Politika

'Genelkurmay Başkanı bakana bağlansın'

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 'Tek başına iktidar olacağız' dedi.

11 Haziran 2010 03:00
T24 - CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “AB kriterlerinden biri olan G.Kurmay Başkanı’nın Savunma Bakanlığı’na bağlanmasına ne diyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi: “Tabii ki destekliyoruz. Biz, birçok AB reformuna destek verdik.”



Kılıçdaroğlu, Haberturk'ten Amberin Zaman'ın sorularını yanıtladı:

'O zat ödüllendirildi'

“27 Nisan muhtırasını onaylamıyoruz. O, AKP’nin seçim kazanması için bir oyundu. Muhtırayı kaleme alan zata (Büyükanıt) neden dokunulmadı, tam tersi binlerce dolarlık zırhlı arabayla ödüllendirildi. AKP ile kesinlikle koalisyon kurmayacağız.”


"Hayır! AKP ile koalisyon kurmayız"

Geçen pazartesi günü CHP’nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile partisinin Ankara’daki Genel Merkezi’nde buluştuk. Yanımda The Economist’in Avrupa Editörü John Peet vardı.
John, ekimde yayınlanacak İngiliz The Economist Dergisi’nin Türkiye eki için bir süredir ülkemizde bulunuyor. Bir saati aşan görüşme, Kılıçdaroğlu’nun (kongrede ayaküstü yapılanlar hariç) yabancı basına verdiği ilk mülakattı. “Habertürk’te kullanabilir miyiz?” diye sorduğumuzda kurmayları “Gayet tabii” dediler.

Kılıçdaroğlu’yla ilk kez karşılaşıyordum. Lacivert takım elbise, gök mavisi gömlek ve kırmızı-lacivert çizgili kravatıyla popülist halk adamı “Gandi” yerine oldukça şık bir devlet adamı görünümündeydi. Göz göze geldiğimizde ilk tepkim şu oldu: “Bu adam temiz kalpli, dürüst ve hafif mahcup biri. Aynı zamanda güven hissi veriyor.”

Sade ama zevkle döşenmiş odasında en küçük koltuğa oturarak bir anlamda tevazuunu da hissettiren Kılıçdaroğlu, kâh şaşırttı, kâh hayal kırıklığına uğrattı. İşte mülakatın satır başları:


'AKP, AB için samimi değil'

Son zamanlarda adeta Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne şiddetle karşıymış görünümü veren CHP, Kılıçdaroğlu liderliğinde aynı tavrını sürdürecek miydi? Kılıçdaroğlu bu tarife itiraz ediyor:
“Bizim açımızdan Avrupa Birliği projesi, Türkiye için bir medeniyet projesidir. Bizim Avrupa Birliği üyeliğine karşı çıkmamız asla söz konusu değil. Tam tersine, AB üyeliğine giden yolda birçok reforma destek verdik. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin ve idam cezasının kaldırılması gibi. Ancak biz AKP’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda samimi olmadığına inanıyoruz. Amaçları farklı. Aynı şekilde Avrupa Birliği’nin de Türkiye konusunda samimi olmadığını görüyoruz. Aslında hedefleri aynı: Türkiye’yi birliğin dışında tutmak.”

Biraz komplocu mantıkla yapılan bu değerlendirmenin ardından Kılıçdaroğlu, bizi şaşırtan açıklamalarda bulunuyor. Avrupa Birliği’nin üyelik kriterleri arasında sayılan Genelkurmay Başkanlığı’nın Savunma Bakanlığı’na bağlanması talebi konusunda ne düşünüyordu? “Tabii ki destekliyoruz bunu” diyor Kılıçdaroğlu. John ile aynı nefeste “Wow!” diyoruz. O halde nasıl oldu da Deniz Baykal, 27 Nisan emuhtırasına destek veriyormuş gibi davrandı? İşte Kılıçdaroğlu’nun cevabı:

“27 Nisan e-muhtırasını hiçbir şekilde onaylamıyoruz. Bu tür hukuk dışı hareketlere, darbelere karşıyız. Asker kışlada durmalı. Ve eğer Genelkurmay Başkanı’nın bir derdi varsa bunu kamuyla değil Başbakan veya Cumhurbaşkanı’yla paylaşmalı. 27 Nisan e-muhtırasına gelince; biz bunu AKP’nin seçimleri kazanması için oynanmış bir oyun olarak görüyoruz. Muhtırayı kaleme alan zata (Yaşar Büyükanıt’ı kastediyor) neden dokunulmadı, tam tersi binlerce dolarlık zırhlı arabalarla ödüllendirildi.”


'Başörtüsünde problem yok'

Türkiye’de laiklik konusunda ne düşüyordu CHP Lideri? Zira Avrupa’dan farklı olarak Türkiye’de laiklik, din ve devlet işlerini ayrı tutmaktan ziyade devletin dine bir şekilde egemen olduğu bir sistem üzerine oturuyor. “Dinin siyasete alet edilmesine tamamıyla karşıyız ve bunu tehlikeli buluyoruz” diyerek sorumuza çok da tatmin edici bir cevap vermeyen Kılıçdaroğlu, başörtüsü konusunda da oldukça muğlak konuştu. İktidara gelince üniversitelerdeki başörtüsü yasağını kaldıracak mıydı?

“Aslında böyle bir yasak yok. Bu mesele, siyasi emeller için kullanılmadığı takdirde herhangi bir problem yok. Doğal akış içerisinde çözülür. Kaldı ki üniversitelere başörtüsüyle giriliyor artık, yani problem yok.” Emuhtıranın tam da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşinin başörtüsünün oluşturduğu “tehlikeye” cevaben yayınlandığını hatırlattığımızda yine “konu siyasileştirilmemeli” yanıtını alıyoruz. Kılıçdaroğlu’ndan. Uzun yıllar “radikal İslam” öcüsünü malzeme eden CHP gerçekten böyle bir tehlikenin varlığına inanıyor muydu? “Hayır, biz şimdilik böyle bir tehlike görmüyoruz” diyor Kılıçdaroğlu.


'Özel mahkemeler'

Kürt sorununa geçtiğimizde Kılıçdaroğlu kongredeki konuşmasından ileri gitmiyor. “Kürt” demektense “etnik Kürt” demeyi tercih ediyor. Dün Ankara Temsilcimiz Muharrem Sarıkaya’ya verdiği demecine benzer açıklamalarda bulunuyor. CHP’nin 1989’da yayımlanan meşhur raporun “tamamıyla arkasındayız” dedikten sonra Kürt sorununu “iş-aş” penceresinden değerlendiriyor. Anadilde eğitime karşı. Özel okullarda dahi Kürtçe derslerin verilmesine karşı, zira bu “ayrışma tehlikesi” yaratır. Af meselesini de geçiştiriyor. Ben de hinlik yapıp “Şu an için Kürt meselesiyle ilgili çok radikal şeyler söylemenizi beklemiyoruz, zira önünüzde seçim var, ama iktidara gelirseniz daha cesur olmanız söz konusu olabilir değil mi?” diye sorduğumda “Evet” dercesine gülümsüyor. Kürt sorununun salt askeri yöntemlerle çözülmeyeceğini teslim ediyor.
Ya “taş atan” çocuklar? Bu sorumuzun karşısında Kılıçdaroğlu sükûneti terk ediyor. AKP’ye yükleniyor da yükleniyor. “İktidara geldiğimizde sıkıyönetim  mahkemesi gibi çalışan özel mahkemeleri hemen kaldıracağız” vaadinde bulunan Kılıçdaroğlu, kendisi anne veya baba olmayan yargıçların asla çocuk mahkemelerinde görevlendirilemeyeceklerini ekliyor.


Tek başına iktidar olacağız

Peki AKP ile olası bir koalisyon konusunda ne düşünüyor? Sert bir ifadeyle, “Hayır, AKP ile koalisyon kurmayacağız” diyor. Ya MHP ile? Burada duraksayan CHP Lideri, bu kez “Biz tek başına iktidar olacağız” iddiasında bulunuyor.

Konuyu dış politikaya çevirdiğimizde Kılıçdaroğlu’nun esas zafiyeti meydana çıkıyor. Örneğin, Ermenistan ile imzalanan protokolleri sorduğumuzda “Ermenistan Anayasa Mahkemesi, protokolleri onaylamadı ki zaten” diyor. Oysa tam tersi, onayladı. Mavi Marmara katliamından söz ettiğimiz vakit İsrail’i sert bir dille kınıyor, olayın BM önderliğinde bir komite tarafından araştırılması gerektiğini vurguluyor ve suçluların mutlaka cezalandırılıp mağdurların da tazmin edilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Ancak hükümeti de eleştirmekten geri kalmıyor. “İyi yönetici riski önceden görür ve riski minimize etmek için elinden geleni yapar. Bu yapılmadı” iddiasında bulunuyor


Dürüst, güvenilir ve iyi niyetli

Mülakat bittiğinde John’a soruyorum: Nasıl buldun? Aşağı yukarı benimle aynı duygularla ayrılıyor CHP Genel Merkezi’nden.

“Belli ki dürüst, güvenilir ve iyi niyetli biri. Diksiyonu çok net ve etkileyici. Ordu konusunda söyledikleri oldukça şaşırtıcıydı ama Kürt sorunu ve dış siyaset konusunda zayıf buldum. Nitekim daha işin çok başında. Etrafında iyi bir ekip oluşturursa başarılı olabilir. Kendisine zaman tanımak lazım.”

“Kilit soru, tabii ne kadar zamana sahip olduğu” diyerek ekliyor John: “Ya erken seçim olursa?” Evet, ya erken seçim olursa, Kılıçdaroğlu hazır olabilecek mi? Hep birlikte göreceğiz.