-GÜL BOSNA-HERSEK PARLAMENTOSU ÜYELERİNE HİTAP ETTİ SARAYBOSNA (A.A) - 02.09.2010 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin Balkanlarda ne yapmak istediği konusunda zaman zaman çelişkili haber ve yorumların ortaya çıktığını belirterek, ''Avrupa'nın kıyısında değil, merkezinde yeralan, çatışma ve husumetle değil, dostluk, uyum ve işbirliği kavramlarıyla özdeşleşmiş bir Balkanlar görmek istiyoruz. Kültürel çoğulculuğu ve hoşgörü ortamını özümsemiş, barış içinde birlikte yaşamanın en güzel örneklerinin sergilendiği bir Balkanlar görmek istiyoruz. Açık yüreklilikle vurgulamak isterim ki, Balkanlara yönelik bunun ötesinde bir gündemimiz yoktur'' dedi. Cumhurbaşkanı Gül, Bosna-Hersek'teki 2 günlük ziyareti kapsamında Bosna-Hersek Parlamentosu üyelerine hitap etti. Parlamentodaki konuşmasına, ''Bosna-Hersek'in siyasi iradesinin şekillendiği ve Bosna-Hersek halkının en halisane gayretlerle gözetildiği bu kapsayıcı ve bütünleştirici çatı altında bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Çalışmalarınızı yürütürken, Bosna-Herseklilik bilinciyle hareket ettiğinize, ülkenizin birliği, bütünlüğü, genel refahı ve çıkarları altında çözüm üretmeye çalıştığınıza eminim'' diyerek başlayan Cumhurbaşkanı Gül, Dayton Barış Antlaşması'ndan bu yana Bosna-Hersek'teki gelişmelerin dünya başkentlerinde büyük bir ilgiyle izlendiğini söyledi. ''Tüm bu gayretlerin müşterek hedefi, Saraybosna'daki müttefik ülke ve uluslararası kuruluş temsilcilerinin aktardığı bilgi ve gözlemlerden yararlanarak sizlere yardımcı olmaktır'' diyen Gül, ''Hepimiz biliyor ve idrak ediyoruz ki birlikte kat edebildiğimiz mesafe henüz yeterli değildir'' şeklinde konuştu. Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: ' ''Bulunduğumuz noktayı ele alırken ve ileride atılması gereken adımları yorumlarken iyimser ya da kötümser bir bakış açısı benimseyenler vardır. Şahsen ben gelişmeleri iyimser bir gözle değerlendirenler arasında yer alıyorum. Bütün etnik grupların da, azınlıkların da ve farklı dinlere mensup kesimlerin ve halkınızın 90'lı yıllarda yaşamış olduğu acı tecrübeler üstesinden gelinmesi güç bir toplumsal travma yaratmıştır. Bu, bir gerçektir. Bu gerçek eski Yugoslavya'nın halefi olarak ortaya çıkan diğer devletler ve halklar için de geçerlidir. Kendi özel durumunuzu yorumlarken diğer komşu ülke ve halkların da benzer tecrübelerden geçtiğini hatırda tutmamız elzemdir. Önemli olan, yalnızca tespitleri yapmak da değildir. Bunların tekrarına mahal vermeyecek şekilde uzlaşmak, uyum ve birlikteliğe yönelmek çok daha mühimdir. Bosna-Hersek Parlamentosunun temel görevi, ülkesine sahip çıkmak ve bu ülkede yaşayan tüm kesimlerin refah ve mutluluğunu temine çalışmaktır. Bu anlayışla Bosna-Hersek'te ideal bir hayat düzeni kurulması için yılmadan çalışmayı sürdürmelisiniz. Meseleye biraz da siyasetin gerekleri açısından bakarsak, parlamenterler olarak sizlerin geleceğin Bosna-Herseklilerine 'biz ülkemiz için şu güzel işleri yaptık' diyebilme borcunuz vardır. Bir siyasetçi için mutlu olmanın en kesin ve kolay yolu, işte bu ağır borcun sorumluluğunu yüklenebilmek ve bunun gereğini yerine getirebilmektir.'' -''ŞAŞKINLIĞIMIZI GİZLEYEMİYORUZ''- Türkiye'nin Batı'ya açılan kapısı olan Balkanların büyük önem arzettiğini belirten Gül, ''Türkiye, ortak sınırı olsun veya olmasın Balkanlardaki bütün ülkeleri komşusu olarak görmektedir. Birçok Balkan dilinde aynı kullanılan 'komşu' sözcüğünün ne anlam ifade ettiğini bu coğrafyada yaşayanlar çok iyi bilirler. Bu bakımdan, bizim Balkan coğrafyasında yeralan bütün ülkeleri komşumuz olarak görmemiz boşuna değildir'' dedi. Tarihi, kültürel ve insani sebeplerle Balkanlarda olup bitenlerin Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini ifade eden Gül, ''Bu coğrafyada yer alan halklarla derin sosyal ve kültürel bağlarımız mevcuttur. Bu vesileyle, Türk halkının önemli bir kesiminin Balkan göçmeni olduğunu vurgulamak isterim. Bizim Balkanlara yaklaşımımız, ortak değerler, karşılıklı çıkarlar ve ortak bir vizyon temelinde şekillenmektedir'' diye konuştu. ''Türkiye, Balkanlarda kalıcı barış ve istikrarın hararetli savunucularındandır. Kalbimizin ortak attığı Balkan halklarının ortak huzuru bizim huzurumuz, kederi bizim kederimizdir'' diyen Gül, şöyle konuştu: ''Balkanlarda yaşayan milletlerin refah ve esenliğine katkı yapmayı manevi borcumuz olarak görüyoruz. Türkiye'nin Balkanlarda neler yapmak istediği konusunda zaman zaman çelişkili haber ve yorumlar okuyor, duyuyorsunuz. Bunların kasıtlı ve güdümlü olduğuna inanmak istemesek de yazılıp çizilenler karşısında bazen şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Bu fırsattan yararlanarak Türkiye, Balkanları nasıl görmek istiyor sorusunun cevabını sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle Balkanlarda kalıcı barış, güvenlik ve istikrar ortamının sağlanmasını ve kök salmasını arzu ediyoruz. Avrupa'nın kıyısında değil, merkezinde yeralan, çatışma ve husumetle değil, dostluk, uyum ve işbirliği kavramlarıyla özdeşleşmiş bir Balkanlar görmek istiyoruz. Halkları dünya refahından hak ettiği payı alan, küreselleşme olgusundan yeterince yararlanan, Avrupa ve Avrupa Atlantik kurumlarıyla entegrasyonunu tamamlamış bir Balkanlar görmek istiyoruz. Önemli ulaşım ve enerji hatlarının kesişim noktasında yeralan, demokratik değerleri, kültürel çoğulculuğu ve hoşgörü ortamını özümsemiş, barış içinde birlikte yaşamanın en güzel örneklerinin sergilendiği bir Balkanlar görmek istiyoruz. Açık yüreklilikle vurgulamak isterim ki, Balkanlara yönelik bunun ötesinde bir gündemimiz yoktur. Topraklarının bir bölümü Balkanlarda yeralan bir ülkenin cumhurbaşkanıyım. Bugün Balkanlarda yaşayan halklarla aynı köklerden gelen milyonlarca insan Türkiye'yi kendisine yurt edinmiştir. Bu bakımdan Balkanlara olan yakın ilgimizin bu bölgeyle mevcut tarihi, coğrafi ve insani bağlarımızın doğal bir neticesi olarak algılanması gerekir.'' -''SEÇKİN BİR ÜLKENİN EVLATLARISINIZ''- ''Bosna-Hersek Balkanların kalbidir. Bosna-Hersek'te barış ve istikrar sağlanmadan Balkanlarda ve Avrupa'da barış ve istikrardan söz edilemez. Bu bakımdan, Bosna-Hersek'in egemenlik ve toprak bütünlüğünün muhafazasına büyük önem atfediyoruz'' diyen Cumhurbaşkanı Gül, parlamento üyelerine şu sözlerle seslendi: ''Sizler çok seçkin bir ülkenin evlatlarısınız. Müspet bir yaklaşımla uyum arayan bir bakış açısıyla halkınız için çok kısa sürede çok güzel işler ortaya koyabilirsiniz. Paylaşarak ve ortak değerlerinize sahip çıkarak, dar ve bencil yaklaşımla elde edeceğinizden çok daha fazlasını kazanabilirsiniz. Hangi etnik kimlik veya gruba mensup olursanız olunuz, bu ülkenin tamamının sahibi olduğunuzun bilinciyle hareket ediniz. Geçmişte muvaffak olduğunuz refah ve uyum toplumunu büyük acılar çekmiş halkınızdan esirgemeyiniz. Uluslararası toplumun tüm dost ülkelerinin ve pek tabii ki Türkiye'nin sizlere bu yolunuzda azami destek vereceğinden emin olunuz. Hepimizin ortak beklentisi, önünüzdeki seçimleri adeta bir milat olarak kabul etmeniz ve seçimlerden sonra en üretken ve işbirlikçi tavrınızla hareket etmenizdir. Sizlerden, ülkenizin ve halkınızın uluslararası toplumla entegrasyonunuzu amaç edinmenizi, bu toplumu Avrupa ve Avrupa Atlantik kurumlarıyla birleştirmenin yollarını aramanızı ve bu süreçte başarılı olabilmeniz için samimiyetten ayrılmamanızı bekliyoruz. Zira, Bosna-Hersek, ancak bir bütün olarak NATO ve Avrupa Birliği ile bütünleşebilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Bosna-Hersek devletine ve kurucusu Sırp, Hırvat ve Boşnak gruplar ile tüm diğer azınlık grupları da içeren Bosna-Hersek halkına bu yolda imkanlarımız ölçüsünde destek vereceğimizi samimiyetle taahhüt ediyorum. Uluslararası toplumla birlikte bizlere fırsat tanıdığınız sürece sizlere elimizden gelen yardımı yapacağız. Ortak amacımız, Bosna-Hersek'in evlatlarının özgürlük ve refah içerisinde geleceklerinden endişe etmeden yaşayacakları bir geleceğe ulaşmalarıdır.''