikmet'ten, aldığımız ilhamla 'özgürlük' dedik. Mehmet Akif'ten, Namık Kemal'den, Kemal Tahir'den Peyami Safa'dan aldığımız üslupla 'hürriyet' dedik. Baki'den, Nedim'den, Fuzuli'den kalan incelikle, zarafetle 'hoşgörü' dedik. Şeyh Edebali'den, Yunus Emre'den, Mevlana'dan, Şeyh Ahmet Yesevi'den, Hacı Bektaş'tan aldığımız dersle 'kardeşlik' dedik. Fatih'ten, Kanuni'den, Yavuz Selim'den aldığımız aşkla 'büyük Türkiye' dedik. Biz, Gazi Mustafa Kemal'den yüklendiğimiz mesuliyetle, 'muasır medeniyetler seviyesi' dedik. Birlik içinde bütünlük, kardeşlik içinde geleceğe emin adımlarla bu yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Bin yıllardır bozulmayan, yıpranmayan kardeşliğimizi ebediyen muhafaza edeceğiz. Aramıza nifak sokma gayreti içinde olanlara asla prim vermeyeceğiz. Nifak tohumlarının bu ülkede yeşermesine izin vermeyeceğiz."

‘Bunlar bakar kör’

Türkiye'nin bu türbülanstan daha güçlü çıkacağını, bu krizi fırsata dönüştüreceklerini, bundan kimsenin endişesi olmaması gerektiğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Şu meydan bunu gösteriyor. Biz şu anda yerel seçim yapıyoruz. Peki sayın Baykal ne konuşuyor? Yereli konuşuyor mu? Gittiği illerde yerelde neler yapılacağı ile ilgili bir planını, projesini duydunuz mu? Yok ki planları, projeleri... Ve 'Ne yaptınız' diyor? Ayıp, bunlar bakar kör... Afedersiniz açtığımız yolların üzerinden gidiyorlar. Şimdi Eskişehir'de bu hızlı trene hangi yüzle bineceksiniz? 9 bin 468 kilometre duble yol yaptık, bu yollardan geçiyorsunuz hangi yüzle? 330 bin derslik yaptık 6,5 senede... İnsan kalkar bir teşekkür eder."

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, "İsterse bir vatandaş telefonda hükümete küfretmeli, hakaret etmeli. Telefonda konuşurken ağız tadıyla birbirimize küfredemiyoruz" dediğini ifade eden Erdoğan, konuşmasında AKP iktidarını eleştiren Mehmet Ali Erbil'i de unutmadı.  

Baykal'a Erbil göndermesi

Erdoğan, "Ayıptır ayıp... Sen bir lidersin. Sayın Baykal, bu ifadeleri gece 12.00'den sonra kullan. Bak, çocuklarımızın ahlakını bozacaksın ya da şifreli kanallarda konuş bunları. Tutturmuş bir televizyon, televizyon... Buyur çarkıfelek, televole var. Orada şovmenlerle beraber şovunu yap. Ben de sen çıkarsan seyrederim" dedi.