T24 - Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne dün sunulan "kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili zarara uğrayan kişilerin, sadece ilgili kurum aleyhine dava açabileceğini öngören" yasa tasarı için Vatan gazetesi yazarı Güngör Mengi, "İktidar grubu haksız tutuklamaları caydırma amaçlı yasal tedbirleri hafifletiyor şimdi. Yani hukuku boşaltmak, Silivri’nin duvarlarını daha da kalınlaştırmak için kanun çıkarıyor" dedi.
Güngör Mengi'nin Vatan gazetesinde "Robotlaşma!" başlığıyla yayımlanan (7 Aralık 2010) yazısı şöyle:
Robotlaşma!
Eğer Meclis’te tartışılan son karma paket vicdan engeline takılıp biraz düzelmezse yandık demektir...
Referandum propagandası sırasında AKP heyecan verici bir slogan kullanmıştı:
“Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü!”
Hani “yeme de yanında yat” derler ya öylesine renkli bir rüya.
Ama bir iktidarın icraatı, vaat ettiği hedefe bu kadar mı ters olur?
Dün verilen yasa teklifi kabul edildiği takdirde, kamu işleminden zarar gören bir vatandaş, “kişisel kusur” bile söz konusu olsa ilgili kamu görevlisi aleyhinde dava açamayacak.
Zarar görenler sadece kurum aleyhine yargıya başvurabilecek.
Ve bu düzenleme hâkim ve savcılar için de geçerli olacak.
Bu yasa sadece Prof. Mehmet Haberal’ın Ergenekon davası kapsamında tazminata mahkûm ettirdiği hâkimleri kurtarmakla kalmayacak, Balyoz davası bağlamında tazminat riski taşıyan hâkim ve savcıları da koruyacak.
“Ne sihirdir ne keramet; el çabukluğu marifet” tekerlemesine uyan bu operasyon hiç şüphe yok ki keyfi bir yönetim kurmanın altyapısını işaret ediyor.
Yeni düzenleme ile haksız tutuklama tazminatı bir tedbir olmaktan uzaklaşarak işlemez hale gelecektir.
Uyanın ve uyarın
Referandumda “evet” kazanırsa aslında insan hakları ve demokrasinin kazanacağını iddia edenler iki gruptu.
Birinciler hınk deyiciler, diğerleri saf romantikler...
İktidar grubu haksız tutuklamaları caydırma amaçlı yasal tedbirleri hafifletiyor şimdi. Yani hukuku boşaltmak, Silivri’nin duvarlarını daha da kalınlaştırmak için kanun çıkarıyor.
Acaba şimdi saf romantikler uyanıp hiç değilse “Ne oluyor orada?” diye seslerini yükseltirler mi?
Hayır, bunu kimse beklemesin.
Ama ülkenin aydınları, demokratik toplum örgütleri, baroları, hukuk fakülteleri, bu gidişe itiraz etme hak ve görevlerini ihmal ettikleri takdirde ülkenin bu yüzden sürükleneceği kötülüklerin birinci derece mesulü olacaklarını bilmelidirler.
Üniversiteli gençlerin hafta sonunda İstanbul’da yaptıkları, demokratik bir hakkı kullanma girişimi idi. Medyada yayınlanan görüntüler devletin görüntüsünü değiştirmiştir.
Dokunulmaz memur
Bu polislerin üniversite çağında çocukları olmasa bile kardeşleri de mi yoktur?
Durdurulabilecek sayıda tehlikesiz göstericinin önüne bir barikat kurmak yeterli iken o gaz ve cop uygulaması neyin nesidir?
Polis, zaten dağılmakta olan gençlere kızlara, arkalarından koşarak neden cop vurur, tekme atar, gaz sıkar?
Nefretten beslenmese asla bu dereceye varmayacak acımasızlık, güvenlik görevi yapan bir kitleye niçin doldurulur?
Meclise verilen teklif yasa haline gelirse adalet ve güvenlik, insan haklarını gözetme önceliğinden kopacaktır.
Devletin bu temel kurumları, “Sizi yasal sorumluluklar karşısında dokunulmaz hale getirdim. Size ne diyorsam onu yapın” diyen bir iradenin buyruğu altına sokacaktır.
Hafta sonunda gençlere uyguladığı şiddeti utanç ve dehşet duyguları ile izlediğimiz o coplu, kasklı görevliler, yanlış bir şey yaptıkları zaman adalete hesap vermek zorunda olduklarını bilen polislerdi.
Yarın dokunulmaz olmanın cesareti ile ne hale gelirler?
Baskı yönetimlerinin ortak özelliği kamuda çalışanları robot yapmaktır.
Allah ülkeyi robotlar cehennemi haline sürüklenmekten korusun!