Yaşam

Gaziantep'teki Suriyeli mülteciler: Savaş devam ederken nasıl gidelim?

"Ben ailemi, çocuklarımı savaştan kaçırıp geldim; ölürsem küçücük çocuklarıma kim bakacak?"

20 Şubat 2018 13:35

Ülkelerinde yaşanan iç savaştan  kaçarak Türkiye’ye sığınan Antep'teki Suriyeli mülteciler, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte Suriye'nin kuzeybatısında bulunan Afrin'e yönelik gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı'nın devam ettiğini ve ülkelerinin halen karışık olduğunu söyleyerek, "Savaş devam ederken nasıl gidelim?" dedi.

“Geri göndereceğiz” ya da “Gitsinler savaşsınlar” söylemlerini haksız buldukalrını kaydeden Suriyeliler, "Gidip savaşalım, öyle mi? Ben niye gelmişim buraya? Ben ailemi, çocuklarımı savaştan kaçırıp geldim. Küçücük çocuklarıma kim bakacak ben gidip savaşırsam, savaşırken ölürsem?" diye konuşuyor.

TIKLAYIN - Cumhurbaşkanı Erdoğan: 3,5 milyon Suriyeliyi topraklarına göndereceğiz

Evrensel'den Fatma Keskintimur ve Cengiz Anıl Bölükbaş'ın haberi şöyle:

Suriyeli mültecilerin neler düşündüklerini öğrenmek üzere ilk durağımız Ünaldı Sanayi Sitesi oldu. Terzi atölyelerinin bulunduğu Ünaldı’da çalışanlar arasında mülteci işçilerin oranı neredeyse yüzde seksenlere ulaşmış durumda. İşçilik haricinde kendi atölyelerini açan Suriyelilerin de sayısı giderek artıyor. İşçi, işsiz ya da işyeri sahibi olarak görüştüğümüz Suriyelilerin hemen hepsi “Geri göndereceğiz” ya da “Gitsinler savaşsınlar” söylemlerini haksız buluyor. 

"Bütün ailemiz burada"

Öğle arası gittiğimiz Ünaldı’da önce yemek molasındaki işçilerle konuşuyoruz. Yaşları çoğunlukla 18 yaşın altında olan işçilerin konuya ilgi göstermediklerini görüyoruz. Sorularımıza genel olarak “Bilmiyoruz, inşallah iyi olur” gibi yanıtlar veren genç işçiler, “Peki şimdi seni gönderseler gitmek ister misin?” sorusuna ise gizleyemedikleri tedirginlikleriyle “Hayır” diye karşılık veriyorlar.

Ahmet, henüz 17 yaşında. Halep’ten gelmiş. Afrin’de olanlara dair pek fikri yok ama “geri gönderilme” meselesine karşı çıkıyor. “Biz bütün aile buradayız” diyor ve yanında yaşları kendisinden daha küçük kuzenlerini gösteriyor. Üçünün de adının Ahmet olduğunu öğrendiğimiz bu çocuk işçiler, belki de binbir zorlukla gelebildikleri bu yerde çalışma koşullarının ağırlığını bile umursamadan “Şükür” diyorlar ve ekliyorlar “Biz burada çalışıp ailemize bakıyoruz. Suriye’de savaş devam ediyor, nasıl gidelim.”

"Göndermeyeceklerini düşünüyorum"

Mustafa Amca 75 yaşında ve dört yıl önce El Bab bölgesinden gelmiş. Oğluyla birlikte işlettiği atölyenin mağaza bölümünde sohbet ediyoruz onunla. Suriye’de de mesleğinin terzilik olduğunu belirten Mustafa Amca Türkmen bir aileden ve akrabalarının da Antepli olduğunu söylüyor. “Biz memleketimize geldik aslında” diyen Mustafa Amca, Afrin’deki gelişmeler konusunda görüş beyan etmekte temkinli davranıyor. “Türkiye ne yaparsa doğrudur” diyen Mustafa Amca’ya da soruyoruz, “Peki Türkiye sizi geri göndermek isterse?” Bu kez aynı desteği vermiyor ama eleştirmek de istemiyor belli. Oğlu araya giriyor ve “Biz burada çok yatırım yaptık, daha da yapacağız. Sonuçta bunlar buranın ekonomisine katkı. Örneğin ben bu yatırımları yaparken daha kalıcı bir kimlik alabilmek için başvurduğumda, ‘sen yatırımlarını kaygısızca yap, beyan et ve vergini öde yeter’ dediler” sözleriyle anlatıyor neden “gidin” denilemeyeceğini ve ekliyor “Ben iş yaptığım için biliyorum, biz gidersek bu piyasaya çok zarar olur.” 

Mahir, otuzlu yaşlarında bir işçi ve o da Halep’ten gelmiş birkaç yıl evvel. Mahir daha öfkeli yanıt veriyor sorularımıza. “Gidip savaşalım, öyle mi? Ben niye gelmişim buraya? Ben ailemi, çocuklarımı savaştan kaçırıp geldim. Küçücük çocuklarıma kim bakacak ben gidip savaşırsam, savaşırken ölürsem?” Türkiye’nin Afrin’e operasyonu hakkında da “Neden?” diyor anlam veremediğini göstererek ve ekliyor “Ben çocuklarımın karnını doyurma derdindeyim.”

"Ben savaştan korkmuyorum"

Ünaldı'dan sonraki durağımız yine mültecilerin yoğun olarak yaşadığı İnönü Caddesi’ndeki kahveler oluyor. Manruz ile bu kahvelerden birinde tanışıyoruz. 28 yaşında ve Menbiç’ten gelmiş. Haziran ayından beri Antep’te ama öncesinde çok gezmiş. Lübnan, Suudi Arabistan ve Almanya’dan sonra Türkiye’ye geldiğini söyleyen Manzur, Türkiye’de de Antep’ten önce Ankara, İstanbul, Antalya’da çalıştığını anlatıyor. Mesleğinin boyacılık olduğunu ve burada da inşaatlarda çalıştığını söyleyen Manzur, bu konuda biraz şikâyetçi. “Zaten ucuz çalışıyoruz ama Antep’te onu da vermiyorlar” diye isyan eden Manzur, parasını alamadığı için bir işten daha ayrılıp geldiğini söylüyor. Afrin operasyonuyla ilgili yorum yapmaya çekinen Manzur’a kendisinin yeniden Suriye’ye gitmek isteyip istemediğini soruyoruz. Saklayamadığı mahcubiyetiyle “Ben savaştan korkuyorum” diyor. Bütün ailesini Menbiç’te bırakarak geldiğini belirten Manzur, “Orada da asker olmak istemedim. Ben savaştan kaçtım, geri dönüp savaşamam” diyor.   

"O kadar da rahat yaşamıyoruz"

Kobane'li bir üniversite öğrencisiyle konuşuyoruz. Çocuk yaşta başlamış onun da göç hikâyesi… 14 yaşında tek başına yollara düşen Abdulrezzak, şimdi 22 yaşında. Önce Erbil’e gitmiş, oradan da Antep’e gelmiş. Abdulrezzak, Afrin operasyonuna tepkisini şu şekilde getiriyor: O bölgede iddia edildiği gibi IŞİD’in falan olmadığını söyleyip ekliyor, “Savaşa karşıyım. En çok da savaşta ölen sivillere üzülüyorum.” Buradaki yaşam koşullarının hiç de kolay olmadığını anlatan Abdulrezzak’ın tepkisi biraz da “Suriyeliler burada rahatça gezeceğine gitsin savaşsın” söylemlerine, “O kadar da rahat yaşamıyoruz, bunu bilmeleri lazım. Bize düşmanca yaklaşılıyor, oysa bizim başka şansımız olmadığı için buradayız. Savaşmaya da savaşa karşı olduğum için gitmek istemem elbette.”