Günümüz medeniyeti büyük ölçüde CD’lere ve bilgisayar hafızasına kaydediliyor.
Fakat bu cihazlar sandığımızdan daha hızlı çürüme ve bozulmaya uğruyor. Geleceğin tarihçilerine daha sağlam bir miras nasıl bırakabiliriz?
BBC Türkçe'de yer alan habere göre, kitap ve taş tabletlerin fiziksel özelliklerinden uzak dijital dünyanın piksel ve kodlardan ibaret olduğunu sanırız. Fakat Internet Archive (İnternet Arşivi) adı altında dijital bilgi için çevrimiçi bir havuz oluşturan Brewster Kahle tersini düşünüyor. “Dijital demek çoğu insanın sandığı kadar madde dışı bir şey değildir” diyor. Kahle tarayıcıda taranmış dergi makalelerinden kitaplara, video, ses, web sitesine kadar birçok bilgiyi arşivliyor. Şimdiye kadar 20 petabit, yani 20 milyon megabit veri toplanmış.
İnternet Arşivi bu verileri sabit disk, mıknatıslı şerit makaraları gibi fiziksel cihazlarda muhafaza ediyor ve bu cihazları dünyanın farklı bölgelerindeki depolarda saklıyor. Tek sorun yer sorunu da değil, Sabit diskler çok uzun ömürlü değil. Bunların yapıldığı maddeler ya da elektronik aksamları zamanla çürüyüp bozulabiliyor. CD’lerin en fazla 2-5 yıl sağlam kaldığı, daha sonra içindeki verileri kaybetme riskinin baş gösterdiği biliniyor.
Peki dijitale dayalı günümüz kültürü yüzyıllar sonrasına nasıl aktarılacak? Kurumlarımız, toplumlarımız, kültür ve bilimsel keşifler uzun vadede nasıl muhafaza edilebilir? Gelecekte arkeologlar günümüz toplumunu incelemek istese neye başvuracaklar?
DNA arşivi
Bunun bir yolunun DNA’lara dayanacağına inanılıyor. Yani bugün kitap okur gibi gelecekte, var olan her organizmanın “sentetik fosilleri” içinde saklanacak DNA’larına bakılacak.
İsviçre’deki Federal Teknoloji Enstitüsü ETH Zürich’ten Robert Grass ve Reinhard Heckel, verileri DNA olarak kodlama yöntemi geliştirdi.
Fakat DNA da bozulmaya uğrar. Onu muhafaza etmek için “sentetik fosil” yöntemine başvuruluyor.
Doğada DNA’yı korumanın en iyi yolu onu kemik içinde ve düşük ısıda saklamaktır. Araştırmacıların 700 bin yıllık bir at iskeletinden DNA’ları okuyabilmesi bu sayede mümkün olmuştur. Kemikteki kalsiyum fosfat DNA’yı sarmalamak için iyi bir kimyasal yapı oluşturmakla birlikte dezavantajı da yok değil: Bu madde suda çözülüyor.
ETH ekibi buna alternatif olarak camı (silika) kullanmak istedi. DNA’yı saklamak amacıyla kullanılan cam toz halinde ve sadece 150 nanometre (metrenin milyarda biri) boyutunda. Bu nedenle onu dondurmak ya da basınç uygulamak herhangi bir etki göstermiyor.
Aşırı ısıya bile dayanıklı olabiliyor bu cam. Fakat içindeki DNA 200 derecenin üzerinde ısıya dayanamaz.
Yani geleceğin kütüphanelerinde saklanan bu cam ‘dosyalar’ herhangi bir yangında zarar görmez. Fakat aynı şey içindeki veriler açısından geçerli değildir. Yani sentetik fosillerin zamanla bozulmasını engellemek için en ideal ısı -18 derecedir.
Neyi seçeceğiz?
DNA’nın içerdiği bilgiyi okuması kolaydır. Ancak bu silika parçacıkları içinden DNA’yı çekip çıkarmak için florür çözeltisi içeren özel bir teknik gerekir. ETH Zürich’ten Robert Grass, çok ileride medeniyetlerin bu bilgiye sahip olması için bu konudaki talimatların da arşivde saklanmasını öneriyor.
Diğer alanlarda da bu sorun kendisini gösteriyor. Kahle, 1500 dili içeren Rosetta Disketi örneğini veriyor. Giderek kaybolmakla yüz yüze olan birçok dilin binlerce yıl sonrasına ulaşmasını sağlamak için başlatılan bu çalışma sonunda ortaya çıkan diskette açıklamalar içeren spiral şeklinde kazınmış bir metin var. Başlangıcı çıplak gözle okunabilecek bu metin giderek küçülüyor, fakat tamamını optik mikroskopla okumak mümkün.
Rosetta Disketi gibi nesnelerin görünüş itibariyle önemli bilgiler içerdiğini anlamak mümkün. Fakat mikroskobik cam tozları açısından bunu yapması daha zor. Grass ve ekibi bu sorun üzerinde de çalışıyor.
Geliştirdikleri yöntemle önemli bilgileri güvenilir bir şekilde binlerce, belki de milyonlarca yıl muhafaza etmek mümkün olabilir.
Fakat DNA yazılımı oldukça pahalı bir iş. Saklayacağınız şeyi ne için önem taşıdığını bilerek seçmeniz gerekiyor ve bunun zor bir seçim olduğu belirtiliyor.
İnsanın gelecek için saklamak istediği şeyler her zaman en çok bilgi içeren şeyler olmayabilir. Örneğin tarih boyunca arkeologlar insanın eskiden nasıl bir yaşam sürdüğünü anlamak için çöplerini incelemiştir. Fakat bugün kullandığımız şeylerin artıkları binlerce yıl sağlam kalır mı bilinmez.
Medeniyetler sonunda toz olup toprağa karışır. DNA içeren bizim tozlar da çağımızın en önemli bilgilerini içerecektir belki.