İslami hassasiyetlerle 1991 yılında kurulan insan hakları örgütü MAZLUMDER'in (İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği) eski başkanlarından göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu "Ak Parti iktidarı zirveden aşağı iniyor. Her düşüş bir telaşı getirir. Telaşa düşen en değerli, kutsal kavramlara saldırır" görüşünü dile getirdi. Gergerlioğlu, "Mesele sadece Kürt meselesi değil, İslamcılığın ideolojik perspektifinin insan hakları anlayışı konusunda iktidar imtihanıyla sınıfta kalmasıdır" ifadesini kullandı.
Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun kişisel blogunda yayınladığı (20 Mart 2017) yazısı şöyle:
Mesele "iman küfür cepheleşmesi" iktidar yanlısı, iktidar karşıtı cepheleşmesi değildir, mesele demokrasi yanlısı ve karşıtı cepheleşmesidir.
Referandum yaklaşırken gerilim yükseliyor. Bıçak sırtı giden oy oranları için belirleyici faktör, sinirlerine hakim olan ve doğru işleri hedefleyenlerin fiilleri olacaktır.
"Hayır diyenler din düşmanıdır, vatan hainidir, darbecilerdir" söylemi bir telaşın göstergesidir. Bu telaşa telaşla karşılık vermenin anlamı yoktur. Türkiye'nin sorunları evet veya hayır çıkmasıyla zaten düzelmeyecektir. Dindarlar için mühim olan din ve vatan istismarcılarını ortaya çıkaran ağırbaşlı, vakur bir duruş olmasıdır.
Ak Parti iktidarı zirveden aşağı iniyor. Her düşüş bir telaşı getirir. Telaşa düşen en değerli, kutsal kavramlara saldırır. Hal bu haldir.
"HAYIR" diyenler böyle ucuz politikaların tuzağına düşmemeli, aynı çuvala girmemelidir. Evet diyenin de hayır diyenin de oyunu saygıyla karşılamalı, din, vatan eksenli bir cepheleşmeye götürmemelidir. Buna en çok dikkat etmesi gereken ise dindarlar olmalıdır. Bu nedenle İslami camia "Hak ve adalet platformu" isimli bir platform kurarak referanduma insaflı, vicdanlı, hakkaniyetli bir bakış açısı getiriyor. Ancak bu kutuplaştırıcı ortamda vicdan ekseninden hareket edenler için sert esen iktidar rüzgarları çok engelleyici olabiliyor.
İktidarın muhalefet istemeyen tavrı artık her tarafa yansıyor. Ak Parti döneminde mazlum İslamcılık da büyük imtihan verdi. İmtihanı kaybettiği yetmedi en son olarak 26 yıllık mazisiyle dindar camianın onurlu insan hakları mücadelesi vermiş derneği MAZLUMDER'de de tasfiye yaşattı. Çoğu Kürt illeri 16 şube olağanüstü kongrede kapatıldı.
İslamcılık bir karar aşamasındaydı ve kararını verdi, iktidardan yana oldu. İslamcılık bir imtihandaydı, ideolojik zincirlerini kırıp her kesimin hak müdafii olmak yerine kendisinden bildiği iktidarın ve İslamcılığının çıkarına göre davranmayı tercih etti.
Türkiye insan hakları hareketi ideolojik saiklerle ortaya çıkmıştı. Zincirlerini kırıp insan hakları kavramının evrenselliğini anlaması herkes için mümkün olmadı, bazıları için oldu, bazıları için olmadı. Sadece kendi ideolojik penceresine, perspektifine göre bakmak isteyenler insan hakları kavramının ortak paydasını anlayamadı.
MAZLUMDER'deki darbe sadece Kürt illerine yapılmış bir haksızlık değil, hançerlenen insan hakları perspektifi için tüm sorunlaradır. Kayyum darbesi her yerde artık, bu durum insan hakları alanına bile girmişse, sözün bittiği noktadayız demektir. Hak ihlallerinin T.C tarihinde tavan yaptığı bu dönemde tüm sorunlar için hak mücadelesi yerine Türk İslamcılığı üzerinden cevap ha.! Yazık..!
İktidara embedded olmuş bir insan hakları hareketi sonradan pişmanlık yaşayacak bir hareket olur. MAZLUMDER yıllarca ayrımsız bir insan hakları mücadelesi verdi ama çözüm sürecinin bitişiyle gizlenen sancı ortaya çıktı. Kürt meselesinde devletin tavrını eleştirmek, mevzisini seçenler için affedilmez bir suçtu. İktidara paralel yürüdüğünüz zaman zor zamanlarda hazırlanan raporlar tabii ki sizi rahatsız eder. Ancak mesele sadece Kürt meselesi değil, İslamcılığın ideolojik perspektifinin insan hakları anlayışı konusunda iktidar imtihanıyla sınıfta kalmasıdır.
Sonuçta dernekler geçicidir, baki olan onurlu, vicdanlı insan hakları eksenli duruşlardır. Mesele "iman küfür cepheleşmesi" iktidar yanlısı, iktidar karşıtı cepheleşmesi değildir, mesele demokrasi yanlısı ve karşıtı cepheleşmesidir.