Kilo vermek isteyenlerin yaptığı ortak bazı yanlışlar var. Bunlardan biri de çok kısa sürede hızlı kilo verme isteği. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Hürriyet gazetesindeki yazısında (14.12.08), bunun çok yanlış bir yaklaşım olduğuna dikkat çekiyor. Müftüoğlu’nun yazısı şöyle:
Kilo vermek isteyenlerin ortak bazı yanlışları var. Bunlardan biri de kendilerine en kısa sürede kilo verdirecek mucize bir diyet aramalarıdır. Bu çok yanlış bir yaklaşım.
Popüler ve fotokopi diyetler kalıcı kilo kaybı sağlamazlar. Çünkü herkesin genetik kurgusu, metabolik yapısı ve hızı farklıdır. Ayrıca ağız tadınıza, yaşam tarzınıza, ekonominize, mutfağınıza yani size uymayan diyetler, ya hiç çalışmaz ya da kısa süre sonra çöpe atılır. Yiyip içtiklerimizin ne kadar işe yarayacağına, ne oranda yağa dönüşüp, ne oranda enerji olarak kullanılacağına her şeyden önce genlerimiz karar veriyor. Gözlerinizin rengine, burnunuzun kavsine, boyunuzun uzunluğuna karar veren genler, kalça, göbeğinizin enine, yağ depolamanızın şekline de karar veriyor. Kısacası kilo vermek söz konusu olduğunda da genler ve metabolik yapınız her şeyin önünde geliyor. İşte bu nedenle fotokopi diyet arayışlarından vazgeçmeli, kilo verdirici diyetlerin de kişiye özel olduğunu unutmamalısınız. Kısacası, her diyet herkese uymaz!
Kilo problemi
Az yağlı diyetler neden işe yaramıyor?
Yetmişli yıllarda kalori ihtiyacının neredeyse % 40-45’inin yağlardan geldiğini fark eden Amerikalı uzmanlar büyük kampanyalarla halkı daha az yağ tüketmeye yönelttiler. Son yıllarda bu oran % 30’lara kadar düştü, Amerikalıların yağ tüketimi azaldı ama kalçaları küçüleceği yerde iyice büyüdü! Bu ülkede son 10-15 yılda tam bir şişmanlık salgını yaşanıyor. Kısacası düşük yağlı diyetler uygulamak kilo sorununun çözümüne tek başına yeterli olmuyor. Tersine böyle bir yol karbonhidrat (yani un, şeker, nişasta) tüketimini arttırdığı için zararlı bile olabiliyor. Çünkü karbonhidrat tüketimi arttıkça "insülin-şeker" dengesi bozuluyor, insülin direnci başlıyor ve metabolik sendrom denilen sağlık sorunları kompleksi ortaya çıkıyor. Bu nedenle kilo verme programlarında da yağ-protein-karbonhidrat dengesini asla bozmamak, sadece toplam kaloriyi azaltmak gerekiyor. Yaşasın Hayat Beslenme Enstitüsü’nde uyguladığımız "biyometrik diyet planı" bu sistemle çalışıyor. Beslenme planları, menüler, öneriler oluşturulurken kişiye özel değişiklikler yapılıyor ama günlük kalori ihtiyacının % 25-30’unun yağlardan, % 17-22’sinin proteinlerden, geri kalan kısmının ise düşük glisemik indeksli tam karbonhidratlardan oluşmasına özen gösteriliyor. Farklılık ağız tatlarında, beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzlarına göre geliştiriliyor.
Gut hastalığı
Gut hastaları nasıl beslenmeli?
Alkol tüketiminin azaltılması, bol su içilmesi ve pürin ve proteinden zengin yiyeceklerin sınırlandırılması temel kurallardır. Pürin bakımından en zengin yiyecekler iç organlar, özellikle dalak ve ciğerdir. Diğer iç organlar, kırmızı et, diğer hayvansal etler, baklagiller de bu gruba alınabilir. Meyvelerin, tahılların, sütün pürinden fakir olduğu biliniyor. Gut hastalarının daha çok sebze (kereviz, salatalık, kabak, beyaz lahana, domates) yemeleri özellikle idrarı nötrleştirdiği için tavsiye ediliyor. Gut hastalığı ürik asit değerlerinin 7 miligramın üzerine çıkması ile birlikte olan ve özellikle ayak başparmaklarının taban ekleminde ağrı, şişme ve kızarma ile ortaya çıkan bir sağlık problemidir. Bu hastalarda çoğu zaman arka planda hipertansiyona, şeker hastalığına, kolesterol dengesizliğine de rastlanır. Bu nöbetler dışında böbreklerde ürik asit taşlarına, böbrek hasarına, hatta böbrek yetmezliğine de yakalanma ihtimali yükselir. Hastalık ilaçlarla (allopürinol) kontrol altına alınabilmesi mümkün olan bir sağlık sorunudur.
Kalp sağlığı
Aspirin almaya ne zaman başlamalı?
Her şeyden önce herkesin "yaşım 50’yi geçti" diye aspirin kullanmak zorunda olmadığını bilmek gerekiyor. Ailesinde erken yaşlarda kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin sık olduğu kişiler, kolesterol seviyesi, trigliserid düzeyi çok yüksek olanlar, şeker hastaları, daha önceden kalp damar hastalığı ile ilgili bazı problemler yaşamış olanlar kanlarını inceltmek amacıyla koruyucu aspirin kullanabilirler. Genel olarak günlük koruyucu aspirin dozu 75-325 mg arasında değişiyor. Koruyucu aspirin kullanıp kullanmama kararını ve dozajını doktorunuza bırakmanızda yarar var.
Risk analizi
HS-CRP testi neden önemli?
Eğer vücudunuzun herhangi bir yerinde iltihaplanma varsa bu maddenin kanınızdaki seviyesi artıyor. Bilim adamları özellikle damar yaşlanmasında bu iltihap işaretinin önemli olabileceğini düşünüyor. Örneğin kalp krizi ve felç tehdidi yüksek olanlarda bu madde daha yüksek seviyelerde saptanıyor. Yüksek HS-CRP seviyeleri vücudunuzda yangısal bir problemin bulunduğuna işarettir.
Osteoporoz-kemik erimesi
Kalsiyum mu, D vitamini mi faydalı?
Konu kemik yoğunluğu azalmasını hafifletmek veya durdurmak olduğunda kalsiyum ve D vitaminini birlikte almak en doğru yoldur. Genel olarak 40-60 yaş kuşağında günde 400 ünite D vitamini desteği yeterli oluyor. Bu miktarı 60 yaşın üzerinde 600 miligram yükseltmek daha etkili. Kalsiyum ihtiyacı 800-1000 miligram arasında değişiyor. En etkili kalsiyum tuzunun "kalsiyum sitrat" olduğu belirtiliyor. Bu ürünleri günlük bölünmüş dozlar halinde almanız daha etkili. Bize göre bir defada 500-600 miligramdan fazla kalsiyum almamakta fayda var. Özellikle bir defada 600 miligramdan daha fazla kalsiyum aldığınızda vücudunuzun kalsiyumu kullanım becerisi bir hayli azalıyor.
Keyif
Sauna zayıflatır mı?
Çoğu insan saunanın kilo kaybına destek olduğunu düşünür ama ne sauna, ne de sauna gibi terleten plastik-naylon bazlı giyeceklerle kilo vermek mümkün olmuyor. Kilo kaybetmek, yağ kaybetmek anlamına geliyor. Sauna ise sadece geçici bir su kaybı sağlıyor. Vücudunuza yapıştıracağınız bantlarla, elektrik uyarıları veren, kaslarınızı titreştiren cihazlarla veya üzerine çıktığınızda bedende titremelere yol açan aletlerle de kilo veremeyeceğinizi hatırlatalım.
Kanser
Kanserden koruyan destek var mı?
Kanserden korunmada en etkili destek doğru, dengeli ve akılcı bir beslenme planıdır. Sigara kullanmamak, alkolden uzak durmak, egzersiz yapmak, kilonuzu korumak, temiz, sağlıklı bir çevrede yaşamaya çalışmak bedeninize kanser bakımından vereceğiniz en önemli desteklerdir. Her yıl farklı vitamin ve besin unsurlarının kanserden koruduğunu ya da tam tersine kanserden korunmada hiçbir yarar sağlamadığını ileri süren yazılarla karşılaşırsınız. Bunlar sizi ne sevindirmeli, ne üzmeli, ne de şaşırtmalıdır. Genel prensipler hiçbir zaman değişmiyor. Doğada vücudumuzu kansere karşı koruyan binlerce doğal molekül olduğu biliniyor ama bunları tabletlere tıkılmış, güvensiz özler şeklinde kullanmak yerine, doğal yoldan kazanmak en güvenli yol olarak gösteriliyor. Özellikle sıklığı yüksek olan kansere karşı koruyucu erken teşhis taramalarından geçmeyi ihmal etmemelisiniz. Eğer mutlaka kansere karşı güvenli bir destek almayı düşünüyorsanız özellikle prostat, meme, kalın bağırsak gibi kanserler söz konusu olduğunda selenyum (50-100 mikrogram) ve CoQ10 (100-200 mg) gibi desteklerden yararlanabilirsiniz.
Diyet
Peynir altı suyu kürü bir işe yarıyor mu?
Peynir altı suyu kürü diyeti özellikle vejetaryen beslenmeyi tercih edenlerin sık başvurdukları kilo kaybı programlarından biri. Bu kürde, kür süresince günde 1,5 litre civarında peynir altı suyu içiliyor. Bu bir tür oruç (fasting) diyetidir ve günde sadece 350-400 kalori kazanım sağladığından pek tavsiye edilmemektedir. Taraftarları bu oruç diyetini peynir altı suyunda bulunan süt proteini nedeniyle tavsiye ediyor. Tedavi edici oruç diyetlerinin başka birçok çeşidi var. Bu diyetlerin ne kadar tedavi edici oldukları ise bir hayli tartışmalı!