Türkiye basınında krizler nadir değildir. Bu listeye geçen haftalarda Gazete Duvar da eklendi. Ali Duran Topuz, gazetenin patronu Vedat Zencir tarafından yapılan ‘editöryal müdahaleleri’ gerekçe göstererek istifa etti; Duvar English’in genel yayın yönetmeni Cansu Çamlıbel ve gazetenin yazar kadrosunun neredeyse tamamı onu takiben görevlerini bıraktı.
Gazete Duvar’ın başına şimdi devrilen tuğlaları tekrar dizmeye çalışmak için T24 ailesinin en uzun süreli üyelerinden Hakan Aksay geçiyor. Üstüne üstlük bu rolü, ‘patron müdahalesi’ iddiasıyla yönetimi dağılmış bir gazetede devralıyor; soru işaretleri bir süre daha çevresini saracak. Kendisinin de çok sevdiği Vladimir Vısotskiy’nin öğütlediği gibi, “Şüpheci bakışları kabullenip, suçlamalara alışması gerekecek”.
Gazete Duvar’ın Genel Yayın Yönetmenliği’ne getirilmesinin ardından ilk söyleşisini ‘eski’ gazetesine veren Aksay, “Duvar’ın yıkıldığını değil, çok daha sağlamlaşarak yükseldiğini göreceğiz” dedi.
Gazete Duvar’ın imtiyaz sahibi Zencir’le kendisine 1 ay kadar önce teklif yapana kadar hiç tanışmadığını belirten Aksay, “editöryal bağımsızlıktan milim taviz vermeyeceğini” ve herhangi bir müdahalede görevi bırakacağını ifade etti. Aksay, bu doğrultuda icra kurulu ve yayın kurulu gibi mekanizmaları yeniden düzenleyip işlevsel kılacaklarını belirtti.
Göreve getirilmesinin ardından yapılan yorumlarla ilgili olarak, "Elbette sessiz itirazlar, farklı görüşler ve kuşkular vardır. Beni yakından tanıyanları epeyce güldüren 'patronun adamı' türü iddiaların da bu kuşkuların arasında yer alması doğal" diyen Aksay, “Çok işimiz var, tartışma ve iddialarla boğuşarak kaybedeceğimiz zaman yok” ifadelerini kullandı.
Aksay'ın T24'ün sorularına verdiği yanıtlar şöyle...
Yarın Gazete Duvar’da göreve başlıyorsun, Hakan abi. Öncelikle hayırlı olsun. Umarım başarılı olursun.
Sağ ol Kaan. Ben de öyle umuyorum.
Herhalde senin meslekî yaşamında ilk kez böyle bir üst düzey medya yöneticiliği aşaması gündeme geliyor.
Evet, doğru söylüyorsun. Bugünlerde ben de birkaç kez geçmiş deneyimlerimi düşündüm. Birkaç mütevazı medya ve başka organizasyondaki yöneticilik pratiğimi saymazsak bu ilk olacak. Gazetecilik açısından ise 45 yıl önce okulda duvar gazetesi yaparken bugün Gazete Duvar’ın yayın yönetmeni olmak güzel bir duygu. Ama aynı zamanda çok büyük bir sorumluluk.
Gazete Duvar’da ciddi bir kriz döneminden sonra dümene geçiyorsun. Bu teklif sana ne zaman geldi?
Bir ay önce Gazete Duvar’ın sahibi Vedat Zencir ile görüştük. Orada geldi bu teklif.
Bekliyor muydun?
Kesinlikle beklemiyordum. Benim açımdan şaşırtıcı oldu.
Teklifi almadan önce Vedat Zencir ile bir tanışıklığın var mıydı?
Hayır, teklifi aldığım gün tanıştık. Bir ortak tanıdık aracılığıyla buluştuk. Uzun bir sohbetimiz oldu.
Ve bir anda Gazete Duvar’ın Genel Yayın Yönetmeni (GYY) oluverdin?
Hayır, olmadım. Teklif için teşekkür ettim ama olumlu cevap vermedim. Farklı önceliklerim ve projelerim varken böyle radikal bir değişime hazır olmadığımı dile getirdim. Duvar severek izlediğim bir yayın olduğu için, ona başka şekillerde katkıda bulunabilir miyim diye düşünmeye çalıştım. Ama konu kapanmadı. Vedat’la birkaç görüşmemiz daha oldu. Düşünmeye ve görüşüne önem verdiğim kişilere danışmaya devam ettim. Sonunda kabul ettim. Yürüttüğüm projeleri tamamlamak için bir süreye ihtiyacım vardı. Ve başlamak üzere olduğum bazılarından vazgeçmem gerekiyordu. Kolay bir seçim olmadı. Sonradan süreci biraz daha hızlandırmak gerekti.
Kolay olmadığını söylüyorsun. Hâlâ çelişki yaşadığın oluyor mu? Kendini nasıl hissediyorsun?
Hayır. Kararımı verdikten sonra çok netim. Zor bir işe başladığımı biliyorum. Ama kendimi çok iyi hissediyorum. Ve gerçekten kaliteli bir gazeteye gittiğimden, iyi bir miras devraldığımdan, Duvar çalışanları ile birlikte gazeteyi çok daha ileriye taşıyacağımızdan hiç kuşkum yok.
"Editöryal bağımsızlıktan milim taviz veremeyiz"
Gazetenin son genel yayın yönetmeni Ali Duran Topuz, görevden ‘editöryal bağımsızlığa müdahalede bulunulduğunu’ iddia ederek ayrıldı...
Ali Duran Topuz ile geçmişte galiba 2-3 kez görüşmüştük. İlki, sanırım yıllar önce IMC TV’deydi. Birkaç yıl önce de Artı TV’de Tatava TV programını yaparken onunla söyleşi yapmıştım. Uzaktan da olsa dikkatle izlemeye çalıştığım, saygı duyduğum, başarılı bir meslektaşım.
Gazetenin patronu ile ilk genel yayın yönetmeni arasındaki ilişkilerin gelişimini, yaşadıkları sorunların ayrıntılarını elbette ben bilemem ve bu konuda konuşamam. İzleyebildiğim kadarıyla editöryal bağımsızlığa müdahale konusu dallanıp budaklanmadı; birçok yazar böyle bir şey yaşanmadığını ifade etti.
Ancak ayrılış sürecini her iki tarafın da çok iyi yönetemediği herhalde bir sır değil. Ne yazık ki Gazete Duvar bu süreçte yara aldı.
Tabii böyle bir durum, sonraki yayın yönetmeninin “patronun adamı” olacağı iddialarına da sebep oldu. Şimdi sen “patronun adamı” mı oldun?
GYY olarak adımın açıklanmasından sonra geçen birkaç gün içindeki tepkilere bakıyorum. Ciddi bir olumsuz paylaşım göremiyorum. Elbette sessiz itirazlar, farklı görüşler ve kuşkular vardır. Beni yakından tanıyanları epeyce güldüren “patronun adamı” türü iddiaların da bu kuşkuların arasında yer alması doğal. Bu iddiayı savunanlara kendimi, 35-40 yıllık mesleki deneyimimi anlatmaya çalışacak değilim. Çok işimiz var, tartışma ve iddialarla boğuşarak kaybedeceğimiz zaman yok. Zaten yakın gelecekte her şey netleşmeye başlar.
Gazetenin patronu Vedat Zencir ile editöryal bağımsızlık üzerine bir anlaşmanız oldu mu?
Elbette. Gazete Duvar’ın kısa sürede güçlenmesinin temelinde yer alan en önemli özelliklerinden biri, cesur ve özgür gazetecilik yapma şartlarına sahip olmasıydı. Editöryal bağımsızlık ilkesinden bir milimetre bile taviz vermemiz söz konusu olamaz.
Biliyorum, benim gibi, gazetenin çalışanlarının, yazarlarının ve okurlarının önemli bölümü de medya özgürlüğüne büyük önem veren bir dünya görüşüne sahip. Doğrusu, çoğumuzun yaşam ve mücadele bagajı, bizim patronlara sempati ve güvenle bakmamızı zorlaştırıyor. Burada es geçilmemesi gereken, Duvar’ın patronunun da benzer bir geçmişi ve benzer görüşleri paylaşan bir insan olduğu gerçeği.
Zor olan ama mutlaka başarılması gereken bir görevimiz var: Gazete patronu ile gazete yönetimi ve çalışanları arasındaki ilişkileri, hak ve yükümlülükleri, olabildiğince net kurallar ile saptayıp kurumsallaşma yolunda adım atmamız gerekiyor.
Uygulanması gereken kurallar, patronun “Parayı ben veriyorum, istediğimi yaparım ve yaptırırım” tavrı ile gazete yönetiminin “Senin işin sadece parayı vermek, hiçbir şekilde hiçbir konuya karışamazsın” tavrı arasındaki yelpazede aranmalı ve sorunlara her iki tarafın da haklarına saygı ve editöryal bağımsızlığı koruma temelinde çözüm bulunmalı.
Şimdi birçok işimizin arasında mutlaka bu konuyu da çalışacağız. Bunun için icra kurulu ve yayın kurulu gibi mekanizmaları yeniden düzenleyip işlevsel kılacağız. Medyada kurumsallaşmayı güvence altına almak için bu tür çalışmalar zorunlu. Ayrıca biz bu konuda şeffaf davranacağız ve hem içerden hem de dışardan herkesin katkısına açık olacağız.
Editöryal bağımsızlığa bir müdahale olması durumunda görevi bırakacak mısın?
Kesinlikle. Uzun gazetecilik yaşamımın sadece Moskova’daki bölümüne bakanlar bile, muhtemelen beni pek “istikrarlı” bulmayabilir. O kadar çok ayrılık (istifa veya atılma) yaşadım ki. Benim açımdan hemen hepsinde, verilen sözlere ve yapılan anlaşmalara uyulmaması gerekçesi vardı. Bu ayrılıklar konusunda istemeden de olsa “uzmanlaştım.” Biliyor musun, diğer taraftan ben bu ayrılışları doğal birer vazgeçiş olarak görüyorum. Genel olarak hayatta, dostluklarda, özel yaşantıda, iş ilişkilerinde vazgeçmek veya vazgeçilmek çok doğal bir seçenek. Sakince kabul edip yola devam etmek gerekiyor. Kısacası, Kaan, bu açıdan hiçbir tedirginliğim yok.
"Yaratıcılıkla ve cesaretle işimize devam edeceğiz"
Gazete Duvar 5 yıllık bir yayın. Görevi kurucu genel yayın yönetmeninden alıp, haber merkezinin ikinci lideri olacaksın. Okuyucular yayın çizgisinde bir değişiklik beklemeli mi?
Hayır. Gazete Duvar beş yılı aşkın sürede bileğinin hakkıyla önemli bir yere geldi. Bunda, uygulanan yayın çizgisinin oynadığı rol belirleyici oldu. Bundan sonra da aynı yoldan ilerleyeceğiz.
Dört gün önce T24’teki veda yazımda da vurgulamıştım: İşimiz, gerçeğin yazılmasını ve söylenmesini, olabildiğince geniş kesimlere ulaşmasını sağlama uğraşı… Profesyonel kuralları olan, vicdana ve ahlaka dayanan, sorumluluk ve özveri isteyen bir iş… Yalanlarla yatıp kalkılan, insanların gözünün içine bakılarak dört bir yana palavralar savrulan bir ortamda, cesaret ve ustalık ile akıllara ve yüreklere ulaşma görevi…
Yaşanan kriz şartlarında Duvar’ın sağa kayabileceğinden tutun, yıkıldığına ve bir daha asla eski etkisine sahip olamayacağına kadar birçok görüş dile getirildi.
Evet. Maalesef bir kısmını, olayı fazla bilmeyen ve bir parça aceleci yorum yapan dostlardan da duyduk. Ama yeterli bilgiye sahip olmamalarındaki sorumluluk sadece onlarda aranamaz. Duvar da olması gerektiği hızda ve açıklıkla davranamadı. Sonuçta bunlar yakında geride kalacak. Kimse Gazete Duvar’ı gömmekte, yıkılmış ilan etmekte ve artık asla eski gücüne kavuşamayacağını savunmakta acele etmesin. Duvar’ın yıkıldığını değil, çok daha sağlamlaşarak yükseldiğini göreceğiz.
Peki, ekipte değişikliğe gidecek misin?
Hayır, hiç öyle bir niyet ya da kararla işe başlamıyorum. Her şeyin ancak kendisi ile başladığına inanan şişik egolular açısından, yeni geldikleri mecradaki herkes beceriksiz, dışardan getirecekleri ise süper yeteneklidir! Duvar’da çeşitli iş alanlarına ve önceliklere bağlı olarak az sayıda takviye gündeme gelebilir ama ciddi bir kadro değişikliği olması gerektiğine kesinlikle inanmıyorum.
Duvar hep iyi bir haber ve analiz gazetesi oldu. Duvar’ın beş yıllık geçmişi de bunu gösteriyor, sıkıntılı son haftaları da.
Biz işimizi yapmaya devam edeceğiz; sorumlulukla ve vicdanla, neşeyle ve enerjiyle, yaratıcılıkla ve cesaretle…
“Duvar’ın kapısı ayrılanlara açık”
Duvar, yaşananlarla birlikte kimine göre bir dağılma sürecine girdi. Gazeteden birçok yazar ayrıldı. Bu isimlere geri dönmeleri için davet götürecek misiniz?
Ayrıntılarını ve gelişim sürecini tam bilmesem de, yazarların zincirleme bir reaksiyon içinde köşelerini terk etmeleri, Duvar çalışanları ve okurları gibi beni de üzdü. Bu ayrılış süreci çok çabuk oldu. Bu kadar kısa süre içinde her birinin, kendileri açısından Duvar’da yaşananlarla ilgili kapsamlı ve tatmin edici bir analiz yapıp yapamadıklarını bilemiyorum. Ancak bir kısmı arkadaşım olan giden yazarlarla empati yapmaya çalıştığımda şunu görüyorum: Ülkede yaşanan boğucu ortam, özgürlüklere karşı bitmek bilmez saldırı ve kısıtlamalar, köşe yazarlarını, “özgürlük mücadelesinden taviz vermeme” çizgisinden hareketle, algıladıkları şekliyle patron-GYY gerginliğinde o an için ayrılışı daha etik bulma noktasına taşımış olabilir. Üstelik kendilerini bu göreve getiren GYY ile dayanışmak için istifa kararının daha doğru ve cesur bir seçenek olduğu sonucuna varmış olabilirler. Onları anlamaya çalışmakla birlikte çok kısa sürede aldıkları kararın doğru olduğunu savunamıyorum. Bu konuyu son günlerde bazı Duvar yazarları galiba daha iyi ifade etti. Her neyse, ne olduysa oldu; sonuçta bu değerli arkadaşlarımız kendilerini ve okurları haftalardır önemli bir platformdan yoksun bıraktılar. İzninle göreve başlamanın arifesinde buradan onlara sesleneyim: Duvar’ın kapısı hepsine açıktır. Şu ya da bu nedenle dönmek istemeyenlere ise Gazete Duvar’a katkıları açısından teşekkür etmek boynumuzun borcudur.
Gazete Duvar’a yeni köşe yazarlarının katılmasını da bekleyebilir miyiz?
Evet, önümüzdeki haftalarda aramıza katılacak köşe yazarları olacaktır.
T24’ten Gazete Duvar’a geçmek
Hakan Aksay deyince seni tanıyanların aklına ilk olarak Rusya geliyordur diye tahmin ediyorum. Editörlükte hep ABD ekolünden söz edilir, şimdi Rus ekolü zamanı mı? Artık Duvar daha çok dış politika odaklı mı olacak?
Eh 60 yılın 40’ı Rusya ile sıkı ilişkide geçince mutlaka izleri olabilir tabii. Aslında biliyorsun, bir yere gelen her yeni yöneticinin öncelikleri, alışkanlıkları, hatta takıntıları oranın ortamına yansıyabilir.
Dış politika ve dış haberler zaten önemi artan bir konu; elbette bizim de önceliklerimiz arasında olacaktır. Kuşkusuz, bu iç siyasetten taviz anlamına gelmez. İçerden ve dışardan haber ve analizleri güçlendirmeli, bazen haberlerin içinde, “5N1K” formülü içinde kaynayıp giden insan faktörüne daha fazla ışık tutmalıyız diye düşünüyorum. Araştırmacı gazeteciliğe, görsel unsurlara verilen önem de artmalı bence. Video söyleşiler çoğalmalı. Zaten Duvar’ın bir zenginliği olan yurt haberleri ve yerel muhabirler gazetede daha da aktif yer almalı, gazetecilik İstanbul ve Ankara dışındaki yerleri daha fazla gündeme taşımalı.
Ayrıca ekonomik ve sosyal sorunlar, iklim ve ekoloji, doğa ve hayvan hakları, kültür ve sanat gibi alanların da güçlendirilmesi gerektiği izlenimini taşıyorum. Gazete Duvar ekleri de çok önemli.
Ama tüm bu konularda yarından itibaren Duvar’daki arkadaşlarla görüşerek daha net bir tutuma gelmek gerektiğini düşünüyorum.
Peki ya senin Rusya uzmanlığına ve birikimine ne olacak?
Beni GYY teklifini kabul etme aşamasında en çok zorlayan konulardan biri de buydu. Bir yıldır hazırladığımız Rusya içerikli bir siteyi ve YouTube yayınları projesini rafa kaldırma kararını almak kolay olmadı. Elbette Rusya/eski SSCB ülkeleri konusunu terk etmeyeceğim ama onlarla ilgili harcayacağım zaman muhtemelen azalacaktır. Belki bu alanlarda Duvar’ın habercilik performansının yükselmesi “uzmanlık hüznümü” biraz yatıştırabilir. Hayat çok zengin, mutlaka kendi çözümlerini üretecektir.
Seninle T24’te bunca yıldır tanışıyoruz, Hakan abi. Kişisel duygularına da biraz değinelim 11 yıl sonra T24’e veda ediyorsun. Üstelik belki de rakip bir sitenin başına geçiyorsun…
T24 benim hayatımın en istikrarlı işyeri oldu. 11 yıl, üstelik iyi gazetecilikle, dostlukla, dayanışmayla geçti. Çok şey öğrendim T24’te. Ve bunları kısmen de olsa veda yazımda aktarmaya çalıştım.
“Rakip yayın” konusunda ise görüşüm farklı. T24 12 yıl, Gazete Duvar ise 5 yıl içinde kendilerine önemli bir alan açtılar, varlıklarının ne kadar gerekli olduğunu ortaya koydular. Yıllardır ben de dahil birçok okurun internetten baktığı ilk iki kaynak bunlar. Ve bu doğal. Bir eve birden fazla gazetenin girmesi gibi.
Genel tabloyu, kimilerinin pek sevdiği anlatımla “büyük resmi” ihmal etmeyelim: Bugün ülkemizde medyanın yüzde 95’i iktidarca kontrol ediyor ve bu devasa yapı, birçok haberin aktarılıp anlaşılması değil, gizlenip bilinmemesi, çarpıtılması için buldozer gibi bir faaliyet içinde. Ve nispeten az sayıda medya kurumu ve gazeteci bunlara karşı özveriyle, cesaretle, yaratıcılıkla mücadele ederek gerçek gazeteciliğin bayrağını yükseklere taşıyor.
Bunlar arasında T24 ve Duvar dahil birçok internet sitesi var; BirGün, Evrensel ve başka günlük gazeteler var; Halk TV, Tele1, KRT, Artı TV gibi televizyon kanalları var; ayrıca Medyascope, GAIN, Agos, Pencere, Oksijen gibi çeşitli yayınlar var; bunun dışında Faruk Bildirici ve Ünsal Ünlü gibi tek başlarına başarıyla mücadele eden birçok saygın meslektaşımız var. Burada saydığım ve sayamadığım birçok alternatif mecra birbirlerinin rakibi değil, hep birlikte ülkenin ve halkın umududur.
Önümüzdeki 1-2 yıl içinde yaşanacak olumlu-olumsuz bir dizi radikal değişimin ayak sesini bugünden duyuyoruz. Hazırlığımızı buna göre yapacağız. Birilerinin kaşlarını kaldırarak telaffuz ettiği “bir kısım medya”, yakın gelecekte bugünkünden çok daha önemli rol oynayacaktır. Onlar arasında Gazete Duvar, inanıyorum ki yarınları bugünden daha sağlam karşılayacaktır.
En azından yarın başlayacağım yeni görevimde benim amacım bu.