Kocanın, eşini dövmesinin zalimce bir davranış olduğunu belirten Fethullah Gülen, dayağa karşı koymanın nefsi müdafaa olduğunu söyledi ve kadınlara şunu önerdi: Çocuğunuz yoksa boşanın, ya da judo, karate öğrenin ve kocanın bir tokat atıyorsa siz iki tokatla karşılık verin.
Dinden sapma bir davranış
Bazı Müslüman ailelerde, nedenleri ne olursa olsun, kocaların eşlerini dövdüğünün bir gerçek olduğunu belirten yazar Ahmet Kurucan, bu gerçeğin İslam'a mal edilmesinin yanlış olduğunu ifade etti. İslam'da bu olayı haklı gösterecek bir delil olmadığını belirten Kurucan, Müslüman aileler arasında görülen koca dayağının, teorinin pratiğe yansımasında bir sapma olarak değerlendirdi. Kurucan, dayak gibi dinden onay almayan örf ve âdetlerin bir sapma olduğunu belirtti.
Radikal söylemler
Geçen hafta, aralarında Fethullah Gülen'in de bulunduğu sekiz kişilik bir 'dost meclisi'ne katıldığını belirten Kurucan, Gülen'in de koca dayağına kesinlikle karşı çıktığını söyledi. Kurucan, Zaman gazetesinde bugün yayımlanan yazısında, Gülen'in sohbette söylediği 'radikal' sayılabilecek konuşmalarını şöyle aktardı:
Sigara içinler mahkemeye verilmeli
"Hocaefendi diyordu ki: "Sigara içmediği halde sigara içenlerle aynı atmosferi paylaşanlar sağlıklarına verdikleri zarardan dolayı onları mahkemeye vermeli ve davacı olmalılar. Eğer sigara içen baba ise, karısı, çocuğu hiç fark etmez, dava açabilmeliler...
Oluşan sessizliği "çok radikal bir düşünce değil mi?" sorumla bozdum. Verdiği cevap şu oldu: "Benim başka radikal düşüncelerim de var o zaman. Mesela, koca dayağı yiyen kadınlar, eğer ortada çocukları olmasa boşansınlar derdim."
Dayak boşanma nedeni sayılabilir
Bu düşünce en azından evde sigara içen babayı dava etme ölçüsünde beni şaşırtmıştı. Çünkü fıkhî açıdan bu cümleyi değerlendirdiğinizde karşınıza çıkan boşanma sebebi adına bir içtihattır. Yani koca dayağı hanım tarafından açılacak boşanma davasının sebebi olabilir.
Hâlbuki fıkıh müdevvenatında, İslam'a göre meşru boşanma sebepleri arasında müstakil olarak koca dayağını görmeniz mümkün değildir. Aksine nüşûz/geçimsizlik ve geçimsizliğin kadından kaynaklanma durumunu ele alan içtihadlarda eğer yuvanın devamı, huzurun avdeti bu yolla sağlanacaksa kadının kocası tarafından hafifçe dövülebileceğini okudum.
Devam etti Hocaefendi: "Kocanın karısını dövmesinin 'kuvvetli zayıfı her zaman ezer" zalim felsefesinden ne farkı var? Siz bana siyerde Efendimiz (sas)'in, hanımlarına bir tek fiske attığını gösterebilir misiniz? Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer gibi cahiliyenin içinden çıkmış insanların hanımlarına attıkları bir tek tokat var mı? Demek Müslümanlıklarıyla cahiliyeye ait her şeylerini terk etmişler."
Kadınlar judo, karate öğrensinler
Bitti mi? Hayır. Daha çarpıcı bir şey söyledi bu çerçevedeki sözlerinin sonunda. Dedi ki tebessüm ederek: "Hatta kocası tarafından dövülen kadınlar judo, karate, tekvando kurslarına gitse. Kocası bir tokat vuruyorsa, o da iki tokatla karşılık verse." Bunu tebessümünden hareketle şaka olarak algılayabilirsiniz; ama arkasından söylediği cümle bu algıya hayır diyor. "Dövme haksız yere yapılan fiilî bir saldırıdır ve suçtur. Bu saldırıya karşı nefsi müdafaa meşrûdur. Hatta müdafaa etmeme ayrı bir suçtur denebilir."
Hocaefendi'ye ait bu düşünceleri hanımlarına dayak atmayı İslamî bir hak olarak görenlerle, koca dayağını İslam'ın yumuşak karnı olarak gösterenlerin mütalaalarına, insaf ve iz'anlarına havale ediyorum."