Hindistan’da ulaştırma bakanlığı ana caddelerde sürücülerin yavaşlaması için yola üç boyutlu yaya geçitleri çiziyor.
Resim, insanı karşısında durdurma gücüne sahip olduğu kadar hayat da kurtarabilir mi? Hindistan’da ulaştırma bakanlığı resmin böyle bir etkisi olacağına inanıyor.
Ülkenin yollarına çizilen üç boyutlu yaya geçitlerinin fotoğrafları geçen hafta sosyal medyada çokça paylaşıldı. Bu resimler göz yanılmasına dayalı deneysel bir girişimi yansıtıyor.
Üç boyutlu görünecek şekilde boyanmış yaya geçitlerine yaklaşan sürücüler, karşılarında yere yapışık düz çizgilerin yerine yükselmiş bir halde duran yaya geçidini görünce şaşırıp yavaşlıyor.
Yetkililer bu göz yanıltma yöntemiyle sürücülerin hızını kesip kazaları önlemeyi hedefliyor.
Bu yöntem eski ve ilginç bir sanat geleneğini de hatırlatıyor. 16. yüzyılın önemli eserlerinden biri, göz yanılması ile fanilerin selameti konusunu birleştirmeye girişmişti.
İsviçreli Alman ressam Hans Holbein’in (Genç) 1533 tarihli Elçiler (The Ambassadors) adlı tablosu, onu görenler için ruhu yavaşlatma amacı güdüyordu.
Bu resme önden baktığınızda iki önemli diplomatı dünyevi nesneler arasında görüyorsunuz: Kollarını dayadıkları rafta müzik aletleri ve ufak tefek bilimsel aletler dağınık bir halde duruyor.
Ama resme az bir açıyla sol taraftan baktığınızda, ön tarafta tam ortaya çizilmiş gizemli şekil kanınızı donduruyor.
Burada, Holbein’in göz yanılsaması yöntemini kullanarak çarpıtıp gizlice yerleştirdiği kafatasının ürkütücü bir şekilde size sırıttığını görüyorsunuz.
Holbein bu kafatasıyla, o dönemde ressamlar ve heykeltraşlar tarafından sıkça başvurulan ve memento mori (“ölümlü olduğunu unutma”) adı verilen geleneksel bir sanat aracını kullanıyordu.
Bu yöntemle sanatçı, eserlerine ruhani bir hava katmış oluyor, seyirciye bu dünyanın fani olduğunu, erdemli bir yaşam sürerek ruhunu kurtarması gerektiğini hatırlatıyordu.
Ortaçağ resimlerinde kafatası figürünü görmeye fazla alışmış olan seyirci üzerinde bu figürün yarattığı dini etkinin zayıflamış olabileceği düşüncesiyle Holbein, memento mori nesnesini birden farkına vardığınız dehşetli bir sürprize dönüştürüyor.
Başka açılardan bakıldığında şekilsiz olan ve hiçbir şey ifade etmeyen kafatası, fark ettiğinizde sizi duraksatan bir işlev kazanıyor.
Onu gördüğünüzde, Fransa’nın Londra elçisi ile papalığı temsil eden diplomat piskoposun etrafında kültürel gelişkinliğin sembolü olarak duran dünyevi nesneler ikinci planda kalıyor.
Holbein’in kafatasının şişirilmiş etkisiyle ruhunuz frene basmış, bu dünyadan öteki dünyaya giden yola uymuş oluyor.