Tutuklu yargılanan eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak "İktidar sürekli HDP’ye vurarak, diğer muhalefet partilerine ayar veriyor" dedi.
12 Eylül askeri darbesinde henüz 19 yaşındayken cezaevine giren, dönemin işkenceleriyle meşhur Diyarbakır Cezaevi'nde kalan Gültan Kışanak, 30 Ekim 2016’da bir kez daha tutuklandı.
Kandıra F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Kışanak Evrensel gazetesinden Elif Ekin Saltık'ın sorularını yanıtlayan Gültan Kışanak, yargılama süreçleriyle ilgili yaşadıklarını aktarırken "Mevcut durumu tanımlamak için 'yargı siyasallaştı' tanımı bile yetersiz kalıyor. Partizan-militan ve temel işlevinden uzaklaşmış bir yargı var" diye konuştu.
Pandemide, cezaevi koşullarında daha ağır bir tecrit yaşadıklarını aktaran Kışanak senaryo çalışması yaparken bir baskın ve arama sırasında tüm çalışmalarına el konulduğunu söyledi.
Kışanak'ın açıklamaları şöyle:
"Yargı siyasallaştı tanımı bile yetersiz kalıyor"
"Yargılama ortada bir suç varsa, bir mağdur varsa, hakikati ortaya çıkartıp mağduriyeti telafi etmeye, adaleti tesis etmeye yönelik bir süreçtir. Hukuk terminolojisi açısından bakıldığında ortada bir yargılama değil; siyasi öç alma, siyasi rakiplerini etkisiz hale getirme, muhalif olmanın bedelini ödetme, demokratik siyaseti tasfiye etme çabası var. Yargı da bunun aracı haline getirilmiş. Bizler siyasi rehineler, yargıçlar, iktidarın talimatıyla çalışan memurlar, mahkeme süreçleri sanal-kapalı devre işleyen formaliteleri yerine getirme işlemi gören bürokrasi... Mevcut durumu tanımlamak için “yargı siyasallaştı” tanımı bile yetersiz kalıyor. Partizan-militan ve temel işlevinden uzaklaşmış bir yargı var. Yargı öylesine temellerinden sarsıldı ki önümüzdeki yıllarda, durum daha da vahim olabilir. İktidar tarafından partinin il ve ilçe örgütlerinden alınarak yargıya geçiş yapan kişiler, bizim davalarımızı adeta “hukuksuzluk stajı” yapıyor.
"Geçen 8 Mart'tan bu yana bir canlıya dokunamadık"
F tipi cezaevleri zaten üçer kişilik hücre sistemi. Pandemiyle birlikte cezaevi, katı bir tecrit mekanına dönüştü. En son geçen yıl 8 Mart’ta açık görüş yapmıştık. O günden bu yana ailemizle, avukatlarımızla, hatta bu cezaevinde olan diğer kadın mahpuslar yüz yüze hiçbir görüşme yapamadık, bir canlıya dokunamadık. Tüm açık görüşler ve bütün ortak alan etkinlikleri iptal edildi. Aslında, gerekli koruyucu önlemler alınarak, sınırlı da olsa sosyalleşme imkanı yaratılabilirdi. En azından, aylardan beri tecritte olan bizler birbirimizle görüşebilirdik, ortak alan etkinlikleri (sohbet, spor vb.) yapılabilirdik. Sağlık ve tedavi hakkından tutalım savunma hakkına kadar, dış dünya ile temas-iletişim hakkından tutalım spor- sosyal aktivite-sohbet hakkına kadar her türlü hakkımız askıya alındı. Pandemi sürecinde toplumun hiçbir soruna çözüm üretmeyen iktidarın, cezaevi için bulduğu tek çözüm de “katı tecrit” oldu. Bu duruma dair bir duyarlılık oluşmazsa “yeni normal” diyerek bu tecrit halini kalıcı yapabilirler.
"İktidar HDP'yi vurarak muhalefet partilerine ayar veriyor"
Görüldüğü kadarıyla, muhalefet partileri, “ekonomiyi merkez alan” bir siyasal hat izliyor. Son derece önemli bir politik hat. Zira milyonlarca insanın açlık sınırında yaşadığı gerçeği, demokratik muhalefeti göreve davet ediyor. Bu ülkenin ekonomik kaynakları öylesine peşkeş çekildi ki, vatandaşın adeta iliğini kuruttular. Pandemi sürecinde emekçiler “ölümüne çalışmak” zorunda kaldı. Binlercesi de işini kaybetti. Ekonomik krizin iktidarın izlediği siyasetle, yönetim anlayışıyla, barışla, adaletle bağı iyi anlatılırsa bu yalan ve talan düzeninin mağduru emekçiler, demokrasi ittifakının motor gücü olabilir. Bir de HDP’ye yaklaşım sorunu var, muhalefetin. İktidar sürekli HDP’ye vurarak, diğer muhalefet partilerine ayar veriyor. HDP yapılanlara sessiz kaldıkça, sıra diğerlerine de geliyor. Memlekette “terörist” olmayan muhalefet kalmadı. Bu gidişata “Dur” demeyen, demokratik siyasete sahip çıkmayan bir muhalefetin, demokrasi mücadelesini kazanma ihtimali dahi yoktur demeyeceğim ama çok azdır. HDP’ye sahip çıkmak demokrasiye sahip çıkmaktır.
"Yazdığım senaryoya da el koydular"
Senaryo yazımı bilmediğim bir işti. Beni epeyce uğraştırdı. Yaklaşık 1 yıl üzerinde çalıştım, bitirmek üzereydim. Geçen kasım ayı sonunda koğuşlarımıza yapılan baskın ve arama sırasında alıp gittiler. Sadece senaryo taslağı da değil, tuttuğum günlük tarzı notlarım, okuduğum kitaplardan çıkarttım notlar, kimi önemli gelişmelere dair tuttuğum günce, velhasıl 4 yıldan beri emek verdiğim ve bundan sonraki çalışmalarımda yararlanmayı düşündüğüm tüm düşünsel birikimime el koydular. 4 yıldan beri hale geldim. Bu sadece benim yaşadığım bir sorun da değil, burada bulunan bütün kadın arkadaşlarına tüm yazılı materyallerine el konuldu. Ne zaman geri vereceklerini, hatta geri verip vermeyeceklerini de bilmiyoruz.