Politika

(Görüntülü) CHP'li Böke: Türkiye ekonomisi bir krizin içerisinde

Eyüp KELEBEK- Hakan TÜRKTAN/ ESKİŞEHİR, (DHA)- CHP Parti Meclisi üyesi ve İzmir milletvekili Selin Sayek Böke, "Türkiye ekonomisi, adını açıklıkla koymak gerekiyor, bir krizin içerisinde" dedi

19 Eylül 2018 20:12

Eyüp KELEBEK- Hakan TÜRKTAN/ ESKİŞEHİR, (DHA)- CHP Parti Meclisi üyesi ve İzmir milletvekili Selin Sayek Böke, \"Türkiye ekonomisi, adını açıklıkla koymak gerekiyor, bir krizin içerisinde\" dedi.

CHP\'nin \'Ekonomik ve siyasal krizden çıkış önerileri kapsamında\' Eskişehir\'e gelen Selin Sayek Böke, CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi ve Burdur Miletvekili Mehmet Göker, ilk olarak Eskişehir Sanayi Odası\'nı (ESO) ziyaret etti. ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş tarafından karşılanan CHP heyetinde Parti Meclisi üyesi Gaye Usluer, Odunapazarı Belediye Başaknı Kazım Kurt, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ile CHP İl Başkanı Rabia Akman da yer aldı.

Selin Sayek Böke, CHP\'nin ekonomi heyeti olarak Eskişehir\'e geldiklerini belirtti. Böke sayicilerin de katıldığı ESO\'da toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye ekonomisinin bir krizin içerisinde olduğunu söyleyerek şunları kayetti:

\"Bugün artık Türkiye\'de şu soru artık çoktan sorulması bırakılmış bir soru haline geldi. Ekonomik kriz var mı, yok mu? sorusundan ziyade içinde bulunduğumuz krizin tanımını yapma ihtiyacı olan bir döneme geldik. Bundan birkaç ay önceydi acaba kriz var mı, krize girilir mi? sorusu yanıt ararken bugün artık kriz var mı sorusu yanıtlanmış gözüküyor. Türkiye ekonomisi, adını açıklıkla koymak gerekiyor bir krizin içerisinde. Bu krizin varlığını eğer cesaret ve açık yüreklilikle tespit etmezsek ve krize yol açan temel sorunları ve sebepleri açık yüreklilikle sorumlularını da dahil ederek teşhis etmezsek o zaman çareyi doğru bulmamız mümkün olmayacaktır. Bu krizin, Cumhuriyet Halk Partisi\'nin yaptığı değerlendirmeler çok somut biçimde aslında veriye baktığımızda da ortaya çıkıyor ki, iki temel unsurdan kaynaklanıyor. Bu krizin bir ayağı Türkiye\'de üretimin yerini rantçı anlayışın almış olmasından kaynaklanan gelir sıkışıklığıdır. Eğer Türkiye\'nin kaynaklarının özellikle iktidarın siyasi tercihleri ile üretici alanlar yerine rantçı alanlara kaymış olmasıysa ve kaynakların üretici alanlar yerine rantçı alanlara kaymış olmasından kaynaklı bir gelir sıkışıklığı ise yaşadığımız, o zaman ilk ve elzem değişiklik gerektiren alan bu oluyor. Biz kaynaklarımızın üretici güçlere kanalize edilmesini sağlamak zorundayız. Bugünkü  rantçı anlayış yerine Türkiye\'nin gelir yaratacak ve bu geliri ihtiyaç duyduğu dövizi karşılayacak şekilde ihracat pazarlarında da erişebileceği yüksek gelire kavuşturmamız gerekiyor. Bu birinci unsursa o zaman burada sorulması gereken alt soru ekonomideki bu dönüşümü bugünkü siyasi iktidar anlayışı yapabilir mi? Yapabilir mi sorusu kadar yapar mı? sorusu da önemli bir soru haline gelmiş vaziyette. Bunun yanıtını da açık yüreklilikle vermek gerekiyor. Yapmaz. Çünkü bu iktidarı bugünkü siyasal anlayışı ile ayakta tutuyor olan temel unsur esasında bu rantçı düzen.\"

\'TÜRKİYE EKONOMİSİNİN KRİZİ BİR SİYASAL KRİZ \'

Krizin ikinci temel ayağının da güven kaybı olduğunu savunanan CHP İzmir Miletvekili Selin Sayek Böke, ülkenin bir dönüşe ihtiyacı olduğunu söyledi. Sayek şöyle devam etti:

\"Bugün sadece üretici güçleri yok sayan rantçı anlayışı dayatan ekonomi ile karşı karşıya değiliz, aynı zamanda kuralsız işleyen, kurumların yerine şahısların geçti, kuralların yerine keyfiliğin geçtiği, hukukun yerine adaletsizliğin aldığı büyük bir belirsizlik ortamındayız. 24 Haziran öncesi haykırdığımız gerçeği hep birlikte yaşıyoruz. Dolayısı ile krizin ikinci temel ayağı da yönetim biçimindeki rejim değişikliğinin ve hukuksuzluğun ortaya çıkardığı güven kaybıdır. Hem rantı destekleyen anlayış, hem de bulunun üzerine eklenmiş olan güven kaybı Türkiye ekonomisini krize sürüklemiştir. O zaman hem kamu kaynaklarını rantçı alanlardan üretici güçlere aktaracak bir dönüşüme ihtiyacımız var. Hem de Türkiye\'de kuralı işleyen, hukuk üzerine inşa edilmiş kurumlarla çalışan bir parlamenter demokrasiyi acilen kurmamız gerekiyor. Yeniden o zaman temel sorumuz şu olmak zorunda. Bu dönüşümü bugünkü siyasal iktidar yapabilir mi? Yapamayacağı gibi yapmaz da. Dolayısıyla artık Türkiye ekonomisinin krizi bir siyasal kriz olarak karşımıza çıkıyor.Ve ekonomide ihtiyaç duyulan reçete kadar siyasette bir dönüşüm de bu reçetenin temel unsuru haline dönüşüyor. Cumhuriyet Halk Partisi bu tespiti yine veriyle yapıyor. Krizin bir yönetim veri krizi olduğunu en somut ortaya koyan veri döviz kuru. Döviz kuru ve faizin aynı anda artıyor olduğu bir düzen esasında bir güven kaybı olduğunun somut bir işareti.\"

\'ESO OLARAK YENİ BİR VİZYON KOYDUK\'

ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş da konuşmasında yeni bir vizyon ortaya koyduklarını ifade eder şöyle dedi:

\"Bu vizyonun içerisinde de iki tane temel noktayı hedef aldık. Bunlardan bir tanesi mesleki eğitim bir diğeri de ihracat. Malum bu tip günlerde ülkenin en çok ihtiyacı olan daha çok üretmek ve daha çok ihracat. Bu iki konuya tamamen konsantre olmuş durumdayız. Devlet teşviklerinden tutun da birbirimizle olan ilişkilerimize kadar. Moda tabiriyle yerli ve milli olabilecek bütün çalışmaların içerisinde olmaya çalışıyoruz. Çünkü bunlara da gerçekten çok ihtiyacımız var. Hepimiz şirketlerimizin geleceğini daha da iyiye taşımakla mükellefiz. Özellikle 2000\'li yıllardan sonra sanayicilik, üretmek kamunun ukdesinden çıkıp özel sektörün sorumluluk alanında. Bu anlamda da üzerimize ciddi vazifeler düşüyor. Sizlerden özellikle sanayi konusuyla ilgili, mevcut durumla ilgili olan pozisyonu duymak isteriz. Bizler mikro anlamda şirketlerimizi daha ileriye taşıyabilmek için masraflarımızı kısmaya başladık. Satın almanın maliyetlerini azaltmaya çalışıyoruz. O yüzden her Çarşamba fuarlar düzenlemeye başladık. Eskişehir için da sanayi için de önemli. Çünkü birbirimizin ne iş yaptığını dahi bilmiyorduk. Yakında yerli malı haftasını Aralık ayının ilk haftası kutlayacağız. Orada da ithal mallar fuarı düzenleyeceğiz. İthal ettiğimiz malları belki birbirimiz üretebilir hale nasıl getirebiliriz. Yani mikro anlamda özellikle satın almanın maliyetinden tutunda hareketli ve fiks maliyetlerimizi aşağıya çekip, bilanço değerlerimizi daha yönetilebilir hale getirmeye, karlılıklarımızı artırmaya ve yatırımlara devam etme çabası içerisindeyiz. Ben hep söylüyorum artık bundan sonra şirketler patronlara mal olmaması gerekiyor. Ülkelere ve dünyaya mal olması gerekiyor. Bu anlamda da ESO olarak yeni bir vizyon koyduk ve bu şekilde yolumuza devam ediyoruz.\"