Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “İster terör, ister Güneydoğu, ister Kürt meselesi deyin, bu Türkiye’nin en önemli meselesidir. Mutlaka halledilmesi lazımdır. Bu Türkiye’nin birinci meselesidir” dedi.
DTP, Gül'ün mesajından umutlu
Gül bu açıklamayı dün Prag’daki temaslarının ardından gezisini takip eden gazetecilerin soruları üzerine yaptı.
Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin’in yazısı (09 Mayıs 200) şöyle; Cumhurbaşkanı, mart ayındaki Tahran seyahatinde bu konuda ‘İyi şeyler olacağını’ söylemişti. Bu sözlerini ve aradan zaman geçtiğini hatırlatıp bir gelişme olup olmadığını sormamız üzerine Gül şöyle konuştu:
“İyi gelişmeler olması lazım ve olabilir. Herkes işin çok daha farkında. Önce böyle bir çalışma anlayışının olması lazımdı. Devletin içinde herkes birbiriyle çok daha açık seçik konuşuyor. Herkes derken, asker, sivil, istihbarat, hepsi için söylüyorum. Böyle bir ortamda iyi şeyler olur. O yüzden iyi şeyler olacak diyorum. Bir fırsat var, fırsatın kaçmaması lazım. Hem dün (önceki gün) dediğim gibi dış meselemizde, hem de bu iç meselemizde.”
Cumhurbaşkanı önceki gün Ermenistan ve Azerbaycan ile ilişkilerde 2009’un fırsat yılı olduğunu, kaçırılmaması gerektiğini söylemişti. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un son basın toplantısında 2009’un özellikle de PKK’nın Irak’taki varlığının giderilmesi bakımından önemini vurguladığının hatırlatılması üzerine de, fırsatın her iki konu için de geçerli olduğuna işaret etmişti.
Cumhurbaşkanı Gül, 6-7 Mayıs tarihlerinde CHP lideri Deniz Baykal, MHP lideri Devlet Bahçeli ve DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile yaptığı görüşmelerde de
-kendisinin kısa olarak ifade ettiği- Anayasa değişikliği ve Kafkaslar’da barış süreci konularının yanı sıra bu konuyu açmış ve muhalefetin görüşlerini almıştı.
Gül’ün bu sözlerinden önce Genelkurmay Başkanı Başbuğ ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de PKK’lıları dağdan indirmenin kolaylaştırılması dahil çalışma yürütüldüğünü söylemişti. Cumhurbaşkanı işin yalnızca dağdan indirme boyutuyla değil, 29 Mart seçimlerinde DTP’nin aldığı oy desteği sonucu ortaya çıkan siyasi hava ve Irak’taki gelişmeler boyutuyla da yakından ilgileniyor.
Bu çerçevede örneğin Hasan Cemal’in Milliyet gazetesinde yayımlanan ve Iraklı Kürtlerin yanı sıra, PKK’nın fiilen yöneticisi durumundaki Murat Karayılan ile mülakatını da dikkatle izlediği anlaşılıyor. Gül bu konudaki değerlendirmesini sorduğumuzda herhangi bir yorum yapmak istemedi. Ancak önümüzdeki günlerde izlenimlerini almak için gazeteci Hasan Cemal’le de görüşmesi sürpriz olmamalı.
Ancak Gül’ün Tahran seyahatinde sarf ettiği ‘İyi şeyler olacak’ sözleriyle özel olarak Irak’taki bölgesel Kürt yönetiminin geçtiğimiz nisan için düzenleyeceği söylenen bir Kürt konferansını kastetmediği de açıklık kazanmış oluyor. Böyle bir konferansın düzenlenip düzenlenmeyeceği ve içeriği henüz açıklanmadığı gibi, Ankara’nın hesaplarının merkezinde olmadığı, ancak bu konudaki gelişmelerin dikkatle izlendiği de anlaşılıyor.
Gül bu konuda şöyle düşünüyor:
* “Terör ve diğer meselelerde yanlış denklem kurulunca sonuca ulaşılamıyor. Tek yol demokrasinin standartlarını yükseltmektir. Standartlar daha önceki dönemlerde yükseltilebilmiş olsaydı, şimdiye birçok şey çözülmüş olurdu. Çok problem var. Şiddetin, kanın olduğu durumlarda demokrasi motivasyonu da olmaz.
* “O yüzden herkesin katkısı lazım. Diğer taraftan reformlar da sorunları devre dışı bırakıyor. (Muhalefet liderleriyle görüşmelerde) Söyledim, bu konuda kaçan fırsatın, yangını zamanında söndürememenin maliyeti sonradan farklı oluyor. Ben vaktiyle bazı şeylerin değerlendirilemediğini düşünüyorum.”
Cumhurbaşkanı Gül’ün bu saptamasında önceki dönemleri suçlamadan çok, şu anda sivil, asker ve istihbarat kesimleri arasında uyumlu bir çalışma anlayışına ulaşıldığı kanısını vurgulaması öne çıkıyor; buna önem veriyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, yenilediği Bakanlar Kurulu ile seçim döneminde askıya alınan Güvenlik Müsteşarlığı konusunu yeniden gündeme getirmişti. Bu yeni yapıyla Kürtçülük konusunun yalnızca askeri değil, siyasi, hukuki, ekonomik ve sosyal boyutları üzerinde de durularak çözüm aranacağı vaadinde bulunulmuştu.
Şimdi işler Cumhurbaşkanı’nın umudunu haklı çıkaracak yönde gelişecek mi? Bunu göreceğiz. Ama artık bir an önce görsek iyi olacak. Çünkü ataletle geçen her gün, sorunları daha da biriktirir hale geliyor.